Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

THY’nın İstanbul-Madrid uçuşunda yol arkadaşım Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Sayın Ayşe Sinirlioğlu... Keyifli ve şanslı bir yolculuk oldu. Sayın Büyükelçi, arkadaşlarımla sürekli futbol konuştuğum için “Maça mı gidiyorsunuz?” diye sordu. Kendisine Tokyo, Madrid ve İstanbul’un 2020 adaylık yarışını anımsattım ve görevimizin bu defa futbol değil, olimpik gözlemlere dayandığını söyledim.
Üç kız babası, ikiz kız torun dedesi olarak yol arkadaşımla gurur duyuyorum. Sayın Büyükelçi, sporu seviyor. Arda Turan ve Mesut Özil’in sık sık elçiliği ziyaret ettiğini, onlarla ilgilendiğini söylüyor.
Arda’nın maçları için fırsat buldukça Vicente Calderon Stadı’na gittiğini anlatıyor. İspanya’nın sıkıntılı bir dönemden geçtiğini belirtiyor. Anlattığına göre özellikle işsizlik yüzde 26’ya dayanmış, gençler arasında bu oran yüzde 60... Bir de Barcelona’dan kaynaklanan sıkıntı var: “Katalan otonom yönetimi merkezi hükümeti sıkıştırıyor. Yeni vergi talepleri var. Toplanan vergilerden daha yüksek pay almak istiyorlar. Bazı vergilerin de tümüyle otonomide kalması önemli hedefleri arasında!”.

Madrid’in sihirli kriz formülleri
H

Haberin Devamı

ayal sayılmaz mı?
Evet, İspanya 1975’de ölen Franko’dan sonra demokratik bir ülke, AB’nin önemli üyelerinden biri. Ama demokratik dönemde şu sıralar en önemli krizini yaşıyor. Madrid’de kent içi otobüs işçilerinin grevi, IOC Değerlendirme Komisyonu’nun ziyareti nedeniyle ertelendi. Metro grevi sürüyor. Böyle dönemde Madrid’in olimpiyata soyunması biraz “ham hayal” sayılmaz mı ?
Madrid’e gidene kadar öyleydi doğrusu... Ama Madrid’e inince yeniden düşünmek gerektiğini öğrendim.
Sabah 05’te uyanıp yola çıktıktan sonra durup dinlenmeden EC’nin (Evaluation Commission/Değerlendirme Komisyonu) turuna katıldık koşar adım. İlk durak Kont Santiago Bernabeu Stadı. Real Madrid’in mabedi...
Komisyon üyeleri, olimpiyat futbol finali için her şeyi ile hazır stadı Real Madrid’in şimdilerde kenarda bekleyen efsane kalecisi İker Casillas’ın rehberliğinde gezdiler. Gezi sonunda Casillas takım elbiseyle kaleye geçti ve kadın - erkek komisyon üyelerinin penaltı atışlarında kaleyi korudu. Oradan Las Ventas’a gittik, Plaza de Toros’a... 1929’da inşa edilmiş daire biçiminde boğa güreşi alanı, gerçek bir arena... İşte orada heyecanlandım. Öteden beri yaptıkları işlere merak ve sempatiyle baktığım İspanyol mimarlar, tam da kriz dönemine uygun proje geliştirmişler. 20 bin kişilik arenanın üstünü portatif atıyla örtecekler. Zamana karşı inatla direnen numaralı taş tribünleri yumuşak malzemeyle kaplayacaklar, boğa ile matadorun kapıştığı kum zemini de parke ile kaplayıp basketbol salonuna dönüştürecekler. Hadi itiraf edeyim, bu fikir kafama yattı. Ama sonradan öğrendim ki, EC’nin önemli üyelerinden FIBA Genel Sekreteri Patrick Baumann, orayı gezerken şoka uğramış, dudak bükmüş. O benim kadar iyimser değil. Bu noktada İstanbul biraz öne çıkar mı? Dileyelim öyle olur. Palacio de los Deportes 2005’de açılmış, modern bir salon. Biraz daha giydirilerek voleybol maçlarının merkez üssü olacak. İspanyollar plaj voleybolu için de kentin en güzel parklarından birini, Retiro Park’ı seçmişler, orada sorun yok!
Daha genel bir bakışla Madrid’in 35 olimpik tesisinden 28’i hazır.
Sadece 7 tesis ya Olimpik Stat gibi sıfırdan yapılacak, ya da Plaza de Toros gibi dönüştürülecek. Önemli bir avantaj bu. Daha da dikkat çekici noktaya gelelim: Madrid, IOC’ye en ucuz olimpiyatı öneriyor. O dar bütçelerinden ayırdıkları para 1 milyar 900 milyon dolar! Bu durum Montreal (1976), Atina (2004) gibi zarar ve borçla kapanan olimpiyat oyunlarını hatırladığınızda kaygınızı azaltıyor. Ama şu soruyu da sormak gerek: Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın İspanyol ekonomisine kazandıracağı ne var ? Uzmanlar kısa yoldan yanıt veriyor: “Hiçbir şey!”. O zaman da işsiz gençleri için olimpiyatı motivasyon kaynağı olarak gören ve ana sloganını “İlluminati... Future” (Aydınlanma... Gelecek) olarak tanımlayan adaylık komitesinin iddiası havada kalıyor.
İşin bir de şu yönü var: Brezilya eski Cumhurbaşkanı Lula da Silva, IOC genel kurulunda göz yaşı dökerek 2016 Oyunları’nı Rio’ya almış ve Chicago’ya oy isteyen ABD Başkanı Obama’yı mağlup etmişti. Şimdi IOC çok kaygılı... Çünkü bazı tesislerin ciddi biçimde yetişememe riski var. IOC yeni bir Brezilya sendromu yaşamamak için tesis sorunu olmayan Madrid’i tercih edebilir mi? Bu soru keyif kaçırıyor ama, gerçeğin bir parçası böyle! İspanya krizden sihirli formüllerle kurtulmaya çalışıyor.

Haberin Devamı

Madrid’in sihirli kriz formülleri

Papa da İspanyolca konuşuyor

Haberin Devamı

Madrid’de yayınlanan İspanyol gazetelerinin manşetinde Arjantin Cumhurbaşkanı Cristina Kirchner’in, Vatikan ziyareti var. İstifa eden Papa’nın yerine sürpriz şekilde seçilen ilk Güney Amerikalı Papa Francesco, Buenos Aires doğumlu Arjantin vatandaşı. Bayan Kirchner, Papa’yı resmi tören öncesinde ziyaret edip 3 saat süren yemekte tebriklerini ve dileklerini iletti. Gay evliliğine izin veren ilk Latin Amerika ülkesinin cumhurbaşkanı olarak Papa ile öteden beri süren görüş ayrılıklarını unutmaya hazır olduğunu gösterdi.
Ayrıca İngiltere’nin Falkland (Malvinas) adalarındaki askerlerini çekmesi için arabuluculuk yapmasını da rica etti. Bayan Kirchner, 30 milyon Euroluk jet, 13 refakatçi ile geldiği Roma’da kaldığı Eden Oteli’ne bir gece için 2.180 Euro para ödeyecek.
Bu haberin sportif yanını merak ediyorsanız, söyleyeyim: IOC’nin İstanbul, Madrid ve Tokyo arasındaki tercihini oylayacağı toplantı, 7 Eylül’de Buenos Aires’te yapılacak. Latin dünyasının, yani İspanyolca (birazcık da Portekizce) konuşanların kimi destekleyeceği malum. Şimdi bir de Arjantinli Papa var. Ve o da İspanyolca konuşuyor, unutmayalım!

Madrid’in sihirli kriz formülleri

Ana Botella: En güzel belediye başkanı

Madrid’i EC önünde en etkin biçimde tanıtanların başında Belediye Başkanı Ana Botella geliyor. Euro Star’daki basın toplantısından sonra notlarımı gözden geçirirken, bir el uzandı bana. Baktım, Sayın Belediye Başkanı... Samimiyetle “Ola/Merhaba“ dedi. Kendisine İstanbul’un sevgilerini ve saygılarını ilettim. Bir Türk gazeteciyle tanıştığı için heyecanlandı, “Ne diyorsunuz?” diye sordu. Sunum performansı için onu kutladım. Tokyo ve Madrid’in çok iyi hazırlandıklarını söyledim.
İspanya’nın bir spor ülkesi olduğunu, Madrid’de 1982 Dünya Kupası finalini izlediğimi, Barcelona’da 1992 Olimpiyat Oyunları’na katıldığımı anlattım. “Sayın Başkan, Tokyo ve Barcelona birer defa olimpiyat düzenledi, teşekkür ederiz. Ama unutmayın ilkler daha heyecanlı ve daha güzeldir. Ve ilkler asla unutulmaz. Şimdi sıra İstanbul’da. Siz de İstanbul’u unutmayacaksınız.” dedim, “Ooo güzellikler” dedi gülerek. Sözlerimi şöyle tamamladım: “ Hangi kentin olimpiyat ev sahibi olacağını bilmiyoruz. Ama kesin olan şu ki, en güzel belediye başkanı Madrid’de!”
Ana Botella 59 yaşında, İspanya eski başbakanlarından Jose Maria Aznar’ın eşi. Üç çocuğu, dört torunu var. Hadi şunu da ekleyeyim :”Gördüğüm en güzel büyükanne de o!” (Fotoğraf için duayen meslektaşım Ed Hula’ya teşekkürler.)

Sırtımızdaki kambur: Mersin

Hayır, bu başlık sizi yanıltmasın. Mersin’deki Akdeniz Oyunları’na karşı değilim. Aksine bu oyunların bizim organizasyon yeteneğimizi daha da geliştireceğini düşünüyorum.
Ama yine de dikkat!
Olimpiyat adaylığı sürecinde, Yunanistan’ın çekilmesi üzerine 18 ay kala Akdeniz Oyunları’nı Mersin’e almak, çok kritik hamleydi.
Futbolda kaleci dahil topluca karşı kaleye yüklenmek gibi... Neyse bu oyunları aldık. Daha da kritik taahhütte bulunup 32 dalda müsabaka organize etmeyi garantiledik.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın siyasi iradesini, Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’ın olağanüstü gayretlerini takdir ediyorum. Şuna da inanıyorum ki, tesisler açılışa bir iki gün kala da olsa, yetişecek.
Dikkat çekmek istediğim konu şu : Mersin, bizim olimpiyat yolumuzda da önemli viraj olacak. Bu organizasyonu kusursuz biçimde gerçekleştirirsek ne ala... IOC’de puanımız artar. Ama en küçük aksaklık, hoş görülmesi beklenen bir kusur, bizim yolumuza taş koyar.
Rakiplerimizden birinin de Akdeniz Oyunları’na katılacak İspanyollar olduğu unutulmamalı... Sabotaj, provokasyon, ihmal... Uyanık olalım, önlem alalım... Sıfır risk, sıfır ihtimal!