Galatasaray, Ali Sami Yen’de geriye düştüğü maçı çevirip 4 golle gösteri yapmış... Fenerbahçe son yirmi dakikada uyanıp Sivasspor’u şık gollerle üçlemiş... Diyarbakırspor, toplama takımla gidip Trabzonspor’un bileğini bükmüş... Bunlar iyi haberler değil Beşiktaş için. Haftanın son maçının hafta başında seyircisiz, hem de Antalyaspor’la oynamak o kadar kolay değil!..
Bu psikolojik durum Beşiktaşlı futbolcuların özel sorunlarıyla birlikte maçı gergin bir mücadeleye dönüştürüyor.
Beşiktaş hem savunmada, hem de hücumda sıkıntılı takım... Savunmasında İbrahim Toraman dönene kadar pek rahat edeceğe benzemiyor. Dahası, hücum hattı oluşturan kalabalalık, savunmaya hiç yardımcı olmuyor. İleri uçta rakibine pres yapıp yıpratan tek adam Nobre... Ötekilerin kafası karışık... Tello örneğin... İlk yarıdaki döküntü futboluyla kulakları çınlasın Delgado’nun top kaybetme yüzdesini geçiyor belki de. Nihat, bir an önce dönüşünü golle süslemek için bireysel arayışlar peşinde. Belli ki maç formu denen şeyden henüz çok uzak. Bobo, St. Etienne - Figer pazarlıklarından yılmış... O kadar kararsızlıkla ancak dünkü kadar dağınık oynayabilir. Gayet normal...
Nafile çabalar
Fabian Ernst de bunalmış durumda. Topla en çok buluşan o. Topu derinlemesine pozisyona sokan yine o... Ne var ki arkadaşlarıyla bir türlü senkron tutturamıyor... Fink ise zaman zaman hücum bölgesine geçip kendini gösteriyor ama, nafile çabalar.
Antalyaspor’da pembe kazak ve şortu tercih eden kaleci Ömer, Yalçın - Orhan Ak ikilisinin arkasında rahat ediyor. Beşiktaşlıların vurduğu toplar, ya üzerine geliyor, ya da Ömer uzanıp alıyor. Fatih Ceylan’ın, Ertuğrul’un, Zeitouni’nin orta alandaki katkılarıyla Balili ve Veysel fırsat kolluyor. Tehlikeli deparlarla yükleniyorlar, gözdağı veriyorlar.
Bu tablo, hiç değişmeden 65. dakikaya kadar sürerken, herkesin kafasındaki adam, Holosko, nihayet yedek kulübesinden çıkıp oyuna dahil oluyor.
Belli ki bu kaosu çözümlemek ancak onunla mümkün... Peki Mustafa Hoca niye bu kadar geç karar veriyor? Bunu anlamak kolay değil.
Sistemi, oyun şablonu, taktiği, dizilişi belli olmayan Beşiktaş, bağıra çağıra bir mahalle futbolu oynuyor seyircisiz tribünlerin önünde. Holosko girdikten sonra takım biraz hareketleniyor. Onunla birlikte oyuna dahil olan Uğur İnceman da nihayet çözümleyici hamleyi yapıyor ve Tello ile Nihat’ın katkıları sonucu Holosko golü buluyor.
Ya sonrası ne olacak?
Beşiktaş günü ve skoru kurtarıyor. Ardından gelen Tello frikiği işin cilası. Zor maç, kazasız bitiyor.
Ama önümüzdeki hafta ne yapacaklar? Bu kadar baskının sonucunda golü yine şansla mı bulacaklar?
Beşiktaş Pazartesi sendromunu atlattı.
Ya hafta sonları ne olacak? Mustafa Hoca ile futbolcularını yeni sendromlar bekleyebilir.
Beşiktaş, şampiyonluk ve kupa tacıyla koşuyor ama, yeni sezona taşıdığı başka parıltı yok...
Üstelik rakipleri de uyumuyor geçen yılki gibi. Galiba Beşiktaş uyuyor!