Bazı anlar vardır, yüreğinize taş gibi oturur o yaşadıklarınız... İşte 71. dakika... Macarlar taç atışı yapıyor, kale alanımıza indirilen bir top. Semih’le Böde göğüs göğse... Semih müdahale ediyor ama sektiriyor topu. Böde fırsatı kaçırır mı? Kale ağzından tavana çakarcasına vuruyor...
Hepimizin kanı donuyor adeta. Gerçeklerimizle baş başa kalıyoruz.
Aynada kendimizi görüyoruz. Hayallerimiz gitmiş, görmek istemediğimiz tablolar geri gelmiş. Ne yazık, aynadaki resimler hiç silinmiyor.
Bir taç atışında bile en temel savunma ilkeleri unutuluyorsa, yapılmaması gereken hatalar yapılıyorsa, söz bitiyor... Söylenecek laf kalmıyor.
Oysa büyük bir sabır maratonuydu tanık olduğumuz oyun... Milli Takım, özellikle ilk yarıda Arda ve Alper’le oyuna güzellikler katıyor, şahsiyetli bir duruş sergiliyor, Selçuk’un da katkılarıyla pozisyon üstüne pozisyon yaratıyordu. O pozisyonlardaki “esas oğlan”ımız Burak Yılmaz’dı. Nedense istediği vuruşları yapamıyor, ya zamanlama ya da şiddeti ayarlayamama yüzünden çok değerli fırsatları harcıyordu. Dedik ya, sabır maratonuydu bu. Milli Takım her şeye rağmen telaşlanmadan, paniğe kapılmadan hem topa, hem de oyuna sahip oldu... Ancak golün bir türlü gelmemesi Macarların kontralarına, özellikle sağ kanattan gelerek yüklenmelerine neden oldu.
O nadir ataklardan birinde kaleci Onur’un yüzde yüz gollük pozisyonu çelmesi inanılmaz bir kahramanlıktı.
Beklediğimiz gol, psikolojik olarak kırılmaya başladığımız anlarda geldi. 63’de Arda’nın soldan yaptığı asist muhteşemdi. O ana kadar hemen her hava topunda kafayı istediği gibi kullanamayan Burak, bu defa alçak topa koşarak kafa vuruşunu yaptı ve beklediğimiz gol geldi.
O gol üzerine hepimiz yeniden doğduk adeta... Coştuk, sevinç çılgınlarıyla havalara uçtuk.
Ama dedik ya, her yükselişin bir de inişi var. Ayağımız yere değdiğinde taçtan gelen top, gol oldu. Yazık oldu.
Hayır, bu maç için Abdullah Avcı’yı suçlamayacağım. Milli Takım’ı da tek tek eleştiri kantarına çıkarmayacağım.
Çoktan harcanmış fırsatların rüyası bu kadar olur. Uyandığınızda da acı gerçekler karşınızda durur...
Alt yapı, üst yapı... Eğitim, teknik, taktik... Savunma, oyun kurgusu, hücum... Gol vuruşu. Savunmanın adam ve alan paylaşımı... Yüksek tempo, kanat kombinezonu.... Ön direk, arka direk...
Hadi hep beraber sil baştan...
Futbol son dersini veriyor bize : Önce öğren, sonra oyna!