Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Koryürek’siz olimpiyat



Bu benim altıncı olimpiyatım olacak. 1980’de Moskova’da başlayan olimpik maceramı, Los Angeles, Seul, Barcelona derken, 1996’da Atlanta’da tamamladığımı sanmıştım. Ama gelin görün ki, kaderde Pekin’de olmak da varmış.
Elbette mutluyum. Bir olimpiyat gönüllüsü olarak uzaktan sevip izlemek yerine, pistlere ve pisinlere koşarak olimpiyatı yaşayacağım yine, dolu dolu bir heyecanla. İtiraf edeyim, futbolda ne kadar muhteşem olursa olsun, bir tür eksiklikle hep takılıp kalmıştır bir yerde duygu ve heyecanlarım. Ama olimpiyatta öyle değil! Orada insanoğlunun imkansızı başarmak için sergilediği inanılmaz adanmışlık öyküleri var. Orada sadece madalya değil, kendini yenilemek, aşmak, yıllara meydan okumak ve mücadelenin her türlüsünü karşı durulamaz bir azim ve inançla sürdürmek var. Zamana karşı, doğaya karşı, insana karşı, en önemlisi kendine karşı. Hayır, endüstriyel futbol ezberleriyle bu mücadeleyi “kazanmak, yeniden ve ille de kazanmak “ diye tanımlayamazsınız. Bu belki de çok soylu bir meydan okuma... Her zaman da zaferle sonuçlanmıyor. Ama her defasında yenilgiyi büyük bir sükunetle karşılayıp her şeyden önce özeleştiri yapıyorlar. Kendilerini yenileyerek mücadeleyi sürdürüyorlar.
Peki beni buraya getiren ne?
Aylar önce TRT Spor Müdürü sevgili Tufan Turasan aradı. Bana öyle şeyler söyledi ki, “Bunları gerçekten hak ediyor muyum ?” diye düşünmeye başladım. Ama bir sözü yüreğimden teslim aldı beni : “Sizi Cüneyt Ağabey’le beraber düşünmüştük, ama maalesef O’nu kaybettik. İşte o nedenle gelmelisiniz!”.
Cüneyt Koryürek, daha önce de yazdım, olimpiyat maceramda benim başöğretmenimdi. Başöğretmenimle birlikte yorum yapmak, benim için onurların en büyüğüydü. Ama olmadı işte. Onun adına saygı duyarak TRT’nin önerisini kabul ettim. Elimden geldiğince, heyecanımı ve bildiklerimi  gördüklerimi paylaşmaya çalışacağım sizlerle. Elbette kimse o büyük boşluğu doldurmamı beklemesin benden. Cüneyt Ağabey bir okyanustu. Ben oradan bir damla mıyım ? Umarım öyledir. O kadarı bile bana yeter.
Geçen cumartesi eşim, “Sende bir sıkıntı var. Kalk git Cüneyt Ağabeyin sergisini dolaş, rahatlarsın” dedi. Gittim ve içimi yeniden Cüneyt Ağabey’in sevgisiyle doldurdum. Bir “olimpiyad“ (böyle yazılmasını isterdi) savaşçısının anıt yaşamını, bilgi ve düşünce zenginliğini yeniden hatırlayarak ürperdim. Sırası gelmişken sevgili meslektaşım Mehmet Aslan’a ve emeği geçen arkadaşlara teşekkür etmeliyim. Bu sergi, her yıl Cüneyt Ağabey’in yazılarıyla, fotoğraflarıyla (panellerle) yenilenerek tekrarlanmalı.
Cüneyt Ağabey’den söz etmişken, onun için tek başına “olimpiyad“ demek olan, atletizm demek olan 100 metreye değinmeden de geçemeyeceğim.
16 Ağustos’ta tabanca sesi ile ipin göğüslenmesi arasında en çok 10 saniye geçecek. İnsanoğlunun zamanla yarışı bu. Her şey en çok 10 saniye içinde başlayıp bitmiş olacak. Dünya aylardır bu yarışı tartışıyor . Yarıştan sonra TV’de saatlerce konuşulacak o 10 saniye... Sonra günlerce analizi yapılacak...
Cüneyt Ağabey haklıydı. Olimpiyat’ın en önemli yarışı gerçekten 100 metreydi. O öyle inanıyordu. Ben de hep öyle inanacağım. Hıncal Uluç, itirazlarında haklı olabilir. Olimpiyat 100 metre ile bitmez, kabul... Ama olimpiyatın en zirve gösterisi de odur, değil mi!
Bu yıl Amerikalılarla Jamaikalıların finali koşulacak. Usain Bolt ile Asafa Powel kronometreye adeta meydan okuyacaklar. 9.70’lik bir dünya rekoru gelirse sakın şaşırmayın. Bolt favori. Powel omuzundan ameliyat olduğu için yeterince koşamadı. Amerikalı Tyson Gay ise son bir aydır hiç koşmadı. Sadece antrenman yapıyor. Bir yığın sağlık sorunu var. Ama yine de Amerika’nın umutlarına omuz veriyor.
Bakalım ne olacak ? Gün gün izleyip her sabah yeni bir tahmin yapacağız.
Kim ne derse desin, benim için en buruk 100 metre finali olacak bu... Cüneyt Ağabey’siz ilk olimpiyat finali... Yarışı kim kazanır bilemem. Ama ben “altın”ımı kaybetmiş durumdayım! 


Bu Torres başka!
Koryürek’siz olimpiyat
Torres adını duyunca özellikle Türk medyasını izleyen sporseverler hemen ve kolayca Fernando Torres’i algılayabilir.
Ama en azından 23 Ağustos’a kadar Fernando’ya değil, Dara’ya bakın siz.
Fernando Torres, bildiğiniz gibi futbolcu.
Dara Torres, yüzücü.
Onu kendi alanında tek kılan çok özelliği var.
1984,1988,1992,2000 olimpiyat oyunlarına katıldı.
Toplam 9 madalya kazandı. Bunların dördü altın. Sadece Sidney’de 5 madalya ile çıktı havuzdan.
O gün Amerikan yüzme takımının en yaşlı (33) elemanıydı.
Bugün de en yaşlı Amerikalı yüzücü olarak Pekin’e doğru kulaç atıyor. 50 metre, 4x100 karışık ve 4x100 serbest bayrak yarışlarında altın madalya peşinde...
Dara Torres, başından geçen iki evliliğe, geçen yıl doğan çocuğunun bakım zorunluluğuna ve 41 yaşın yorgunluğuna rağmen hayatının en dinamik sezonunu yaşıyor. İlk ABD rekorunu 15 yaşında kırmıştı. Aradan 26 yıl geçti, yine rekor kırdı. Yani hatıra binaen takıma alınmadı.
Dara Torres, haber spikeri, sunucu, model ve anne! Fotoğrafta gördüğünüz gibi cıvıl cıvıl güzel bir kadın.
Saygıyı ve hayranlığı böylesine hak eden kaç kadın biliyorsunuz ?