Hayal kırıklığına abone olmuşuz. Kazandığımız maçta bile mutlu olamıyoruz. Filenin Sultanları, rahatlıkla 3-0 kazanabilecekleri maçı ancak 3-2 alabildiler. Güney Kore’ye verdiğimiz 1 puan önemli bir kayıp. Şimdi Amerika’dan en az 2 set almamız bekleniyor. Başka yerde olsa beklersiniz. Ama burası olimpiyat arenası... Yedirmezler!
Şimdi, onlara duyduğumuz saygı ve sempatiyi koruyarak soralım:
Bu takımın kaderi her şeyi ile Neslihan’a mı bağlanmalı?
Yani Sultanlar’ın en değerli oyuncusu, en kötü, en dengesiz, en verimsiz maçında bile vazgeçilmez bir alternatifsizlik örneği midir?
Maalesef öyledir!
Motta, Neslihan’ı kenara alamıyor. Her oyuncunun dengesiz ve etkisiz bir günü olabilir. Kenara alır, dinlendirirsiniz. Rotasyon yaparsınız. Motta, Esra’yı, Neriman’ı, Naz’ı, Bahar’ı rotasyona sokuyor; sıkıntısını alıp enerji veriyor... Ama Neslihan’a gelince duruyor... Neslihan servis kaçırıyor, devam! Neslihan dışarı atıyor, blokları aşamıyor, devam... Bu durum Neslihan’ı daha da bozuyor. Motta, Polen’i Neslihan’ın alternatifi olarak düşünmüyor. Neslihan takıma olağanüstü katkılar sağlayan, hepimizin gurur duyduğu bir oyuncu. Ama onun da hatalı oynayacağı zamanlar olabilir. Neslihan’a da takıma da yazık oluyor. Sultanları olimpiyata muhteşem bir yükseliş grafiğiyle geldi... Ama maalalesef Londra’da kalitelerinin uzağında kaldılar. Kaybettiğimiz Brezilya ve Çin maçında ve dünkü Kore galibiyetinde gördük ki bu takımın savunma sorunu yok. Özellikle liberolarımız Gülden ve Gizem’e teşekkür borçluyuz. Bu takımın hücum ve servis sorunu var...
Başbakan maçtan hemen sonra telefonla arayıp TVF Başkanı Erol Ünal Karabıyık ve Kaptan Esra Gümüş’ü kutlamış... Güzel ve onur veren bir ilgi örneği... Peki Sultanlar bize güven veriyor mu? Maalesef, hayır!
Bu maçın sonrasında üzüntümüzü basketbolcu kızlarımız giderdi. Bir peri masalı gibi Çin’i yenerek çeyrek finale uzandılar. Boşuna dememişiz ‘Potanın Perileri’ diye. Ellerinize sağlık kızlar!