Beşiktaş, 3 bininci golünü aradı Ankara’da. Kime karşı? Gençlerbirliği’ne karşı. Peki ne oldu? Önce 58 yıllık Süper Lig tarihindeki bin beş yüz atmış birinci golü yedi Gençlerbirliği’nden. Kim attı? Beşiktaş’ın solbeki Tosic, kafayla kendi kalesine attı. Evet, bu bir kaza golüydü. Ahmet Oğuz sağdan ortaladığında El Kebir’le Tosic gelen topa birlikte yükseldiler. Top Tosic’in kafasına çarpıp kaleye gitti. Ne dedik, kaza gol! Böyle şeyler olur.
Asıl sorun görünmez kaza golünde değil. Beşiktaş’ın Başkent’te oyuna başlayan onbirindeydi... Anladık, Oğuzhan sakat... Oyun merkezinde bilinen sakatların (Tolgay, Veli) yanı sıra üçüncü boşluk doğmuş. Şenol Güneş, bu boşluğu Jose Sosa ile doldurma kararı vermiş. Olcay ve Gökhan kanatlarda. Santrfor Gomez’in arkasındaki oyuncu kim? Quaresma! İşte kurgudaki büyük hata burada... Sosa, hücum bölgesinden geride, Atiba ile ortaklık kurmaya çalışıyor. Bu ortaklıkta savunma direnci, savunma disiplini ve fiziksel dayanıklılık gerekiyor. Sosa’nın yaratıcılığı var, asistleri var ama, savunma yönü zayıf. Buna karşılık Ricardo Quaresma’nın kendine oynayan laubali, etkisiz, verimsiz, uyumsuz gayretleri kimini eğlendiriyor, kimini de sinirlendiriyor. Şenol Güneş’in tercihindeki yanlışlar ilk yarı boyunca tatsız tuzsuz bir oyun çıkarıyor ortaya.
Beşiktaş’ın topa sahip olduğu ama gol pozisyonuna giremediği, şut atamadığı saçma sapan bir oyun izleniyor. Mario Gomez’in varlığına, Olcay ve Gökhan’ın gayretlerine rağmen Beşiktaş yediği kaza golünün etkisinden kurtulamıyor.
İkinci yarıda Olcay ve Quaresma’yı oyundan alan Güneş, Necip’le Atiba’yı buluşturuyor. Sosa’yı forvet arkasında daha uygun bir pozisyona sokuyor. Cenk Tosun da sağ kanatta ama, hem çaprazdan kale alanına girmesiyle, hem de yaptığı ortalarla gol pozisyonlarını arttırıyor. Takımı adına oyun üstünlüğünü pekiştiriyor. Beraberlik getiren 3 bininci gol de işte böyle bir Cenk Tosun ortası (buna asist diyelim) ve Gökhan kafasından geliyor. Sonrası çorap söküğü gibi geliyor, ama gol yok! Atiba, Gomez, Cenk, Gökhan, üst üste çakıyor şutları... Ve o sırada maçın kahramanı çıkıyor ortaya: Kaleci Johannes Hopf... 28 yaşında, İsveçli... Cavcav’ın Hammarby takımından bulup getirdiği bir file bekçisi.
Herkesin gol beklediği, forvetlerin ayağına ve kafasına takıldığı dakikalarda “Ben buradayım. Bu kale boş değil!” mesajını veriyor. Kendi yıldızını parlatıyor. Futbolda kalecilerden esirgenen saygıyı geri istiyor. Galiba fazlasıyla hak ediyor! Derbi öncesi Beşiktaş’ın puanı değil, öfkesi artıyor daha çok. Bu öfke galibiyet getirir mi? Onu da Şenol Hoca söylesin!