Beşiktaş’ın uzun soluklu zafer maratonu, İnönü’de hayalkırıklığı ile bitti. Yakın tarihin değişmez gerçeği bir kez daha kendini hatırlattı. Beşiktaş için en tehlikeli deplasman (!) İnönü.
Hayır, taraftarının olumsuz ve gergin tavrından ya da takım üzerinde yarattığı baskıdan dolayı değil. Ev sahibi olmanın avantajıyla rakibini boğarcasına baskı kuran siyah - beyazlılar, ofansif anlamda o kadar sorunlu ve öylesine çözümsüz ki zaman ilerledikçe konuk takımın güveni tazeleniyor. Direnişten çıkıp daha etkin ve yaratıcı oyuna yöneliyorlar. Dün ilk yarıda Diyarbakırspor kendi cezaalanında yedili sekizli kalabalık savunma tahkimatı yaparken, Beşiktaş’a topa vuracak alan ve zaman bırakmadı. Kalan fırsatları da harcayacak yeteri kadar adamı ve yanlışı vardı Beşiktaş’ın. Örnek mi? Ancak sekizinci kornerde bir kafa vuruşu yapabildiler. Mert Nobre, takımın santrforu olduğu halde, golü bir türlü hatırlayamadı. Bırakın golü, sadece tek şutla tamamlayabildi maçı.
Mustafa Denizli’nin onbiri, hangi zorunlulukların ya da tercihlerin sonunda çıktı İnönü’ye? Bunun yanıtını bilemiyoruz. Ama gördüğümüz gerçek şu: Hem Nihat, hem Yusuf, hem de Nobre, hayale yapılmış yatırımdır.
Yusuf’un rekor denemesi
Adı Kartal ama, bu kadar uçmamalı(!)... Yusuf top kaybında adeta Delgado’yu anımsatarak rekor denemesine girişti dün. Diyarbakırspor savunma ve orta alan oyuncularının presinden kurtulup bir derin pas atamadan ilk yarıyı bitirdi. Nihat, en basit gollük vuruşu yapamayacak kadar dağınık. Maçın en büyük gol fırsatını yakaladığında soluyla vurmayı tercih etti. Ayak değiştirse golünü atacak. Ama Nihat çözümlemeyi değil, inat ve ısrarı benimsiyor. İnatla vuruyor, Gökhan’ın üzerine. Yine hücum karakterli dört adamın içinde doğru işler yapmaya niyeti olan, enerjisi yetmeyen adam Tello idi.
Denizli, Tabata, Bobo ve Ekrem’i aldı oyuna. Bobo ve Ekrem’de gecikmişti. Maçın bitişe yaklaştığı dakikalarda Diyarbakırspor da inanılmaz fırsatlar yakaladı, kullanamadı. En başta Sivok, sonra da Ferrari’nin sağlam savunma performansı olası bir Diyarbakırspor şakasını (!) önledi. Bir anlamda Diyarbakırspor galibiyeti kaçırdığı için öfkelenebilir. Özellikle Erhan’ın Rüştü’yü de geçip direkte patlayan vuruşundan sonra.
İki Rodrigo da (Tello ve Tabata) 45 dakika birarada oynadılar. Peki ikisinden bir konçerto çıktı mı? Hayır!
Mustafa Denizli, takımına kazandırdığı özgüven duygusuyla beklenenin üzerinde bir sıçrama yaptı... Günlerdir bunu alkışlıyoruz. Ama alkışladığımız bu başarı, belki bir rehavet belki de aşırı baskı yarattı, bilemiyoruz. Bildiğimiz şey, bu takımın bir gün liderliği alsa bile “natamam” bir takım olduğudur.
Çok çalışmaları gerek çook!