Bernd Schuster’in yaptığı en önemli iş, hakkında beslediğimiz umutları ve kanaatleri değiştirmek oldu!
Elbette görüşüne, Beşiktaş’ı hücum karakterli bir takıma dönüştürme felsefesine saygı duymaya devam ediyorum.
Ne yazık ki, kişisel olarak davranışları, eylem ve söylemleriyle Schuster benim saygımı hak etmiyor artık!
Değiştirme konusunda hiç beklemediğiz bir performans (!) gösterdi. Süper Lig’in marka değerini artıracak transferlerle, yıllarca unutulmayacak bir takım oluşturmak yerine sürekli hayal kırıklığı yarattı.
Felsefesinden ve ilkelerinden ödünler verdi. Elindeki oyuncu grubuyla sağlıklı bir işbirliği yapamadı, iletişim kuramadı.
Kibirli, tepeden bakan, hiçbir çözüm üretmeyen, aksine öfke ve gerilim yaratan, insanları kuşkuya düşüren yorumları ve demeçleriyle ortalığı birbirine kattı.
Ayrıntılara girmeden, can sıkıcı konuları tekrarlamadan esasa dönelim:
Schuster projesi iflas etmiştir.
Artık Beşiktaş’a vereceği hiçbir şey kalmamıştır.
Çoğu yöneticinin ayrıntılarını bilmediği “sağlam” sözleşmesi hangi ağır şartları taşırsa taşısın, zoraki nikah ne kadar sürerse sürsün, bu tablo değişmeyecektir.
Beşiktaş, pahalı sözleşmelerle oluşturduğu ve bir türlü verim alamadığı futbolcu kadrosunu yönetecek bir formül bulmalıdır.
Akla gelen ilk çözüm, Mustafa Denizli’yi kulübün futbolla ilgili tüm etkinliklerinin başına bir “CEO” olarak atamaktır. Aradaki tüm “yönetici”leri kendi iradeleriyle geriye çekmek, tek yetkili olarak Denizli’yi tanımaktır.
Beşiktaş’ın kulüp olarak değeri ancak böyle korunur. Marka değeri ancak böyle geliştirilebilir.
Schuster, CEO’nun yönetimi altında çalışır, ya da çalışmaz. Kendi bileceği iş.
Kimbilir, belki onu çekip çevirecek bir otoriteye ihtiyacı vardır, belki de ne kadar yanlış yaptığını görerek uzlaşma yoluyla ayrılır.
Biliyorum. Radikal ve keskin bir karar bu. Başkan Yıldırım Demirören de dahil, birçok yöneticinin gülüp geçeceği bir karar.
Ama ne yalan söyleyeyim, başka çare yok gibi görünüyor.
Beşiktaş’la Mustafa Denizli, yollarını en uygar biçimde, birbirlerine saygı duyarak ayırdılar. Hoca’nın sağlık sorunları gibi herkesin elini ve vicdanını titreten bir durum vardı ortada.
Bugün Mustafa Denizli’nin sağlığı, Tanrı’ya şükür ki yerinde. Karnındaki ana damara stent takıldı. Tansiyon sorunu kontrol altına alındı. Mustafa Hoca, kendisini yakından tanıyan tıp adamlarının söylediğine göre eskisinden çok daha iyi durumda.
Öte yandan Guti, Quaresma, Simao, Fernandes, Almeida gibi oyuncuları, Ernst’i ve Hilbert’i, Toraman’ı, Ekrem’i ve Bobo’yu bir arada yönetecek ve onlardan verim alabilecek yerli hoca sayısı da pek azdır.
Mustafa Denizli, o az adamlı listenin birincisidir.
Biliyorum, bu kararı almak, Hoca’yı ikna etmek, o kadar kolay değil... En azından adrenalinsiz bir bağlantısı var, Lig TV’de keyifle izlediğimiz yorumlar yapıyor Mustafa Hoca... Bir anda birçok kurum ve kişiyle ilgili bir operasyon bu. Hemen olmazsa, önümüzdeki yıl için şimdiden düğmeye basmalı. Zamanı akıllıca kullanmalı.
Meraklı bir soru
Beşiktaş-Fenerbahçe maçında Başkan Aziz Yıldırım ve dört yönetici, soyunma odalarına ve koridorlara girmeye olanak veren akreditasyon kartı almışlar.
Beşiktaş’ta bu hakkı kullanan yönetici var mıydı, yok muydu ? Bilmiyoruz.
İcabında soyunma odası basmanın da alasını biliyorlardı ya... Merak ettim.
Basketbolda yeni hedef : 2014
Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül, dünyanın en prestijli spor organizasyonlarından biri sayılan NBA All Star maçları için Amerika’daydı.
Basketbolda en büyük gösteriye çıplak gözle tanık olmak elbete çok keyifli bir iştir.
Ama Yunus Akgül, sırf o harikaları görmek için gitmedi oraya...
Elinde bir dosya vardı: 2014 Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası...
2010 Dünya Erkekler Basketbol Şampiyonası ve 2011 Üniversiteler Kış Oyunları’ndan sonra Türkiye, yeni ve büyük bir hedefe aday oluyordu. Akgül’ün anlattığına göre Brezilya, Avustralya ve Türkiye çekişecek. Genel Müdür, “Avustralya Melbourne’u öne sürdü. Biz de İstanbul’un sportif kredisini göz önüne alarak şampiyonayı ağırlıklı olarak İstanbul’da düzenleyeceğimizi bildirdik. Şansımız var, çalışıyoruz” dedi.
Kendi adıma bu tür organizasyonların ev sahibi ülkelerin sportif gelişiminde müthiş yararı olduğuna inanırım.
Kadın basketbolumuz zaten iyi yolda ilerliyor. Bir de Dünya Şampiyonası’nı alırsak, kesin ivme kazanırız.
Haydi Türkiye!
Yıllanmış başkanlar
Cengiz Semercioğlu dostum, spor federasyonlarına takılmış... Özerk federasyonlarda seçimle iş başına geçen başkanların, yıllarca koltuklarından kalkmadığını öne sürerek bir değişim ihtiyacını dile getirmiş.
Verdiği listede Cimnastik Federasyonu Başkanı Atilla Örsel, 31 yılla 1 numarada duruyor. Tüm federasyon başkanlarının duayeni durumunda.
Atilla Örsel, sorumlu olduğu federasyonda cimnastiği Bolu pilot bölgesinden çıkararak yurda yaymış, birbirinden değerli sporcular, şampiyonlar ve antrenörler yetişirmiş bir başkandır.
Örnek alınacak bir adanmışlıkla, sağlığını da ihmal ederek hizmetini sürdürüyor. Hem Türkiye’de, hem de uluslararası federasyonda.
Hüsnü Mübarek’in 30 yılı, Muammer Kaddafi’nin 43 yılı dünyayı da, kendi halklarını da rahatsız etti, biliyoruz. Ama onlar diktatör... Bizim federasyonlarımızın başındakiler diktatör değil. Sultan değil... Hepsi de seçimle işbaşına geldi. Her defasında güven tazeleyerek geldi.
Yarın seçilmezlerse, teşekkür ederiz, giderler.
Hal böyle iken... Yılların günahı ne ?