Zirvedeki rekabet, her hafta yeni konumlar, yepyeni durumlar ve tartışmalar yaratırken, futbolcuları da etkiliyor kaçınılmaz olarak. Son Bursa deplasmanında Fenerbahçe’nin golsüz 90 dakikayı 1 puanla bitirmesi, Beşiktaş’a gözle görülür avantaj kazandırdı. Trabzonspor’la erteleme maçını oynamadan, Kadıköy’deki derbiye lider olarak gidebilecekti Beşiktaş!
Ne var ki dışarıdan bakanların, taraftarın gözünde oluşan bu avantaj, Gençlerbirliği karşısındaki futbolcular için adeta unutulmuştu. Oyun ilkeleri ve birlikte oynama rahatlığı bir yana, biraz tutuktu Beşiktaşlı futbolcular. Belli ki baskı altındaydılar. Bir beraberliğin bile hesapları bozabileceğini biliyorlardı. İbrahim Üzülmez’in dört haftada dört galibiyetle düşme hattından çekip çıkardığı Gençlerbirliği, Fatih Terim Stadı’na çok rahat, özgüvenini kazanmış bir konuk olarak gelmişti. Dahası, Beşiktaş’ın tüm hücum denemelerinde dörderden iki sıralı bir alan savunmasını çok iyi uyguluyorlardı. Kaleci Hopf ve savunma Mario Gomez’e karşı tedbirli ve dikkatliydi. Alman golcünün dışındaki hücumcular ise - Olcay, Sosa, Q17 ve de Oğuzhan- ceza alanı içinden - dışından etkili şutlar atamadılar. Gomez’le ikili ver-kaçlar deneyip sürpriz pozisyonlar yaratamadılar.
Gomez’e gelince: Maça klasik 10 numara (pasör) gibi başladı. Sonra asıl rolüne soyundu ama bilinen yırtıcı kimliğinden uzaktı. Zaman zaman egosu, ustalığının ve tecrübesinin önüne geçti. Örneğin 44’de yandan şutu denedi, olmadı. Oysa Sosa’ya bıraksa Beşiktaş’ın golü bulması mümkün olabilirdi. 53’de Quaresma’nın ortasında topla buluştu. Kötü bir kafa vuruşuyla kaleci Hopf’a teslim etti meşin yuvarlağı. 58’de dönerek vurduğu top üstten auta gitti.
Durumu izleyen Şenol Güneş, tam zamanında (Dk.60) dokundu takıma... Formsuz ve etkisiz oynayan Olcay’ı dışarı alıp Cenk’i sürdü cepheye... Böylece Gomez’in yalnızlığına bir destek unsuru yaratmış oldu. Dört dakika sonra destek işe yaradı. Cenk Tosun ceza alanında topu Sosa’ya aktardı. Ondan da Gomez’e... Alman’ın önünü boşaltarak soluyla vuruşu, golü buluşu, büyük oyunculuğuna örnekti. Şimdi burada bir soru: Beşiktaş Kadıköy’de hangi formatla oynayacak? Olcay’lı savunma katkılı bir tercih mi, yoksa Cenk Tosun’un ekstra hücum katkısıyla bir “vurucu” tim mi ? Bekleyip görelim. Şimdi ortadaki gerçek Beşiktaş’ın Kadıköy’e “lider” kimliğiyle gideceğidir. Nasıl döner, bilmem. Ama bugünkü liderliği kesin... Bu da beraberliğin Kartal’a yarayacağı bir tablo yaratıyor. Şimdi baskı altına hangi tarafın gireceğine siz karar verin!
Küçük bir not: G.Saray - Trabzon maçında yaşananlar, belli ki her iki takım ve hakem Özkahya için ders olmuş.. Kontrollü bir sükunetle, karşılıklı saygıyla davrandılar. Güzel bir ibret öyküsü!