Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İl Güvenlik Kurulu, bugün - yarın toplanacak ve önceden belirlenmiş statükoya uyarak malumu ilan edecek:
“-Cumartesi günü Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanacak Fenerbahçe - Beşiktaş maçında stada misafir seyirci alınmamasına..”
Devletin, kulüplerin ve medyanın temsilcilerinden oluşan kurul, bu kararına dayanak olarak önceden Üç Büyükler’in kendi aralarında aldıkları kararı gösterecek.
Düşünün, koskoca devlet önü - arkası üç - beş saatlik maçı, orada toplanacak seyircileri ve trafiği yönetecek, muhtemel olayları önleyecek gücü olduğu halde, “Aman bir tatsızlık çıkmasın, sıkıntı olmasın” diyerek derbinin tek taraflı tribünlerin önünde oynanmasına rıza gösterecek.
Özendiğimiz batı uygarlığında ya da gelişmiş toplumlarda böyle komediye kimse izin vermez. Daha da ötesi bu tür saçmalıklar kimsenin aklına gelmez. Şakası bile yapılmaz.
Ama dışarda şakası bile yapılamayan konular, bizde ciddi kabul görüyor ve hayata geçiyor.
Oysa çok güzel bir maç bekliyor bizi.
Heyecanlı, ama gerilimden uzak... İki tarafın da bol koşulu, bol gollü gösterileriyle birbirlerine gözdağı verdikleri, futbol anlamında bize büyük bir eğlence ve güzel bir oyunu vaad ettikleri bir maç bu. Öyle bir maç ki, sonucuna göre ya liderin başını alıp gideceği tek başına bir yolculuğa dönüşecek, ya da yarışı yeniden başlatacak.
Bir tarafta Kuyt, Webo, Sow ve Emenike... Toplam 20 gollük çok uluslu topçu bataryası... Bir tarafta da Gökhan Töre, Oğuzhan Özyakup, Olcay Şahan, Almeida ve Fernandes’ten kurulu Türk - Portekiz çetesi. Onların gol sayısı o kadar yüksek olmasa da her takımı tehdit eden, haşarı, ele avuca sığmaz, kontrol edilmesi güç haytalar topluluğu.
Gerçek futbolseverin öpüp de başına koyacağı bir maç bizi bekliyor.
Ne yazık ki saha içindeki karşılıklı gol düellosu, tribünlerde tek taraflı bir toplulukla acı bir çelişki oluşturacak. Ne demiştik ? Maça misafir seyirci alınmayacak!
Böyle bir maça derbi denmez... Olsa olsa “öksüz derbi“ denebilir.
...Ve bu “öksüz derbiler“ bir daha tekrarlanmamak üzere bitmelidir!

Haberin Devamı

Daum ve Batalla

Haberin Devamı

Bursaspor’da hiç beklenmeyen kriz, sadece yeşil - beyazlı kulübü değil, tüm futbolseverleri sarstı. Uğruna bilet alınıp maça gidilecek bir avuç futbolcudan biri olan Pablo Batalla, belki haddini de aşarak “Daum varsa ben yokum!” dedi. Kulübüyle ayrılma noktasına geldi. Başkan Erkan Körüstan, Batalla’nın açıklamalarından bir şey anlamamış. Ben de kulübün bildirisinden bir şey anlamadım. Bu krizde düğüm, Daum’un dilinde gizli. Soyunma odasında olan biteni onlara bırakalım da Daum’un yapacağı dürüst bir açıklamayı bekleyelim. Belki böyle çözülür. Çözülmezse ayıp ve yazık olur!

Futbol misyoneri: Mustafa Denizli

Mustafa Hoca, Azerbaycan’ın Hazar Lenkeran kulübü ile 2 yıllık bir anlaşma yapmış. Toshack’dan boşalan görevi kabul etmiş. Oğuz Çetin’i, İbrahim Üzülmez’i de yardımcı olarak alıp göreve başlayacakmış.
İşte tam bir Denizli misyonu: “Futbolda kim, nereye çağırıyorsa git! Bildiğin her şeyi onlara öğret, oyundan zevk almayı aşıla. Oyunu yeniden keşfetmelerini sağla. Kazanmanın sırlarını kafalarına yaz, kalplerine kazı!”
Seksenli yılların sonlarında Galatasaray’dan ayrılıp Allemania Aachen’le unutulmaz bir maceraya katıldı. Oradan yurda döndü, yeniden Galatasaray,
Kocaeli, Manisa, Fenerbahçe... Derken İran’a uzandı. Pas ve Persepolis’te taraftarların ve futbolcuların sevgilisi oldu. Unutmayalım, Üç Büyükler’i şampiyonluğa ulaştıran tek hoca olarak özel bir yeri vardır tarihimizde. İki dönem Milli Takım kariyerinin yanına şimdi Azerbaycan macerasını da ekleyecek. Mustafa Hoca’nın misyonu, ömür boyu sürecek!

Haberin Devamı

Atları da vururlar!
Dershane tartışmaları kadar yoğun ve derin değil ama, at yarışları ve atlar da tehlikede. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Türkiye Jokey Kulübü’ne verdiği “At yarışları düzenleme ve yarışlar üzerinde müşterek bahis kabul etme hak ve yetkisini“ sadece 6 ay uzattı. Oysa normal olarak bu yetkinin 20 yılla yenilenmesi bekleniyordu.
Hükümetin şans oyunlarını özelleştirme eğilimlerini biliyoruz. Bu karar da o eğilimle örtüşüyor. Ne var ki Milli Piyango, Loto gibi şans oyunları 6 küreden oluşan bir alt yapıyla sanal olarak düzenlenirken, at yarışları hipodromlarda, haralarda, binlerce at ve yüzlerce jokeyle, at sahibiyle gerçekleştiriliyor. Tarım Bakanlığı, at ıslahı ile ilgili yasaya göre sadece arap atı üretip yetiştirirken, devlet İngiliz atlarıyla hiç ilgilenmiyor. O işe kendini adayanlar bir avuç idealist at sahibi. At yarışları özelleşirse atlar ve at sahipleri ne yapacak? Hipodromlar ne olacak? Yarışseverler, yılda 2 milyar dolarlık bahisle devlete 500 milyon dolar vergi ödüyor. Tüm bunlar Türkiye Jokey Kulübü’nün deneyimli, güvenli, alt yapı organizasyonuyla gerçekleşiyor.
At yarışlarını özelleştirmek devlete bir defada önemli bir kaynak sağlayabilir ama, Türk atçılığı nereye varır, bilinmez! Hükümet, bu kararı bir kez daha gözden geçirmeli!