TRT Spor’da yayınlanan Futbol Prensi programı, 14 yaşındaki Emin Altunay’ın hayatında yepyeni ufuklar açtı.
TVK Medya ile Liverpool International Football Academy tarafından düzenlenen yarışma aylardan beri Anadolu’da ve İstanbul’da büyük heyecan yarattı. 15 kentte yüzlerce çocuk, rüyalarını gerçekleştirmek için top peşinde koştu. Bir yandan yeni arkadaşlıklar edindi. Bir yandan da en yakın rakipleriyle aynı odayı paylaştılar. Kazanmanın büyük mutluluğu ve coşkusu yanında kaybetmenin de çok değerli bir ders olduğunu anladılar.
Sonunda Hataylı Emin Altunay, orta alandaki defansif özelliklerinin yanına oyun kurucu ofansif beceriler de katınca “Futbol Prensi” seçilerek Liverpool Football Akademisi’nin biletini kaptı.
Emin Altunay, 1 yıl süre ile Liverpool’da futbol eğitimi alacak. Yeteneklerini ve bilgisini geliştirmeye çalışacak. Sonrası, onun hayallerine, gayretlerine (ve şansına) kalmış.
LIFA (Liverpool International Football Academy)’nin Türkiye organizasyonunda görevli teknik direktörleri Ian Buterworth ve Paul Jones, bizim çocuklardaki yetenek ve enerjiye hayran kalmışlar. Hele Liverpool 16 yaş altı takımı ile bizimkilerin yaptığı maçlarda Şef Scout Frank Mc Farland seçmede oldukça zorlanmış. Sonunda Emin’i işaret etmiş. Ian Butterworth, Paul Jones, Ahmet Çakar ve Ali Ece’den kurulu jürinin de oylarıyla Emin Altunay turnayı gözünden vurmuş.
Yarışmada ikinci olan Emre Gürsoy, Lig One’da mücadele eden Crew Alexandra takımının alt yapısına davet edildi. Kevin Keegan ve Gordon Milne ile birlikte finale gelen eski Galatasaraylı Dean Sunders de Ali Alkan’ı Doncaster Rovers kulübüne götürme kararı aldı.
Türkiye’nin Futbol Prensi’ni bulmak için gerçekleştirilen yarışma organizasyonu, sürpriz bonuslarla üç çocuğumuzun hayatına yepyeni ufuklar açtı.
Futbol Prensi yarışması sırasında futbolumuzun bazı gerçekleri de gün ışığına çıktı.
* Türk çocukları çok yetenekli. Ancak oyun sırasında ikili mücadeleden, sertlikten rahatsız oluyorlar. Çok şikayet ediyorlar.
* Oyunda bir hata yaparak top kaybetmeleri, rakibin becerisi karşısında geride kalmaları oyuna küsmelerine, oyundan düşmelerine neden oluyor.
* Çocukların çoğu, okul ve spor arasında sıkışıp kalmış durumda. İkisini bir arada yürütecek uyumlu programların hayata geçirilmesi gerekiyor.
* Kulüp alt yapılarında sık sık antrenör ve yönetici değişiklikleri yapılması, futbolcunun gelişme öğrenme sürecini olumsuz etkiliyor.
* Kırıcı örnekler de var: Orta alanda sol ayağıyla oyun kurucu becerilerini geliştirmek isteyen çocuk, antrenörü tarafından solbeke kaydırılınca takımdan ayrılıyor.
* Doksan dakika boyunca skora bakmadan oyunun içinde kalan, ofansif ve defansif görevlerini hakkıyla yapan, ikili mücadeleden kaçmayan ve bunların çoğunu kazanan çocuklar, her kademede rakiplerini geride bıraktılar. Emin Altunay, bunların en iyisi olarak parladı.
Futbol Prensi ile A Milli Takım’ın hazırlık maçları bir başka gerçeği de ortaya koydu:
Abdullah Avcı ve yardımcıları, Tunay Torun’dan Sercan Sararer’e, Gökhan Töre’den Mehmet Ekici’ye uzanan yeni kuşak gurbetçi oyuncularla yeni bir takım oluşturmaya çalışıyorlar. Hamit Altıntop ve Nuri Şahin’e yakında yeni gurbetçi yıldızlar katılacak. Güzel de... Bu çocuklar hep yurtdışındaki altyapı yatırımlarının eseri. Bizim altyapılarımızdan yetişen çocuklar hiç de yeterli değil. Semih Kaya ve Serdar Aziz tamam da... Devamı için hep gurbete mi bakmalıyız?
Kendi prenslerimizi dağılmadan, kaybolmadan, küstürmeden kendimiz yetiştirsek... Daha iyi olmaz mı?
Bu özür yetmez!
Volkan Demirel ve Caner Erkin, A Milli Takım’ın Avusturya hazırlık maçları kapsamında kendilerini izleyen gazetecilerin fotoğraf çekmesine engel olmak istemişler. Kamuya açık bir eğlence alanında görüntü almak yasaklanamaz. Kibarca çekmemelerini rica edersen, anlayış görebilirsin.
Ama öyle olmamış. Fotoğraf çekilince Volkan Demirel, kendisine hiç de yakışmayan “mafyoz” söylemlerle üzerine yürümüş Vedat Danacı’nın, “Seni yazdım, seni evinden aldıracağım” diyerek tehdit etmiş.
Protokol tribününde birbirlerini “aldırmakla” tehdit eden yöneticilerin ektiği kötü tohum böyle yeşeriyor işte.
Volkan Demirel, kendisine saygı talep ediyor. Ama saygı göstermeyi bilmiyor. Caner Erkin de ağabeyine destek anlamında, Sabah’ın foto muhabirine “Sil o resmi ulan!” diyebiliyor.
TFF’nin Milli Takımlardan Sorumlu yöneticisi Selim Koray, üzücü ve utanç verici olaydan dolayı özür diliyor. Gösterdiği duyarlılığa teşekkür ederiz.
Ancak bu özür yetmez!
Teknik Direktör Abdullah Avcı’nın, iki futbolcusunu yanına alarak oradaki meslektaşlarımla küçük bir toplantı yapmasını, Volkan ve Caner’in de bizzat özür dilemesini beklerdim ben...
Beklemeye devam ediyorum!
Gurbette de bölündük!
İrfan Kurtulmuş, Kopenhag’dan konuşuyor :
“- 3 Termmuz süreci bizim futbolumuzu zehirlemiş kardeşim! Burada U 19 Milli Takımları’nın katıldığı UEFA Elit Turnuvası’nda tribünlerin hali perişandı. Bunca yıldır gurbetteyim, böylesini hiç görmedim!”
İrfan’ın anlattığına göre, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzon, Bursa bayraklarıyla gençlerimizi desteklemeye gelen yüzlerce gurbetçi kardeşimiz, maçı bırakıp birbirleriyle uğraşıyormuş. Fenerbahçeliler bir yanda, ötekiler de bir yanda... Birbirlerine “ Şikeciler!” diye bağıra çağıra kavga ediyorlarmış.
Sportif rekabetin yurt içinde kavgaya ve düşmanlığa dönüştüğünü biliyoruz. Ama yeni versiyonuyla gurbete de sıçradığını görmek umutlarımızı gölgeledi, endişemizi arttırdı.
Bazı gruplar da önceden uyarılara rağmen sahaya meşale atmaktan geri durmamışlar. TFF’nin cezalandırılacağı söylendiğinde de “Tayyip’in parası çok, o ödesin!” deyip, meşale atmaya devam etmişler. İyi mi!