Kimse yanlış anlamasın, oldum olası hücum futbolundan yanayım. Oyunu güzelleştiren yaratıcılıkların, kazanma azminin, atılacak gollerin peşindeyim. Ama bu tercih “savunma disiplini” dediğimiz temel unsuru inkar etmek anlamına gelmiyor.
Yaşamak için savunacaksın. Kazanmak için de savunacaksın. Savunman yoksa, hücum etsen ne yazar!
Galatasaray-Beşiktaş derbisi, oyunun vaat ettiği rekabetin, mücadelenin ve heyecanın güzelliklerini fazlasıyla sundu bize. İki takım da, hocalarıyla birlikte bu nedenle saygıyı hak ettiler.
Beşiktaş, Carvalhal’ın şikayet ettiği üzere yoğun maç trafiğinden dertliydi. Belki fizik olarak değil, ama mental olarak futbolcuların yorgun olduğunu gözledik. Buna rağmen skorda geriye düşmelerine rağmen maçı bırakmadılar, oyunun içinde kaldılar.
Puan farkının 14 ’e çıkmasıyla şu soruyu sormak da kaçınılmaz oldu:
“Bu saatten sonra play - off oynansa ne olur, oynanmasa ne olur?”.
Beşiktaş’ın temel sorunu savunma... Hemen her maçta abuk gollere izin veriyorlar. Simao ve İsmail’in durduramadığı Eboue atağından gelen Elmander golü, bunun başlangıçtaki tipik örneği...
Melo’nun attığı gole, şapka çıkarmalıyız. Selçuk’un görerek, bilerek büyük bir akıl ve görüş örneği ile attığı top, en güzel asist örneğiydi.
Galatasaray 4-4-2 oynuyor. Yine de gizli gerçeği görelim: Galatasaray’ın ileri ikilisi orta alanın göbeğinde saklı. Selçuk ve Melo, attıkları 8’er golle, Elmander ve partnerler(Baros,Necati, Sercan vb) gölgede bıraktılar. Elbette Elmander’e de buradan alkış borcumuz var.
Maçın adamını soracak olursanız, Selçuk derim yine de! Galatasaray’da kötü oynayan yoktu.
Beşiktaş savunmasına dönersek. Cenk hep beklenmeyenleri yapıyor. Bazen inanılmaz kurtarışlar, bazen de olmayacak hatalar. Son golde kaleyi terk edip dönememesi, bitmiş pozisyonu yeniden başlattı.
Hilbert’in sakatlığı savunma disiplininin bozulmasında en önemli etkendi. Sonra İsmail’in, Egemen’in sakatlıkları zaten sorunlu olan savunmayı daha da dağınık hale getirdi. Fernandes’in yokluğunda Ernst’in dışında orta alandan savunmaya yardım gelmemesi de yedikleri baskıyı arttırdı.
Carvalhal’ın son yarım saatte Mustafa’yı da oyuna alıp 4-4-2 ’ye dönmesi hücum etkinliğini arttırdı, ama defansif sorunları daha da yoğunlaştırdı. Simao oyunda yoktu. Quaresma da parlak bir oyun çıkarmamasına rağmen Beşiktaş’ın iki golünde pay sahibi oldu. Günün özeti şu: Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi’nin bedelini çok ağır ödüyor!