Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Emre Belözoğlu da Felipe Melo da Fatih Terim’in ayrıcalıklı oyuncu kategorisinde “gözbebeği” olmuştur.
Fath Terim, Galatasaray’da Emre Belözoğlu’na henüz 20 yaşına gelmeden görev ve sorumluluk vermiş, o muhteşem sol ayağını nasıl kullanacağını, taktiği nasıl uygulayacağını, savunma ve hücum hamlelerini nasıl yapacağını göstermiştir. Saha içinde Okan Buruk ve Suat Kaya abileriyle tarihe geçen başarıların hamurunu Emre Belözoğlu böyle yoğurmuştur.
Zaman zaman şımarıklıklarına, yaramazlıklarına göz yummuş, yanlışlarına tatlı sert dokunuşlarla müdahale etmiş, onu bir yıldız düzeyine getirmiştir.
Allah’ı var.... Emre de hocasının bu ayrıcalıklı özenini boş çıkarmamıştır.
Kariyerini planlarken hocasından aldığı feyiz ve kişisel yetenekleriyle İtalya (İnter) ve İngiltere’de (Newcastle United) forma giymiş, Fenerbahçe’ye gelip gözde olmuş, arada kısa bir İspanya (Atletico Madrid) seferi yapıp yeniden Kadıköy’e dönmüştür. Milli Takım kariyeri de başarıyla sürmüştür bu arada.
Emre Belözoğlu’nun egosu kariyeri boyunca (olgunlaşmasına rağmen) şişkin kalmıştır. Çabuk sinirlenen, anında tepki veren, isyankar, kendine saygı gösterilmesini beklerken saygıyı esirgeyen bir ruh haliyle kavgacı kimliği Fatih Terim’den genellikle teşvik ve anlayış görmüştür.
Geçmiş olayları tek tek anımsatıp bir sabıka listesi oluşturmak istemem. Şu kadarını söyleyeyim yeter: Rubin Kazan’da kariyerini sürdüren Gökdeniz Karadeniz, Emre Belözoğlu ile kavga ettikten sonra Milli Takım’dan dışlanmıştır.
Felipe Melo da Fatih Terim’in ısrarla Galatasaray kadrosuna alınmasını istediği futbolcudur. Hoca’nın Juventus’tan kiralık geldiği ilk sezonda Melo’dan beklediğinin fazlasını aldığını da gördük. Hele Selçuk İnan’la merkezde kurduğu ortaklık, ikisinin 25 gollük katkısı unutulmayacak bir performans örneğidir.
Melo’yu unutulmaz kılan, başarısından çok, “vukuat”ıdır . Riera ile kavgasını unutmayalım. Antrenmandaki çatışma soyunma odasında sürmüş, kapıyı kilitleyen Melo, Riera’nın ağzını burnunu dağıtmıştır. O gün olayı kamuoyu ile paylaşan ve iki futbolcusunu da kadroda tutan Fatih Terim’in Melo’ya tanıdığı ayrıcalık farklı bir kariyerin gelişmesine yol açmıştır.
Melo hemen hemen her derbide olay çıkarmakta, takımın “dayısı” rolünün hakkını vermekte (!) taraftarlarından kahraman muamelesi görmektedir.
Pazar günü derbide yaşananlar, her iki futbolcunun da kariyerlerinde geldiği son noktayı gösteriyor. O noktanın ne kadar yukarıda, ne kadar aşağıda olduğu elbette tartışmalıdır.
Gözde futbolcuların onca özen ve emekten sonra “gözün çıksın” dercesine olumsuz davranışlar sergilemesi hem hayatın, hem de futbolun acı bir cilvesidir.
Mancini ayrımcı mı?
Selçuk İnan’ın asıl sorunu aşırı duygusal, alıngan ve kırılgan karakteridir. O yüzden Mancini ile derbinin son dakikalarında yaşadığı olay, birikenlerin dışa vurumu olarak anlaşılmalı.
Öğrendim ki Mancini Galatasaray’da yerli oyuncularla sadece ast - üst ilişkisiyle sınırlı bir diyalog halinde. Onlarla dertleşmiyor, sorunlarına eğilmiyor, kariyerlerinin gelişmesi için çaba göstermiyor.
Buna karşılık Sneijder, Drogba ve Melo ile içli- dışlı, bol bol şakalı yakınlıklar kurmuş. Bunun ne kadar doğru, ne kadar yanlış olduğunu bilemiyorum. Bu gerçeklerin peşine düştüğünüzde de yapay ve basma kalıp yanıtlar alıyorsunuz.
Selçuk’un kaptanlık pazubandını ve formayı çıkarıp soyunma odasına gidişi Galatasaray’da ciddi bir sorunun habercisidir. O sorun büyümeden çözülmeldir. Selçuk’un gerileyen kariyeri, taraftarın önüne günah keçisi gibi bırakılması, Mancini’nin tavırları bir daha gözden geçirilmelidir.

Haberin Devamı

Ankara’nın gücü, bilek gücü

Haberin Devamı

Ankaragücü Başkanı Mehmet Yiğiner, takımının 3-2’lik Ofspor yenilgisinden sonra öfke ile soyunma odasına girip futbolculara ağır sözlerle hakaret etmiş. Çıkan tartışmada başkan - futbolcu sınırı aşılmış. İtişip kakışmalar başlamış. Başkan bileğinin gücüne başvurup bazı futbolcuları dövmüş.
Sonrasında 6 futbolcu ile yardımcı antrenörün gönderildiğini öğreniyoruz.
Profesyonel Futbolcular Derneği Başkanı Ayhan Akbin, üyelerinin haklarını korumak için yoğun çaba gösteriyor. Olayı protesto ediyor. Ne var ki o oyuncuların çoğu derneğe üye bile değil. Türkiye’de profesyonel futbol deyince milyon euroluk sözleşmelere imza atan yıldız futbolcular akla geliyor. Futbolun bir meslek olduğu unutuluyor. Futbolcular sıkça sözü edilen “futbol ailesinin” evladı. Oysa hep üvey evlat muamelesi görüyorlar ve hiç de şikayetçi değiller!