Göksel Gümüşdağ’ı kutlamak gerekiyor. Yıllardan beri futbolun “Huysuz Virjini” olarak tanımlanabilecek Kulüpler Birliği Vakfı’nın (KBV) tavrını, stratejisini, anlayışını değiştirdi. Düne kadar genellikle kulüplerin güncel sorunlarıyla meşgul olan, TFF’ye sık sık rest çekerek yabancı oyuncu, yayın hakları ve parasal sorunların çözümünde derinliksiz reflekslerle dayatmalar yapan KBV, nihayet meselenin yapısal yönüyle de ilgilenip kavgasız, ortak bir anlayış zemini oluşturma çabasıyla köklü çözümlerin peşine düştü. Bu anlamda İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Futbol Zirvesi ufuk açıcı bir fırsattır.
TFF Başkanı Yıldırım Demirören, Başkanvekili Hüsnü Güreli ve Göksel Gümüşdağ’ın ortak girişimiyle Süper Lig kulüplerinin toplam 3,5 milyarlık borcunu yeniden yapılandırmak ve kamu bankalarından sağlanacak 10 yıllık düşük faizli kredi ile UEFA kriterleri karşısında rahat nefes almalarını sağlayacak yasa tasarısı hazırlıkları da -tüm eleştirel yaklaşımlara karşın- olumlu bir gelişmedir. Burada kullanılacak kaynağın, yine halkın parası olduğunu ileri sürenlere hiçbir itirazım olmaz. Ama şunu da unutmamak gerekir: Bizim yüzlerce yıllık tarihimizde ekonomik atılımlar hep kamu eliyle gerçekleştirilmiştir. Eski deyimle sermaye terakümü (para birikimi) oluşmayan toplumlarda devlet, o sermayeyi oluşturacak kararları da almış, önemli yollar açmıştır. Bu da onlardan biri olacaktır. Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’ın borç yapılanması konusundaki sakin ve olumlu yaklaşımı da takdir edilmelidir.
Türk Futbolu’nun marka değerinin artması, gelir kalemlerinin çeşitlendirilmesi, futbolun aynı zamanda eğlence sektörünün önemli bir alanı haline dönüşmesi kuşkusuz ilgili herkesin ortak dileğidir. Ne var ki bu dileğin gerçekleşmesinde önce anlaşmak, sonra uzlaşmak, sonra da ortak eyleme geçmek gerekir. Düne kadar marka değeri diye bize dayatılan şey, basının kulüpleri eleştirmemesi, TV programlarında yorumcuların hakemlerle ve yöneticilerle fazla uğraşmaması gibi dikensiz gül bahçeleri düzenlemekle tanımlanıyordu. Uluslararası Futbol Zirvesi’nde gördük ki marka değeri bunlar değil... Marka değeri her şeyden önce ürünü - futbolu- daha çok izlenir, ilgi görür, merak edilir bir değere dönüştürmek. Kulüplerin sadece kendi ülkelerindeki üye ve taraftar gruplarıyla değil, global anlamda da uzak ülkelerde futbolseverlerle iletişim kuracak tanıtım, organizasyon ve pazarlama tekniklerini kullanması. Yeni statları yaparken, tribünleri dolduracak yığınları da (üyeleri, taraftarları ve futbolseverleri) oralara getirebilmesi.
Kurulması tasarlanan Süper Lig AŞ’nin profesyonel danışmanları var: Peter Kenyon ve Esteve Calzada... Manchester United ve Chelsea’de o değerlere imza atmış Peter Kenyon, Süper Lig’in yakın gelecekte Avrupa’nın dördüncü büyük organizasyonu olacağını söyledi. Acaba bir konuk jesti mi, yoksa ciddi ve analist bir öngörü mü? Bunu zamanla anlayacağız. Zirveyi izlerken Premier Lig’den, La Liga’dan, Bundesliga’dan önemli temsilcileri dinledim. Bazı dostlar, bir çok nedenle İngiltere, İspanya ve Almanya’nın bize örnek olamayacağını, en başta kültür farkından doğan engelleri aşmak gerektiğini söylediler. Doğrudur. Kenyon’un dediği gibi, Süper Lig’in yeni yapılanmasında “Türk Tipi” bir model oluşturulmalıdır. Ayrıca gün boyu milyonlarca insanın kendini ifade ettiği sosyal medya da kulüpler için yeni bir düşünce platformu olduğu kadar büyük bir gelir kaynağına dönüşebilir. O modelin oluşması için de daha çok futbol aklının bir araya gelmesi gerekiyor. Futbol Zirvesi, bir de bizden düşünürlerle, kanaat önderleri ve bilim insanlarıyla devam etmelidir.
Yol ve araba değişecek... Ya sürücüler?
Uluslararası Futbol Zirvesi’nden çıkan sonuç şu: Ya yeni bir yol bulacağız, ya da yeni bir yol yapacağız.
Üstelik o yola da yeni bir araba ile gireceğiz.
Bu arada şunu da sormak gerekiyor:
Yol ve araba değişirken, kontrol hala bildiğimiz sürücülerde mi olacak? O sürücüler ki, hep onların yaptığı doğrudur. Hep onlar özveriyle yol açmış, bizi ileri taşımıştır. Öyle olduklarına inanırlar...
Anlaşılıyor değil mi? Kulüp başkanlarından ve yönetimlerinden söz ediyorum...
Benim öngörüm şudur: Bu sevimsiz macerayı yeniden yaşamak istemiyorsak...
Ya değişecekler, ya da değiştirilecekler!
Fatih Terim neden sustu?
Herkesin, hepimizin merak ettiği soruyu araştırdım: Fatih Terim 5 Ocak’ta yapacağı açıklamayı neden erteledi? Neden sustu? TFF ile Türkiye Futbol Direktörü arasında bir uyuşmazlık mı var?
Hayır, uyuşmazlık söz konusu değil... Terim, dün ne dediyse, bugün de onu düşünüyor... Türk futbolunun ana statüsü değişmeden bir devrim yapmak mümkün değil. Hocanın suskunluğu umutsuzluğa değil, izlemeye dayanıyor.
Spor Bakanlığı’nın borç yapılandırma çalışmaları, Süper Lig AŞ’nin kurulma aşamasını dikkatle izliyor Terim. O gelişmelerin esasta olumlu işaretler verdiğini gözlemliyor. Hoca şimdilik beklemede. Bu çalışmalar sonlandıktan sonra ertelenen 5 Ocak bildirisini yeni paragraflarla dile getirecek. Öte yandan Terim ve ekibinin Haziran’daki Euro 2016 finalleri için yoğun bir hazırlık programı çalışmasını sürdürdüğünü de unutmamalıyız!
Bravo Özbek
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, Lig Radyo Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ayan ve yorumcu Cüneyt Kaşeler’le buluştu dün sabah... Ayan’ın zaman zaman “kaşıyıcı” sorularının tümüne samimiyetle, dürüstçe yanıt verdi. Program yapımcısı arkadaşlarımı da Başkan’ı da kutluyorum. Diğer başkanlarla da devamı gelsin!