Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sessiz. Alçak gönüllü, sakin... Çok konuşmayı değil, çok düşünmeyi seviyor...
Söyleyen değil, dinleyen bir yapısı var...
Tıpkı sporculuk döneminde olduğu gibi... Çok iyi hazırlanıyor...
Yarışlara da, kararlara da!
Popülist tavırlardan, demagojiden, polemiklerden, tartışmalardan uzak duruyor.
Siyasetçilerimizin de çoğu spor yöneticimizin de bir türlü gösteremediği büyük bir becerisi var:
Egolarını yenmiş, ihtiraslarını tüketmiş, ama ideallerinden asla vazgeçmemiş bir sabır maratoncusu o!

Mehmet Terzi: Yılın spor adamı
O nedenle 3 altın 1 gümüş madalya ile taçlanan muhteşem Barcelona macerası sırasında hep gölgede kaldı. Fotoğraflarına ya da ekran görüntülerine rastlayamadınız.
Şöyle bir hatırlayın bakalım eski başkanları...
Mesela Süreyya Ayhan’ın en parlak günlerinde, Mehmet Yurdadön’ün girmediği kaç fotoğraf karesi, kaç TV programı kaldı belleğinizde?
Hayır, Mehmet Terzi bunları yapmadı. Sporcusunun sırtına çıkmadı. Onların rolünü çalmadı. Başarıyı fırsat bilip siyasetçilere selam, rakiplere mesaj çakmadı.
Barcelona 2010, bu yönüyle de unutulmaz bir Avrupa Şampiyonası oldu.
Elvan’ın Alemitu’nun ve özellikle Nevin’in altın madalyaları kadar, bir spor adamı, federasyon başkanı olarak Mehmet Terzi’nin onurlu ve sakin duruşu da önemli.
Mehmet Terzi, Pekin’e 16 atletle gittiklerini, bu defa Londra Olimpiyat Oyunları’na en az 25 atlet götürmek istediklerini söylüyor.
Böyle bir kafile büyümesini, geçmişte örneğini çok gördüğümüz bürokratik cambazlıklarla değil, akıllı yatırımları, programları ve hedefleriyle sağlayacağını
Biliyoruz artık.
Bu adam boş konuşmuyor.
Boş durmuyor, çok çalışıyor.
Evi ve işi Eskişehir’de... Ama 1,5 saatlik tren yolculuğuyla her sabah federasyona gidiyor. Personelinden önce orada oluyor. Programlarının ve hedeflerinin titiz takipçisi. Sporcularının her türlü sorunuyla ilgileniyor.
Christophe Lemaitre’nin 100 metredeki 9.98’lik ilk beyaz başarısı şampiyonadan önce ilham vermiş ona... 10.46’lık Türkiye rekortmeni İzzet Safer’i, sırf “Sen de yapabilirsin” demek için Barcelona’ya götürmüş. Bayrak yarışında koşturmuş. Çocuğun, oradan alacağı ilhamla Mersin’de başka bir motivasyonla çalışacağını söylüyor.
2012’de Londra’dan en az 5- 6 altın madalya ile dönmeyi hedefliyor.
Hayır, bu adama dudak bükemezsiniz.
Yaptıkları, yapacaklarının teminatı çünkü.
Mehmet Terzi, Türk sporunun hayallerini hayata taşıyor.
Tıpkı Barcelona’da olduğu gibi.
...Ve Terzi bize, bir ezberden daha vazgeçmemizi hatırlatıyor sessizce...
Hani her yıl futbolda lig şampiyonu olan kulüp başkanını “Yılın Spor Adamı” seçme ezberimiz var ya, işte o ezberi bozuyor.
Benim oyum Atletizm Federasyonu Başkanı’na..
Evet, 2010’un spor adamı Mehmet Terzi!

Cuma’ya kaç takımız?
Avrupa Kupaları’nda Temmuz Ağustos’un netameli eleme maçları, hepimizi tedirgin etti.
Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, bir oturmamışlık, eğretilik ve hamlıkla, ilk maçlarda abuk beraberlikler aldılar. Yenilmediklerine sevindik ama, bazı beraberliklerin yenilgiden beter olduğunu da biliyoruz.
İnşallah korktuğumuza uğramayız bu rövanş haftasında.
Benim gönlümde yatan beş aslan var...
Cuma günü UEFA’nın kur’a çekimlerinde Bursaspor ve Trabzon’la birlikte Üç Büyükler’i de rakiplerini elemiş, yeni rakiplerini beklerken görmek istiyorum o salonda!
Bakalım Cuma’ya kaç kişiyiz orada?

Haberin Devamı

Havaalanı çilesi
Tatile çıktım... Bodrum’da değil, kızım Ayla’yı görmek için Gaziantep’teyim.
Buraya nasıl geldiğimi anlatayım size.....
Pazartesi günü Sabiha Gökçen’den uçağın kalkış saati 20.00 idi... Öğleden sonra cep telefonuma bir mesaj geldi... Teknik nedenlerle 40 dakikalık gecikme... Ne güzel, havaalanına gitmeden durumu öğrenmiş ve zamanı değerlendirme fırsatı yakalamıştık.
Sabiha Gökçen’e uygun zamanda gittik... Çabucak check in işlemlerimizi yaptırdık, güvenlik kontrolundan geçtik ve sıkıcı bir bekleyişten sonra...
Ancak kalkış satinde (20.40) uçağa alındık...
Sonrası tam bir işkence oldu...
Güya valizlerini vermiş, ama ortada görünmeyen dokuz yolcuyu bekliyorduk...
Yedisi geldi, ikisi ortada yoktu...
O iki yolcunun valizleri uçağın kargosundan ayrıldı ve bizim güvenliğimiz için yapılan bu işler sadece 2 saat(!) sürdü...
Pilot ve hosteslerle yaptığımız anlamsız tartışmaları da buraya yazmıyorum. Hepimizin tepesi atmıştı...
Ama beni asıl üzen, bir genç kızın o iki saatlik bekleyiş sırasında su istediği hostesten aldığı yanıt oldu :
“-Önce suyun ücretini rica edeyim!”
Yolcunun vakti değil, ikramın nakti önemliydi demek.
Yazık!

Haberin Devamı

Antrenörlerin savaşı
Her spor dalında , her şampiyona antrenörlerin savaşıdır bir bakıma.
Dünya Kupası’nda da, Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda da!.
Turkcell Süper Lig ile NBA de bu anlamda benzer bir savaş alanıdır.
Barcelona’da kadınlar 5000 metre finali, Alemitu Bekele ile Elvan Abeylegesse’nin değil, antrenörlerin kapışmasıydı. Ertan Hatipoğlu, Bekele ile sporcusuna altın kazandırdı. Böylece eski sporcusu Elvan’ın Hırvat antrenörü Nikola Boriç’e karşı bir üstünlük sağladığına inandı.
Olabilir, orada kalırsa, bu durumu anlayışla karşılarım.
Ama sonrası hoş olmadı... Hatipoğlu’nun demeçleri, iddiaları, varsayımları tadımızı kaçırdı. İki sporcunun arkadaşlığı tartışılır oldu.
Ertan Hatipoğlu’na yakıştıramadım.
Elvan’a da bir iki satır söyleyeceğim var elbet...
Kafasına göre hareket etmek gibi bir huyu var.
Pekin’de tanık olduğum soğukluklarını Barcelona’da da sergiledi.
Altın ve gümüş madalyalı kızlarımızı bir arada coşku içinde bayraklı kutlama tablosunun içinde göremedik.
Amerikalı, Rus, Fransız, İngiliz... Olimpiyat, dünya şampiyonası, Avrupa şampiyonası... Erkek kadın tüm atletlerin oluşturduğu o zafer gösterisini bizden esirgedi Elvan...
Olmadı!.