Milli Takım’ın Amerika turnesinde bir olay yaşandı...
Kazım Kazım, otelde kramponlu ayakkabılarını kaybetmişti... Durumu Teknik Direktör Guus Hiddink’e bildirdi.
Hiddink şaşırmış görünüyordu, sordu:
“-Bu iş nasıl oldu?”
“-Hocam, biliyorsunuz çoğu otelde ayakkabılarınızı temizletmek ve boyatmak istiyorsanız, oda kapınızın önüne bırakmanız yeterlidir. Ben de burada öyle yaptım. Ama dün bıraktığım ayakkabılar geri gelmedi.”
Kazım, belli ki ayakkabılarının bulunması için teknik direktörden yardım istiyordu.
Guus Hiddink fazla düşünmedi, formülü söyledi:
“-Ayakkabılarının nerede kaybolduğunu biliyorsun. Şimdi gidip onları bul!”
Konuyu kapatmıştı.
Hiç iyidir-kötüdür, doğrudur-yanlıştır yorumu yapmadan bir farkı ortaya koyalım:
Fatih Terim ve teknik ekibi otel yöneticilerini çağırır, sert ve kesin konuşarak kayıp kramponlu ayakkabıların en kısa zamanda bulunup temizlenmiş ve boyanmış olarak futbolcunun odasına getirilmesini isterdi.
Acaba tanıştılar mı ?
Ersun Yanal, Türkiye Futbol Federasyonu’nun futbol genel direktörü olarak görev yapıyor.
Bu göreve gelişini, “Ona bir özür borcumuz var” diyerek sevinçle karşılamıştım...
A Milli Takım’ın dışında, olimpik, ümit, genç milli takımlar, bölge antrenörleri, antrenör kursları, her türlü eğitim organizasyonunun sahibiydi...
Göreve geldiği günden beri neler yaptığını merak ettim... İşe bölge antrenörlerinin tasfiyesi ile başladı. Neyi amaçladığını anlayamadık... Emek sahibi başarılı ve onurlu bir çok hoca ortada kaldı.
Arada koca bir Dünya Kupası başladı, bitti... Hocanın bu olayla ilgili teknik yorumlarını okuyamadık. Oradan bize aktaracağı dersler var mıdır, bilemedik. Dahası Güney Afrika’ya gitti mi, gitmedi mi, henüz bilmiyoruz.
Ama Milli takımlar sağlık ekibin başında çok iyi hizmetler veren Bülent Bayraktar’ı yok sayarak istifasına yol açtığını öğreniyoruz.
En merak ettiğim de şu:
Ersun Hoca, Guus Hiddink’le tanıştı mı? Ona “Hoş geldiniz... Birlikte çalışmasak da yanyana olacağız. Başarılar diliyorum” dedi mi mesela?
Yani tanıştılar mı?
Öğrenirsem size de bildiririm.
Yaşasın muhalefet!
İktidar ve muhalefet paranın yazı-turası gibidir. Sağlıklı bir demokrasi, başarılı yönetim için başarılı bir iktidar kadar başarılı muhalefete de ihtiyaç var.
Maalesef, şu referandum kampanyasında bunları göremiyorum ben...
Yine de haddimi aşmayayım. Siyasete bakışım, yurttaşlık haklarımla sınırlıdır. Bu konuda kişisel görüşlerimle kimseyi etkilemek istemem.
Ama sporda muhalefet için söyleyeceklerim var.
Özellikle büyük kulüplerimizde muhalefet kavramı, sadece kongre sürecinde hayata geçiyor... Kongreden sonra iktidarlar, başkan ve yönetimler sadece kendilerinin söyleyip kendilerinin dinlediği bir dünyanın patronu oluyorlar.
Muhalefet olmayınca medya eleştirileri de bir yere kadar sınırlı kalıyor...
Kulüplerimizin sağlığı bakımından muhalefet yokluğu büyük bir enerji açığı yaratıyor.
Neyse ki Fenerbahçe’de güçlü bir muhalif lider var...
Hakan Bilal Kutlualp...
Pazartesi gecesi aynı anda iki televizyon programında sık sık değiştirerek onun eleştirilerini dinledim...
Hayır, görüşlerinin hepsine katıldığımı söyleyemem... Özellikle başkanlığın iki dönemle sınırlı kalmasının sakıncalar yaratacağına inanıyorum.
Ama Daum’dan, Van Hooijdonk’a, Anelka’dan Ortega’ya, Zico’dan Arragones’e kadar örnekler verdiği “ayrılma kültürü” ile ilgili eleştirilere aynen katılıyorum.
Bütçe, borç ve yönetim ilkeleri bakımından dile getirdiği eleştiriler de dikkate alınmalı.
Hakan Bilal Kutlualp’i kutluyorum.
Cesareti, vizyonu ve uygar üslubu Fenerbahçe’nin kalitesine bir katkıdır.