Hepsi de masum ve temiz... Peşpeşe kadın cinayetlerinin işlendiği, gencecik kızların, çocuk annelerin töreye kurban verildiği bir ülkede yolu aydınlatıyorlar. Daha temiz, daha güvenli, daha güzel bir hayat için koşuşturup duruyorlar.
Yerlisi, yabancısı, Galatasaraylısı, Fenerbahçelisi... Giydikleri formalar elbette değerli. Ama onlar hepsinden daha değerli.
Sadece Türk basketbolu değil yücelttikleri... Kadının statüsünü de üst katmanlara taşıyorlar.
Muhteşem bir sezon yaşattılar bize. Kadınlar Euroleague finaline ortak oldular.
İspanya’nın futbolda yaptığını (Real Madrid - Atletico Madrid), potaların altında gerçekleştirdiler.
Aynı başarıyı TBF Kadınlar Ligi’nde de sergilediler.
İki kulübe de yetecek gurur ve mutluluktu, hepimize yetecek onurdu.
Ama olmadı.
Maço kültür, yine hükmünü icra etti. Kızlar, koştu, didindi, çalıştı. Emek terleri döktü.
Erkekler, tribünde kocaman ayıplarla, utanç verici çatışmalarla güzelim pastaya tükürdü.
Kızlar rekabeti büyütüp yoğunlaştırır ve basketbolu olimpiyat, Avrupa finallerine taşırken, kocaman adamlar, köküne kibrit suyu ektikleri rekabet kültürünü daha da yozlaştırıp kirlettiler.
Önce rakip seyircileri salona almamakla başladı bu hoyratlık. Rakibin varlığı yok sayıldı. Olmayan seyirciye ağız birliğiyle küfürler edildi, saygı eşiği atlandı.
Geldiğimiz noktaya bakın... Rakip seyirciyi, konuk taraftarı bıraktım, konuk takım yöneticilerine bile güvenli yer bulamayan, küfür eden, hakaret eden, dahası gözü dönmüş bir azgınlıkla Mahmut Uslu’ya yumruk atan kültür, şiddeti önleme yasasına, 900 polislik güvenlik önlemine rağmen iş başında! Ayıp, ayıbın da ötesi hainlik bunun adı. Sporun tüm değerlerine ihanet!
Oysa Londra’da kendisine “Civciv” demek için izin istediğim Işıl Alben’in lider karakterini övmek istiyordum burada. Nevriye’nin yıllara meydan okuyan katkısını. Alba Torres’in, Lyttle’nin klasını, Torrens’in “winner” karakterini. Ekrem Memnun’un “babaç” ruhunu. Birsel’e, Esmeral’a, Pondexter’e de elbet bir teşekkür borcum vardı. Olmadı. Keyifli final serisinin sportif değerlerini erkekler çaldı. Yumruk öne çıktı, oyun arkada kaldı!
Finalist kızlarımızı yürekten kutluyorum... İki kulübe de teşekkür etmek isterdim.
Teessüf öne çıktı, kusura bakmasınlar.. Ne olur bu aydınlık koşuyu pisletmesinler artık. Bırakalım, kızlar yalnız koşsunlar!
Ağrı’dan gelen adam
Mehmet Çetin, hatırlayacaksınız Ağrı Valisi idi. Otistik kızının tedavisi ve eğitimi için istifa etti. Beyza ile öylesine yoğun biçimde ilgilendi ki, küçük kız okuma yazmayı hızla öğrendi, bülbül gibi şakımaya başladı. Mesut Hoşcan, bu örnek babayı Eskişehirspor’da CEO olarak görevlendirdi. Başkanın verdiği geniş yetkilerle hem bütçeyi düzeltti Mehmet Çetin, hem de personel ve disiplin yönetmeliğiyle kulübü kurumsal yapıya kavuşturdu. Eskişehirspor takımının değeri 50 milyon TL. Bütçesi 100 milyon TL dolayında. Açıkça şunları söylüyor: “Biz 50 milyonluk bir takım olamayız. Daha ucuz, daha genç yeteneklerle zenginleşmiş kaliteli bir takım olabiliriz. Yeni stat, yeni kadro, borçlarını ödeyebilen, yönetilebilir ve hesap verebilir bir kulüp yapısı için çalışıyoruz.”
Eskişehirspor bugün Konya’da Galatasaray’la Türkiye Kupası finaline çıkıyor. Ağrı’dan gelen adam, şimdi keyifle UEFA Avrupa Ligi’nin hesaplarıyla uğraşıyor. Başkan ve CEO’sunu kutluyorum. Başarılar diliyorum.
Başbakan’a dilekçe
Sayın Recep Tayyip Erdoğan,
Salonda da sahada da şiddetin ve çatışmanın polisiye önlemlerle önlenemeyeceğini anladık.
Spora barışın gelmesi için Devlet’in sıcak ve samimi çağrısı, uyarısı gerekiyor.
Lütfen yöneticilerle özel gündemli bir toplantı yapın. Onları uzlaştırın, barıştırın, kaynaştırın.
Bu arada...
Euroleague’de finalist ve şampiyon kızlarımızı onurlandırmayı, ödüllendirmeyi ihmal etmeyin, unutmayın.
Jerfi Tarık Fıratlı
O yumruğu atarken, ölümsüz sporcu örneği deden Jerfi Fıratlı’nn ruhunu incitmiş olamaz mısın? Bir düşün. Sana, iyi yaptın, eline sağlık, diyenler olabilir. Ama hayır, kötü yaptın. Özür dilemelisin!
Ege’nin çiçekleri
Akhisarspor Fenerbahçe’yi, Balıkesirspor da İBB’yi alkış ve çiçeklerle ağırladı. Maçın skoru bir yana bu barışçı hamlelere çok sevindim ben. Kurtuluş savaşında ilk kurşunun atıldığı Ege, sportif barışa da ilk çiçeği sundu. Daha ne diyeyim... Teşekkürler...