UEFA Avrupa Ligi’nden travmayla çıkan Beşiktaş, Atatürk Olimpiyat Stadı’nda öfkesini enerjiye, kederini akıla dönüştürerek oynadı. Evet, bu bir derbi maçıydı. Ama derbinin hakkını veren, oyuna ağırlığını koyan, takım halinde yardımlaşarak, mücadele ederek ezeli rakibine üstünlük kuran taraf ev sahibi Beşiktaş’tı. Siyah - beyazlı takım zaman zaman (66/34) gibi farka kadar uzanan topa sahip olma oranıyla özgüvenini yükseltiyor. Kazandığı duran toplarla, korner atışlarıyla rakibini sürekli baskı altında tutuyordu.
Beşiktaş’ta Quaresma, Sosa, Oğuzhan, Mario Gomez ve Olcay, dün klasik hücum organizasyonlarının dışında kazandıkları, kullandıkları toplar, harcadıkları pozisyonlara bütünüyle bakıldığında çok önemli bir iş yaptılar. Topu “netameli” savunma hattının dışında tuttular. Genç kaleci Günay’ı baskıdan uzak tutmaya çalıştılar.
Onca gol pozisyonunun sadece tek fark yaratmasının nedeni, kanımca Galatasaray kalesinde Muslera gibi gerçek bir efsanenin yer almasıydı. Biri Kerim Frei’dan çatala giderken çeldiği top olmak üzere en az dört gol kurtardı. Beşiktaş’ın yediği gole gelince... Genç ve tecrübesiz Günay’a söyleyecek sözüm yok... Evet, aniden topla buluşan Sneijder’den topu kurtarmak için aceleyle çıktı. Ayağıyla müdahalesi yetmedi. Sakarlık yaptı. Sneijder de boş kaleyi süsledi (!)... Hazır kalecilerden söz açmışken, Beşiktaş’ın dünkü maça Tolga’sız çıkmasını da anlayamadığımı belirtmeliyim. Tolga Zengin gerçekten fiziksel bir sorunu varsa, evet oynamayabilir. Ama bir sakatlık bahanesiyle morali bozuk ve oynamak istemeyen kaleciyi ikna edememişlerse, büyük hatadır... Böyle bir durumda maçı kazanmaktan daha büyük kayıp Tolga’nın harcanması olur. Çok da ayıp olur! Kaldı ki Muslera’nın yedeği olarak Galatasaray kulübesindeki Cenk Gönen’i satmanın da bir hata olduğunu yeniden hatırladık dün!
Galatasaray’da Muslera dışında, Sneijder’in gol pozisyonundaki cinliğini de dikkate almamıza rağmen maça ağırlığını koyan, takımına katkı yapan kim vardı, derseniz... Belki Chedjou! Denizli’nin Melo’dan beri boş kalan merkez görevine canla- başla uyum göstermeye çalıştı. Ama dün ezici pres yapan Beşiktaş karşısında kurtarıcı olamadı. Burak’ın da talihsiz sakatlığıyla takımını yalnız bıraktığını söyleyebiliriz. Asıl dikkatimi çeken, Podolski’nin etkisiz ve verimsiz oyunuydu. En azından Alman Milli Takımı’ndaki yerini korumak için çaba göstermeliydi. O çabayı Mario Gomez fazlasıyla gösterdi. Attığı usta işi golün yanı sıra denediği asistler de kalitesini gösterdi.
Şenol Güneş’in hamleleri de doğru ve etkiliydi dün. Necip savunma enerjisini tazeledi. Kerim ikinci golde çok etkili orta yaptı. Semih’in kafayla uzaklaştırma gayreti Gökhan’ın önüne düşürdü topu. Soluyla dokunuverdi.
Beşiktaş, hem oyunuyla, hem golleriyle hak ettiğini aldı. Zirveye alkışlarla döndü!