Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Didier Drogba, bu maçın özel kahramanıydı. Roman Abramovich’e çok özlediği Şampiyonlar Ligi Kupası’nı kendi elleriyle teslim etmiş, Chelsea tarihinde unutulmaz sayfalara imza atmıştı. Stamford Bridge’e Galatasaray formasıyla dönmesi gönülden coşkuyla kutlanan bir festival havası yaratmıştı.
Çok güzel bir vefa gösterisi... Tribündeki dev Drogba posterinde “Daima kalbimizdesin” yazısı yer alıyor. Bunlar hepimize örnek olmalı.
Londra’da gecenin gerçeği Drogba... Kimbilir neler hissetti maç sırasında. O karışık duyguların içinde mutlaka bir “yalnızlık” hali de hissetmiştir, sanırım.
Galatasaray’ın kalecisinden başlayıp stoperleri, Eboue’si, orta alanda Selçuk, Melo, Sneijder’i ile, forvette Burak’ıyla tel tel döküldüğü gecede Drogba acı bir yalnızlık yaşadı. İlk yirmi dakikada topu tutarak, pas yaparak pozisyon hazırlamaya çalıştı. Ama bütün aramaları “cevapsız” hanesine yazıldı. O yalnızlıkla oyundan düştü, koptu ve hevesini Stamford Bridge’in çimlerine bıraktı. Melo ve Selçuk inanılmaz top kayıplarıyla, faullerle Chelsea’ye ekstradan oynama fırsatları sundular. Londra’daki oyuna enerjisini ve vizyonunu katıp topu ileri taşımaya çalışan Telles de Drogba gibi yalnız kaldı... Chelsea’nin daha dördüncü dakikada sağdan üç pasla Eto’o’yu golle buluşturduğu pozisyon, Galatasaray adına bir mahcubiyet tablosuydu. Bu seviyedeki bir takım böyle gol yememeli. Kornerden gelen topta Terry ve Cahill el- kol sallayarak ceza alanına girdiler, Muslera’dan dönen topu Cahill gole çevirdi. Sahi o sırada Chedjou, Semih neredeydi?
Galatasaray Avrupa’ya çıktığı her seferinde bize güzel hayaller yaşattı. Hayalleri gerçeğe dönüştürüp tarih yazdı. Ama dün gece bize armağan ettikleri şey, büyük bir hayalkırıklığı oldu.
Sadece Galatasaray’a değil, Drogba’ya da yazık oldu!