Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Galatasaray, yüzde 95’i bitmiş sayılan Wesley Sneijder’in transferi için “gelecek mi, gelmeyecek mi” biçiminde papatya falı açadursun, Hollandalı futbolcunun gündeme getirdiği daha derin ve çarpıcı bir gelişmenin de sarsıntılarını yaşıyor.
Bu sarsıntı dipten geliyor. Öncü ya da artçı dalgalarla açığa çıkan enerjinin kulüpte, futbol takımında ve Türk futbolunda yaratacağı hasar ve yıkımın hesabını henüz yapamıyoruz.
Her şey, Başkan Ünal Aysal’ın, Teknik Direktör Fatih Terim’i “profesyonel”, “ücretle çalışan, maaş alan atanmış yetkili ” pozisyonuna sokmasıyla başladı. 8 Ocak Salı günü GSTV’de Başkan’ın 5 gazeteciyle buluştuğu programda, Galatasaray Başkanı, profesyonellerin kendi alanlarının dışına çıkmaması gerektiğini ifade etti, böyle bir durumda yalnız kalıp başarısızlığa uğrayacaklarını da sözlerine ekledi. Daha da somut sözlerle noktayı koydu: “ Fatih Hocamızla anlaştık. O’na Florya’nın anahtarlarını teslim ettim. Yeşil çimendeki tek yetkilinin kendisi olduğunu söyledim.Yeşil saha dışındaki tüm işlerde yetki bendedir. Kulübü yönetirken kime danışacağıma, sağıma soluma kimleri oturtacağıma, kimlerle nereye gideceğime ben karar veririm!”
Doğrusu, bu yanıtlardan sıkıldım. Araya girerek Fatih Terim’in, Galatasaray’da sadece profesyonellikle açıklanamayacak bir yeri olduğunu söyledim, kulüp tarihinde eşi görülmemiş başarıları imzalamış, yepyeni sayfalar yazmış, kulübün sembolü ve simgesi olmuş bir kaptanın, teknik direktörün “ücretli çalışan” statüsüyle tanımlanmasının haksızlık olacağını ima ettim. Başkan nezaketle dinledi.
Arada geçen bir hafta içinde Sneijder transferinin derinliklerine baktığınızda da çatışmalar, yarılmalar olduğunu görüyordunuz.
Fatih Terim, ara transferde takımın acil sorunlarına çözüm getirecek solbek, stoper ve orta saha oyuncuları alınmasını istiyordu. Patron Başkan Ünal Aysal ve ekibi ise Sneijder transferine odaklanmıştı. Aysal’ın çilek hesabı belki Sneijder’le kapanabilirdi ama, Galatasaray’ın asıl ihtiyacı Sneijder değildi. Listede esas alınması gerekenler geldikten sonra beşinci adam, Sneijder’di. Ünal Aysal, Terim’in Florya’da birlikte çalışmak istemediği Bülent Tulun’u, Amatör Şubeler Koordinatörlüğü’ne getirmişti ama, başkanın özel talimatıyla Sneijder transferiyle de ilgileniyor, medyaya açıklamalar yapıyordu. Futbolda kulübün en yoğun endüstriyel etkinliğine amatör şubelerden sorumlu bir koordinatörün de katılması, elbette büyük bir çelişkiydi. Başkan Aysal, göstere göstere “Burada patron benim!” diyordu. İmparator Fatih Terim ise susmayı tercih ediyordu. Kıyıdan köşeden fısıldanan Sneijder’i istemediği dedikoduları da canını sıkıyordu Hoca’nın. Sneijder’in gelişiyle Galatasaray’ın oyun sistemini değiştirmek zorunda kalacağı, Terim’in bundan da huzursuz olacağı söylentileri yayıldı, takımın Şampiyonlar Ligi’nde Schalke maçları öncesinde bu dönüşümle başarısızlığa uğrayacağı seslendirilmeye başlandı. Oysa hepimiz biliyorduk ki, Fatih Terim isterse takımı, gerekli görürse Sneijder’i dönüştürür, her şeye rağmen başarıyı yakalayabilirdi. Böyle bir gücü vardı. Bunları önemsemiyordu Hoca... O’nun asıl meselesi, transferde “zorunlu” ihtiyaçların karşılanmasıydı, bekliyordu. Dün sabah başka bir söylenti çalındı kulağıma: Anlatıldığına göre, yönetim Sneijder’e imza attırdıktan sonra transfer defterini kapayacak, eksikli noksanlı kadroyla Terim’i baş başa bırakacaktı.
Terim, Galatasaray’da teknik direktörlük yaparken birçok sorunu kişisel tavırlarıyla takımın dışında tuttu. Kulübün para sıkıntısı çektiği günlerde bankadaki hesabından basketbol takımının masraflarını ödedi, yabancı futbolcularına cebinden cep harçlığı verdi, onları tatile gönderdi. Bir çok başkanın başkanlık yapamadığı günlerde bir teknik direktörden beklenenin fazlasını yaptı.
Şimdi böyle sorunlar yok. Gak deyince et guk deyince su döneminde Galatasaray... Başkan, “Burada patron benim!” diyor.
İmparator sadece susuyor.

Haberin Devamı

Fair Play üzerine safça düşünceler
Olay 1/
5 Ekim 2012 tarihinde Ankara’da Ankarapor Fenerbahçe U 14 takımları karşı karşıya geldi. Maçın 78. dakikasında Fenerbahçeli Batuhan sakatlandı ve üç değişiklik hakkını kullanan takımı 10 kişi kaldı. Ankaraspor Altyapı Koordinatörü Çağatay Salap, tribünden teknik ekibe haber göndererek hakemden izin almalarını ve oyundan bir kişiyi çıkarmalarını sağladı. O anda 2-2 devam eden maçı 3-2 Fenerbahçe kazandı.
Olay 2/
3 Kasım 2012 tarihinde Coca Cola Elit Akademi Ligi’nde Eskişehirspor-Fenerbahçe U 15 takımları karşı karşıya geldi. Üç değişiklik hakkını kullanan Eskişehirspor, 65. dakikada sakatlanan oyuncusunun çıkışıyla 10 kişi kaldı. Fenerbahçeli yöneticiler hakemden izin alarak bir oyuncu çıkardılar ve maç 10’ar kişiyle devam etti. O anda 1-1 devam eden maçı 2-1 Fenerbahçe kazandı.
Olay 3/
IOC’ye bağlı Uluslararası Fair Play Konseyi, Dünya Gençlik Fair Play ödülünü Fenerbahçe’ye verdi.
Şimdi soralım:
Fair Play konusunda ciddi çalışmalar yaptığını bildiğimiz kişiler, IOC/ CIFP ya da UFPM’ye Türkiye’den fair play ödülü için aday gösterirken, acaba sadece Fenerbahçe’yi mi örneklediler yoksa Ankarasporla birlikte başka adayları da mı listelerine koydular?
Bana adaylıkla ilgili mektup örneklerini verebilirler mi?
Yoksa bu yazıyı okumamış mı olurlar?
Acaba Ankaraspor dalgınlıklarına mı gelmiş, unutulmuş mudur?
Fenerbahçe’yi de kutluyorum, Ankaraspor’u da.
Ama yanıtları da merakla bekliyorum.