Yüzde 126... Bu farkı açıklamak kolay değil. Turkcell Super Lig’in yeni dönemde ulaştığı 321 milyon dolarlık medya hakları ihalesi, halen yürürlükte olan ihale rakamlarına göre yüzde 126 artmış durumda... Ne enflasyon, ne arz talep ilişkisi, ne de kolay ezberlerle ağızlarda sakıza dönüşen marka değeri bu farkı açıklamaya yeter.
Beş yılda 3 milyar dolara yaklaşan büyük yayın bedeli, toplumdaki sosyal değişimlerin habercisidir. Canlı, meraklı ve dinamik Türk toplumunun yakın gelecekteki gereksinimlerinin hızla değişeceğine olan vizyoner bir inancın ifadesidir.
Kuşkusuz, bu değişim çağında parsayı ilk koparanlar kulüpler olacaktır.
Yayıncı kuruluş, her şeyden önce ödediği paraya karşılık bulabilmek için abone sayısını artırmaya, futbol programlarının önüne, arkasına ve içine reklam almaya, birçok programına da sponsor bulmaya çalışacaktır. Programlarının kalitesi ne kadar artarsa artsın, yine de esas ürün program değil, oynanan futboldur.
Parsayı götürecek olanlar, kulüpler yani, esas ürünün değerini, kalitesini, görsel zenginliğini artırabilir, herkesin kendine pay çıkaracağı bir rekabet ortamını oluşturabilirse ne ala! Hayır, yayın haklarından gelecek akıl almaz paraları har vurup harman savurarak bir tür mirasyedi öyküsü yazarlarsa, vah bize! Vah ülkemize, paramıza ve emeklerimize.
Fransızların hoşuma giden bir deyişi var : Akıl parayı, para da aklı takip etmeli!
Akıl, zekadan farklı olarak sorumluluğu, dürüstlüğü ve ahlakı temsil eder. Zeka, fırsatçı, tavizci ve kolaycıdır. Etik kodlara, sabırlı maratonlara ve ilkelere iltifat etmez, kısa yoldan kolayını bulup işi bitirmeye çalışır. Yeniden akla dönersek, bu paranın akıllı biçimde yönetilmesi gerek.
Yani akıl parayı takip etmeli... Aklın almadığı rakamlar, harcamalar, borçlar asla ortaya çıkmamalıdır.
Aklın egemenliği için, sporda çok önem verdiğimiz fair play anlayışının, finansal anlamda da kulüpler tarafından benimsenmesi gerekiyor.
Açık konuşalım. Bugüne kadar kulüplerimiz doğru dürüst vergi ödediler mi ? Yoksa onca vergi kolaylıklarına, uzlaşmalara rağmen vergiden yine kaçtılar, kaytardılar mı ? Bu soruların yanıtını herkes kendi vicdanında verebilir.
Kulüpler, futbolcunun vergisini ödeme konusunda neden bu kadar gönüllü hiç düşündünüz mü? Futbolcu sözleşmeleri neden federasyonun kozmik odalarında saklanıyor? Kulüpler kamu yararına dernek ya da borsaya kote edilmiş şirket yapılarıyla halka açıklama zorunluluğu olduğu halde neden bu belgeleri kutsal bir sır gibi saklıyor?
Kriterler uygulansın
İhale rakamlarıyla bir anlamda çağ atlayan, en azından müthiş bir değişim sürecini başlatan Türkiye Futbol Federasyonu, kendi kuruluş yasasından aldığı güçle “finansal fair play “ ilkesini hayata geçirmeli, gerekirse Maliye Bakanlığı ile devlet bürokrasisinden yararlanmalıdır. Uluslarası denetleme kuruluşları, futbol muhasebesini baştan sona kontrol etmeli ve TFF’ne düzenli raporlar vermelidir. UEFA’nın sürekli ertelenen kriterleri, acilen yürürlüğe konmalıdır.
Bu paralarla kulüpler hayallerini gerçekleştirebilir, bizi güzel oyunla dünya sahnelerine taşıyabilirler.
Ya da hayal kırıklığı yaratarak, rekabeti kirletip körelterek bildiklerini okurlar ki, hepimize yazık olur. Sadece onlar değil, hepimiz kaybederiz.
Gazetecilik öğreniyorum
Öğrenmenin yaşı yok. Üstelik çok keyifli bir şey öğrenmek. Bilginiz arttıkça gelişir, değişirsiniz.
Geçen Cuma sabahı Habertürk’te Fenerbahçe Kulübü’nün haber sızmasını önlemek amacıyla bazı telefonlardan en çok aranan, en çok konuşulan numaraları takibe alacağını okuduk. Lig TV’deki “Günaydın Futbol” programında Öztürk’e (Pekin ) haberi gösterdim ve şu yorumu yaptım: “Bu durum insan hakları ihlalidir. Anlaşılan o ki Fenerbahçeli sporcular özgür değil!” Canlı yayın sırasında rejiden bir haber geldi. Başkan Aziz Yıldırım, haberin doğru olmadığını açıklamış Sedat Kaya’ya. O da rejiden haber vermiş bize. Hiç gocunmadan “Özür dilerim, haber doğru değilmiş. Başkan Yıldırım’ın açıklaması böyle. Ben de sevinerek özür diliyorum” dedim.
Ama yetmemiş Fenerbahçe kulübüne... Benim mesleksel kıdemimi ve bazı unvanlarımı sıraladıktan sonra yine de hata yaptığımı yazmışlar: Attila Gökçe, haberi spor müdürüne sormalıydı!
Hangi haberi ? Gazetede çıkan haberi! Gerekirse hepsini... Bunu yapmadan eleştiriye geçersem yanlış yapmış oluyorum Fenerbahçe internet sayfasına göre.
Güldüm tabii... Her şeyi onlar biliyor ya, bize de öğrenmek düşüyor.
Her neyse... Canları sağolsun da...
Pazar günü bana telefon edip, “O haber her şeyi ile doğru. Benim gazetemde yayınlanmadı, ama rakip gazetede (Habertürk) yayınlanması hiçbir şeyi değiştirmez. Siz de o kadar kolay özür dilemeyin!” diyen meslektaşıma ne diyecekler, acaba?
Ben buradayım. Merakla bekliyorum, gelişmeleri izliyorum!