Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Endüstriyel futbolda gelirler arttıkça borçlar da katlandı... Spor Toto isim hakları, yayın gelirleri, sponsorluklar, forma reklamı ve maç günü gelirleriyle oluşan sıcak para havuzu, bir yandan da borç batağı yarattı. O batakta köşedeki bakkaldan bankalara, şahıslardan devlete kadar uzanan bir “alacaklı” kuyruğu var. En ironik durum da kulüplerin aynı zamanda borçlusu oldukları devlete sık sık sitem ederek yeteri kadar desteklenmediklerini dile getirerek yüklenmeleri, şikayetçi olmaları... Devlet Baba’dan yeterince katkı alamadıklarını söyleye söyleye yeni olanaklara zemin hazırlıyorlar. Bitmek bilmeyen bir mağduriyet edebiyatı!

Haberin Devamı

Galatasaray’ın, UEFA Finansal Kontrol Kurulu’nu tüm gayretlerine rağmen “finansal fair play” konusunda ikna edemediği, bu nedenle Müfettiş Yves Leterme’nin “başarısız” raporuyla Finansal Kontrol Kurulu Yargı Komisyonu’na sevk edildiği haberi, nihayet kılavuza gerek kalmadan görünen köye ulaştığımızı gösteriyor.

UEFA’nın önceden yaptığı uygulamalara bakarsak, para cezası, transfer yasakları, UEFA gelirlerine el konması, Avrupa kupalarından men gibi uygulamalarla Beşiktaş, Fenerbahçe, Mersin İdmanyurdu, Bursaspor kulüpleri hiç beklemedikleri anda karşı karşıya geldiler. O nedenle Galatasaray’ın alacağı ceza da hiç sürpriz sayılmamalı.

Türkiye’nin Avrupa Kupaları’ndaki en başarılı temsilcisi, UEFA Kupası ve Süper Kupa’nın sahibi Galatasaray, 2011 yılından itibaren gerçekleştirdiği Sneijder, Drogba, Podolski transferleriyle bir yandan “show” yaparken, bir yandan da elindeki futbolcuların (Selçuk ve Burak gibi) sözleşmesini zam yaparak uzatıp bir tür “azamet” sergilemişti. Ne var ki gösterdikleri “büyüklük” sonunda kocaman bir borç batağı yarattı. Galatasaray’ın geçen yıl dokuz aylık zararı 216 milyon lira. Toplam borç, 995 milyon TL... Bunun yükselen kurla tanımlanması ise 327 milyon dolar. UEFA Finansal Yargı Komisyonu, Şubat ayının son haftasında finansal fair play konusunda başarısız gördüğü kulübe, onca uyarı ve para cezasından sonra şimdi son faturayı kesecek. O fatura, endişe ederim ki Avrupa Kupaları’ndan men kararı olabilir. Bir yıllık men, Galatasaray’ı en az 20 milyon Euroluk bir gelirden mahrum bırakacağı gibi, Türkiye’yi en başarılı Avrupa temsilcisinin yokluğuyla yalnızlığa itecek, yazık olacaktır.

Haberin Devamı

Süper Lig kulüplerinin toplam borcu, 3 milyar 469 milyon lira... Bu borcun yeni bir formülle tasfiye edilmesi en radikal çözüm olarak görünüyor. Peki tasfiye nasıl olacak? En başta Göksel Gümüşdağ ve Hüsnü Güreli’nin ortak çalışması ile statüsü hazırlanan Süper Lig A.Ş.’nin kurulmasıyla ortak bir ticari kimlik kazanacaklar. Sorunlarını ortak yollarla çözüp birlikte gelirlerini arttırmanın yolunu bulacaklar. O yolu açarken, aralarındaki çirkin rekabeti temizleyerek karşılıklı saygıya ve güvene dayalı birlik oluşturacaklar. Saha içinde rekabet ederken, dışarıda işbirliğini geliştirecekler. Belki Devlet Baba da bu arada, onlara yeni bir soluk alma imkanı verebilir... Bilemeyiz.

Ama bildiğimiz bir şey var: Barışmazlar, birleşmezlerse, gelecek iyi sinyaller vermiyor. Galatasaray’ın başına gelen artık herkesi uyandırmalı. Kılavuza gerek yok.. Köy göründü arkadaşlar!

Haberin Devamı

Bırak onları Burak!

Galatasaray - Sivasspor maçında uzun bir sakatlık döneminden sonra formasına kavuşup sahaya çıkan Burak Yılmaz, kaçırdığı goller, kaybettiği toplar yüzünden tribündeki bazı grupların yoğun protestosu ile karşılaştı. Galatasaray taraftarlarından bir bölümü Burak’ı desteklerken, onlar maç boyu çirkin ve kötü tezahürata devam ettiler. Çok yazık! Futbol taraftarları, dünü unutuyor, yapılan hizmeti hatırlamıyor, geçmişte attığı gollere saygı göstermiyor ve futbolcusunu acımadan “infaz” ediyor. Hem de en büyük desteği vermeleri gereken bir günde.

Burak Yılmaz, kalitesini de sadakatını da hizmetini de kanıtlamış bir oyuncudur. Her gün öğrenerek, emek vererek kendini geliştirmeye çalışıyor. Şu anda Milli Takım’ın da ilk santrfor adayıdır. O halde bırak onları Burak!... Sana sırtını dönenlere sen de sırtını dön ve kendi işine bak!

Müftüoğlu Tahkim’den döndü ama...

Spor teşkilatının en başarılı federasyon başkanlarından biri olarak tanıdığım Emin Müftüoğlu’na Ceza Kurulu 6 ay hak mahrumiyeti verdi. Başkanın Türkiye Turu’ndaki organizasyon başarısının yanı sıra bisiklet sporunu yaymak ve geliştirmek gibi çabalarının değerini de iyi biliyoruz. Ne var ki devletin bürokratik gelenekleriyle çok da iyi uyuşmayan uygulamalar spor teşkilatı ile başkanın arasını açtı. Sonunda süreç cezaya kadar dayandı. Dün öğrendim ki Spor Genel Müdürlüğü Tahkim Kurulu, itiraz üzerine Müftüoğlu’na verilen 6 aylık cezayı tümüyle iptal etmiş, yersiz bulmuş.

Bunun hukuk karşılığı “beraat etmek” oluyor. Başkan bugün makamına dönecek ve çalışmalarına kaldığı yerden devam edecek. Ama vazo kırılmış bir kere. Tahkim kararı da kırık vazoyu yapıştırmaya yetmez. Müftüoğlu, önümüzdeki günlerde aileyi toplayıp bir istifa kararı alırsa, şaşırmayalım.

Rio yolu daralıyor

Bu akşam Dubai’de koşulacak maratonda iki atletimiz barajı aşarsa, sayı 37 olacak... Bugüne kadar çeşitli dallarda Rio 2016 Olimpiyat Oyunları’na katılabilmek için baraj aşan sporcu sayımız maalesef çok az. Atletizmde 2-3 ilave daha yapalım, 40 kişiyi buluyoruz. Voleybolda Ankara elemelerindeki hayalkırıklığımız, Londra 2012’de yaşadığımız gururu, hüzünle unutturuyor. Basketbolcu kızlarımız elemeleri kazanır mı? Umut edelim ki kazanırlar. Aksi halde daha yola çıkarken “dökülmüş” olacağız... Bireysel anlamda birçok madalya adayı sporcumuz olmasına rağmen, Olimpiyat Oyunları’na Pekin (68) ve Londra (114) kadar sporcu gönderememek tüm federasyonları, spor teşkilatını ve medyayı uzun uzun düşündürmeli. Neden bu hale geldik, akıllı br analizle hiç değilse gelecek olimpiyatları kurtarmalıyız!