Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu projenin adı böyle mi kondu? Bilmiyorum. Daum, günü ve sezonu kurtarmak üzere Fenerbahçe’ye “davet usulü ” ile gelmiş, işi “emaneten” almış bir futbol müteahhididir...
Ona “projeli bir inşaatın” ihalesini vermezsiniz.
Hayır, Daum’un Fenebahçe’deki misyonu “geleceği inşa etmek” değildir.
O üst üste üç şampiyonluk için emaneti devralmış bir hocadır.
Ama eğri oturup doğru konuşalım...
Misyonu olmadığı halde Christoph Daum, Colin Kazım Richards’dan ( ya da bizim Kazım Kazım’dan) bir tür Didier Drogba yaratmak için kafa patlatmakta, cesur deneyler yapmakta, hakçası gerçek misyonuna yan hizmetler de katarak adı konmasa da gerçek bir “dönüşüm” e imza atmaktadır.
Steaua Bükreş ve Galatasaray maçları, bu dönüşüm denemelerinin olumlu ve başarılı göstergeleridir.
Denemeler sürecektir.
Nasıl bir sonuç vereceği de futbol dünyasında herkesin izlediği, sonucunu merakla beklediği bir serüvendir.

Haberin Devamı

Kader çizgileri paralel
Didier Drogba Fildişi Sahili’nde Abidjan’da bankacı anne babanın oğlu olarak 1978’de dünyaya geldi. Amcası Michel Drogba Fransa’da küçük takımlarda profesyonel futbol oynuyordu. Beş yaşındayken amcasının yanına gitti. Üç yıl süreyle orada, amcasının sırtında maça giderek, antrenmanlarda saha kenarına taşınarak futbol sevgisini depoladı. Sekiz yaşında yeniden ailesinin yanına döndü. Artık otoparklarda, sokaklarda, boş arsalarda top oynayan yaramaz bir çocuktu. Ailesiyle mutluydu ama, 10 yaşına geldiğinde ekonomik kriz anne babasını işsiz bıraktı. Drogba yeniden amcasının yanına yollandı.
Amca Michel’in gittiği kulüplerin altyapısında “bonus“ olarak futbola başladı. Antrenör, ona sağbek olarak forma giydirmişti. Michel bir gün yeğenine unutulmaz bir öğüt verdi : “Bana bak, kimse bek seyretmek için maça gitmez. Sen bir hücum oyuncusu olmalısın. Futbolseverler ve medya hep forvetlerin peşindedir. Bence sen forvet oynamalısın! Sırası geldiğinde hazır ol ve fırsatı kaçırma!”
Drogba’nın sonraki gelişimi de bir macera filmi gibi. Le Mans’da ilk sözleşmesini yaptığında 21 yaşındaydı. Sonra Olimpic Marseille’ye geçti ve 19 golle Fransa gol kralı oldu. Chelsea’ye transferi kariyerinin zirvesiydi. Premiership’te ilk yılında 20 golle gol kralı oldu.
Colin Kazım Richards, Bermuda asıllı bir İngiliz baba ile Kıbrıs Türk kökenli bir annenin oğlu. Ağabeyi profesyonel futbolcu. O da futbola bir heves ve sevgiyle başladı. Alt liglerde mücadele ederken, Coca Cola piyangosunda kazanan bir taraftarın lisans hakkını almasıyla Sheffield United kulübüne transfer oldu. Hayalleri gerçekleşti. Hatta daha da fazlası... Türk asıllı olduğunu öğrenince Fatih Terim, yardımcılarından Metin Tekin’i iki kez İngiltere’ye gönderdi. Ulusal forma şansını ümit takımındaki ilk maçında 1 gol 1 asistle iyi kullandı. Colin Kazım, Sheffield’de ya çift santrfordan biri, ya da takımın tek santrforu olarak oynuyordu.

Haberin Devamı

Kazım’dan Drogba yaratmak
Zico, Aragones ve Terim
Fenerbahçe’ye gelişi, transfer rekabetinde Beşiktaş’a üstünlük sağlama refleksinin sonucudur, biliyorsunuz. Zico ve Aragones, zaman zaman abuk sabuk konuşmalar yapan, sert futbol oynayıp gereksiz gerilimler yaratan, oyun disiplinine pek uymayan bu futbolcuya gereken desteği vermediler.Takım arkadaşlarına ve hocalarına yaptığı şakalar, o insanların tepesini attırdı. Ama Chelsea’ye attığı gol Fenerbahçelileri coşturmaya yetti. Milli Takım’da Fatih Terim, Colin Kazım’a en çok inanan hocaydı. Onu her türlü tartışmanın ötesinde ısrarla her maçta kadroya çağırdı. Colin Kazım da bu arada Milli Takım başarısıyla Premiership’e dönmek ve iyi bir sözleşme yapmak için ayarlı ayarsız farklı davranışlar ortaya koydu.

Haberin Devamı

Coşkulu, hırslı güçlü ve kuvvetli
Colin Kazım, çok koşan, hırslı ve enerjik bir futbolcu. Tıpkı Drogba gibi. Colin Kazım, bir yönüyle de bizim ölümsüz kralımız Metin Oktay’ı hatırlatıyor. Kalçasını dayadığı zaman rakipleri ondan topu alamaz. Markajcılarını devirir. Ayrıca agresif, faullü ve bol kart gören bir oyuncu. Ama bu genç adam, formasını giydiği her takım için elinden (ayağından) gelenin fazlasını yapıyor.
Daum’un, kenarda iki gol kralı (Güiza ve Semih) dururken ille de Kazım’ı forvet olarak oynatması, gerçekten vizyon ve cesaret örneği.
Chelsea’de Mourinho’nun yerleştirdiği rolüyle Didier Drogba bugün dünya futbolunun en hareketli, değişken, yıpratıcı ve skorer santrfor tiplerinden biridir. Hücumu da savunmayı da beceren çok yönlü oyun anlayışı, O’nu teknik adamların en sevdiği santrfor tiplerinden biri haline getirdi.
Deivid iyileşene kadar sağ kanatta mı oynar, yoksa “kralları” kulübede bekletip yeni rolüne mi ısınır ?
Colin Kazım’dan Drogba olur mu ?
Bu soruyu Fatih hoca dahil, bir çok dostuma sordum.
Sonuç : Denenmeye değer!

Tugay, Paul Ince ve Şenes Erzik’e bir soru:
Asıl olayı Tugay Kerimoğlu haberinden öğrendim...
Dünkü haber, İngiltere Championship (1.Lig) takımlarından Milton Keynes Dons’un 39 yaşındaki Tugay Kerimoğlu’na antrenör oyunculuk teklif etmesiydi.
Elbette Tugay’la gurur duydum... Bu yaşta böyle bir teklife mahzar olmak, kolay iş değildir!
Ama beni daha da mutlu eden ayrıntı sadece Milliyet’te vardı.
Takımı İngiltere’nin ilk siyahi kaptanı Paul Ince çalıştırıyordu.
Paul Ince, geçen yıllarda 8 yıl süreyle Blackburn Rovers’ı çalıştırmış, sonra da akıl almaz bir ambargo ile işsiz kalıp feryat etmişti: “İngiltere’de siyah menajerlere kimse iş vermiyor!”
Hatırlayalım : Fulham’da çalışıp ayrılmak zorunda kalan Jean Tigana da aynı biçimde dert yanıyordu.
Nereden nereye diyeceksiniz şimdi...
Bu Avrupalılar, insan haklarına, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne bağlıdır, ırk ayrımına da karşı çıkarlar...
Ama asla samimi değillerdir.
Örneğin her gelişme raporunda TSK’yı eleştiren Avrupa Birliği, bakalım iki yargıçın meslekten ihraç talebini nasıl karşılayacaktır? Ben tepki göstereceklerini sanmıyorum. Bekleyelim yine de.
...Ve UEFA Başkanvekili Şenes Erzik dostumuza şu soruyu soralım :
UEFA ırkçılığa karşı da... Şampiyonlar Ligi’nde ya da herhangi bir Avrupa ülkesinde neden “siyahi” bir hakem yok?
Yanıt bekliyorum sevgili dostum!

“Zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı!”
Atatürk’ü sevgi, saygı, minnetle andık.
Onun bu köşeye en çok yakışan sözü “Ben, sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim!” mesajıdır.
Neden öyle ?
Yine sportif açılım getirelim :
Zeka kurnazdır. İlkeci değil, fırsatçıdır. Disiplinli değil, sabırsızdır.
Sprinterdir... Kısa ve kolay hedeflere koşar. Kural çiğnemekte, çaktırmadan formül bulup kazık atmada ustadır. İşi bitirir.
Akıl, sabırlıdır. İlkelidir. Disiplinli ve kuralcıdır. Kimseye kazık atmaz. İşi bitirmeyi değil, yarışı tamamlamayı önemser. Asla taviz vermez, işin kolayına kaçmaz. Ahlaktan vazgeçmez.
Atatürk, sporcularımıza, “Çalışın ve akıllı olun!” mesajı vermiş kısacası.
Tüm sporcuların temel stratejisi olacak kadar değerli bir mesaj.
Anlayana.