Maçın 70. dakikası... Kasımpaşa’nın ısrar ve inatla gol kovaladığı, Beşiktaş savunması üzerinde baskı oluşturduğu sırada, Rüştü topu tutup akıllı ve uzun bir vuruşla Nihat’a atıyor... Tek başına rakip yarı alanda top süren Nihat, arkadan yetişen rakibine nefis bir vücut çalımı yapıyor. Tekrar buluştuğu topu, kale ağzında bekleyen Serdar Özkan’a atıyor... Yüzde bin gol pozisyonu, yüzde bin gol... Ama ah!... Serdar’ın vurduğu top nasıl dışarı gider, anlamak o kadar zor ki!
Bu pozisyona özellikle takılıyorum...
Hatırlıyor musunuz, bilmem... Altı yıl önce Oscar Cordoba, topu öylesine akıllıca atmıştı ki Sergen’e, süper solak için Chelsea kalecisini de önündeki stoperleri de ekarte edip golü atmak çok kolay olmuştu.
Futbolda kalecilerin gol pozisyonu/gol şansı yarattıkları maçların sayısı o kadar fazla değildir. Dün emektar Rüştü bunu çok akıllıca yaptı. Serdar Özkan’ın Nihat’ın taşıdığı o topu gole çevirememesi, temel vuruş yanlışlarının, eksikliklerinin bir örneği olarak dikkatimizi çekti. Beşiktaş, haftalardır bu genç oyuncuya bir türlü gol attıramıyor. Ama onu değil, Nihat’ı tartışıyor insanlar...
Nihat, aradığı golü dün buldu, geçici bir dönemden kurtulabileceğinin sinyalini verdi.
Peki Serdar Özkan’ın bu durumu geçici mi? Umalım ki öyledir. Örneğin, bu tip nadir gol fırsatlarından biri, Wolfsburg maçında ayağına gelirse, Serdar ne yapacaktır? Dünkü maçtan gerekli dersi çıkarmış mıdır?
Bu notları yazarken, Beşiktaş üst üste iki kırmızı kartla omurgasındaki iki önemli adamı kaybetti. Önce Ernst, ikinci sarı karttan oyun dışı kaldı. Ardından Ferrari’nin yaptığı penaltı ve kırmızı kart. Hakemin kararlarına hiç itiraz etmiyorum. İki oyuncu da tecrübelerine yakışmayan işler yaptılar. Ne var ki şunu da söylemeli: Ferrari’nin yaptığını bir kenara koyun, forvet oyuncusunun kaleci tarafından yaka paça tutulduğu maçlarda bile verilmeyen penaltılar var. Şu penaltı işinde ortak bir dil kullansak, nasıl olur acaba.
Sivok da kart cezalısı... Eskişehirspor haftayı dinlenerek geçirdi ve Beşiktaş omurgasız bir takıma dönüştü... Haftaya ne yapar, bilinmez.
Oysa dünkü Beşiktaş, özellikle ilk yarıda çok olgun oynadı... Ernst’le ortaklık kurararak takımına dönen İbrahim Toraman, sanki bir gömlek üstünlük katmıştı takımına. İki golde de takımın hücum oyuncuları arasında hem empati, hem telepati, hem de ortak akıl vardı... Beşiktaş, taraftarı yönetim aleyhine şarkılar söylerken, belki de en az top kaybettiği bir maçı sergiliyordu.
Beşiktaş üst üste ikinci maçı kazandı ilk kez.
Bakalım üçüncüsü olur mu? Bu kırık omurgayla çok zor olur!