Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bana sorarsanız Milli Takım’ın en büyük rakibi ne Hollanda, ne Almanya, ne de Çek Cumhuriyeti’dir. Evvel Allah, çocuklar hepsine karşı ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Buna hiç kuşku yok. Ama maç bu... Her zaman güler yüzle bitiremezsiniz. Kazanırsınız, kaybedersiniz, yola devam edersiniz.

Milli Takım’ın en büyük rakibi, yıllardır kendi içinde barındırdığı, bir türlü söküp atamadığı “sakatlık” sorunudur.

Elbette başka ülkelerin milli takımlarında da benzer sorunlar yaşandı, yaşanıyor, yaşanacak. Örneğin, Franck Ribery’nin Fransa Milli Takımı’nda, Radamel Falcao’nun Kolombiya Milli Takımı’nda sakatlıkları yüzünden son Dünya Kupası’nda yer alamamaları, beni hem insan, hem de futbolsever olarak üzmüştür. Ne var ki bizdeki sakatlıklar, çok daha farklı. Hemen her Milli Takım kadrosunda oyuncular maç için toplanıyorlar ve sakatlıklar yüzünden dağılıp yeniden (!) toplanıyorlar.

Haberin Devamı

Yeni kriz ortamı

Fatih Terim’in aldığı Bayram hediyesine (!) bakar mısınız?

Volkan Demirel, Hakan Çalhanoğlu, Ömer Toprak, Kaan Ayhan, Burak Yılmaz, Mustafa Pektemek, sakatlıkları nedeniyle eşofman giymeden kampı terk ettiler.

Hayır, bu sakatlıkların perde arkasındaki dedikoduları, ayrıntıları, aşırı hassasiyetleri ve dramatik yırtılmaları irdelemeyeceğim. Bunlar başka bir yazının konusu.

Elbette yaşanan durum sıkıntılıdır. Fatih Terim’in sık sık karşılaşıp çoğunda üstesinden başarıyla geldiği yeni bir kriz ortamı yaşanmaktadır.

Terim, A planında ilan ettiği kadroda değişiklik yapmış, son olarak Mert Günok, Adem Büyük ve Muhammet Demir’e “celp” çıkarmıştır.

Hemen söylemeliyim ki, Milli Takım’a çağırılan her futbolcuya saygı duyarım, güvenirim. Onların en iyisini yapmak için çabalayacağına inanırım. Fatih Hoca’nın seçimine, kararlarına ve tercihlerine de itiraz etmem.

Semih kadroda olmalı

Şimdi yapacağım, küçük bir hatırlatma sadece.

Fatih Hoca, bizim “nöbetçi golcü” ya da “en asil yedek, en yaşlı genç” diye severek isim taktığımız, lakap uydurduğumuz Semih Şentürk de bu kadroda yer almalı!

Çek Cumhuriyeti ve Letonya ile yapacağımız maçlar için elde avuçta kaç futbolcumuz varsa, onlardan yararlanmak durumundayız. 2008 Avrupa Şampiyonası’nın kurnaz tilkisi Semih Şentürk, fırsatçılığı, çabukluğu ve hiç kaybetmediği sükunetiyle bence en azından şu sıkıntılı dönemde bir çözüm olabilir.

Haberin Devamı

Benden hatırlatması

Biliyorum, belki geç kaldım. Belki de bu yazıyı hiç yazmamalıydım. Ama ulusal heyecan, aklımı dürttü. Geçmişten de cesaret aldım tabii... Örneğin, Metin Tekin en az dört yıl aradan sonra 1995’de İnönü’deki Macaristan (yoksa İsveç mi?) maçında kaptan olarak takıma dönmüş, katkı sağlamıştı.

Semih Şentürk’ün sezon başındaki sakatlık ve hastalığını atlattıktan sonra Akhisarspor’a üç gol atması umudumu da cesaretimi de arttırdı.

Ben anımsattım... Karar Fatih Hoca’nın!

Spor dünyası UYAN

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, önümüzdeki yıl rekor kıracaklarını ümit ederek devletin elindeki bazı varlıkları özelleştireceklerini açıkladı. O listede sembol binalardan köklü hizmet şirketlerine kadar bedeli hesap edilemeyecek kadar büyük değerler var. Umarım, beklenen yarar sağlanır.

Haberin Devamı

Özelleştirme listesinin sportif portföyünde ise Spor Toto, At Yarışları ve Erzurum’daki olimpik kış sporları tesisleri dikkati çekiyor.

Hemen söylemeliyim ki Spor Toto’da devlet zaten yasanın kendisine verdiği hakkı kullanıyor. Futbolda (spor müsabakalarında) müşterek bahis düzenleme sadece kamuya verilmiş bir haktır. Spor Toto İdaresi, bu hakkı özel bir şirket (İddaa) aracılığıyla kullanıyor ve hiç para yatırmadan tıkır tıkır para kazanıyor. Sportif devlet yatırımlarının çok önemli bir bölümü buradan gelen parayla yapıldı, yapılıyor. At yarışlarına gelince. Yılda 2 milyar dolarlık gelir sağlayan TJK, zaten kamu yararına çalışan bir dernek. Tarım Bakanlığı’nın denetiminde yarışlar düzenleyip hem atçılığın gelişmesine katkı sağlıyor, hem de müşterek bahisçilere 1 milyar dolar ikramiye, devlete 500 milyon dolar vergi ödüyor. Geri kalan 500 milyon dolar da at sahiplerinin ikramiyesini, TJK yatırımlarını ve hizmet giderlerini karşılıyor. Erzurum’daki tesisleri devlet Üniversiade 2011 için yaptı. Müteahitlerimiz - maaşallah - iyi paralar kazandılar. Gelin görün ki bu tesisler “metruk” mekanlara dönüştü. Onları işletme becerisini gösteremedik. Peki o inşaatlardan para kazananlar, devletin satacağı bu tesisleri şimdi alırlar mı ? Hiç sanmıyorum. Onların işi bitti. Belki Adnan Polat’ın kış turizmiyle ilgili bir önerisi olabilir. Bilemem.

Ama şunu söyleyeceğim: Spor dünyası, kulüpler, federasyonlar, kulüpler birliği, endüstriyel spora yatırım yapan firmalar, at sahipleri, kuracakları şirketlerle oluşturacakları yurt içi/yurt dışı ortaklıklarla, devletin şefkatinden ve kolaylıklarından da yararlanarak bu özelleştirmede alıcı olabilirler. Türk Sporu için de çok verimli yeni bir dönem başlar. Kimbilir, belki de ekonominin gerçekleri duygusallıkları bastırır da akıl ön plana çıkar, rekabet ve dayanışma gerçek anlamlarını kazanır.

Olur mu dersiniz? Bilmem. Ama olmalı!