Rizespor’u “akide şekeri” gibi tatlı ve kolay bir rakip olarak görmek çok büyük hata! Başakşehir Fatih Terim Stadı’nda görüldü ki gelen takım akide şekeri değil, “çakıl taşı”dır... Hikmet Karaman’ın ekibi savunmasında Viera ve Oboabona ile Mario Gomez’in ayaklarına pranga vururken Eren Albayrak’la soldan kontralara çıktı sık sık. Ahmet İlhan, Makiadı ve Deniz’le kontralar anlam kazandı. Bir de fenomen adam Kweuke var. Rizespor’un santrforu, topla buluştuğunda çok tehlikeli. Ersan, Rhodolfo ve beklerden biriyle ikili mücadeleye girdiğinde çok sert oynuyor. İtiyor, kakıyor, zaman zaman tehlikeli fauller yapıyor. Daha da tehlikeli yanı, topla buluştuğunda şuttan çok boş adam gözetip asisti denemesi. Rizespor bu oyun anlayışı ile ilk yarıda en az üç net gol pozisyonuna girdi, biri direkte (Deniz) biri de Tolga’da biten (Ahmet İlhan) iki mutlak gol kaçırdı. Beşiktaş için maç kördüğüme döndü.
Milli maç arasının takım oyununa negatif bir etkisi olabilir mi? Tartışılır. Ama tartışılmayacak gerçek, Olcay’ın çok koşmasına rağmen etkisizliği... Gökhan Töre’nin anormal top kayıpları... Sosa, Oğuzhan ve Mario Gomez arasındaki iletişimin kopukluğuydu. İlk yarı Beşiktaş açısından tam anlamıyla hayal kırıklığıydı.
Şenol Güneş, ikinci yarı başlarken Olcay’ın yerine Quaresma’yı sürdü oyuna... O dakikada sanki sihirli bir çubuk değdi topa... Top kayıpları azaldı. Gökhan’la birlikte topu ceza alanına taşıyan adam sayısı artmış, Oğuzhan, Sosa ve Gomez’in oyunu etkinlik kazanmaya başlamıştı. Bu oyun anlayışı Rizespor’un kontratak fırsatlarını azalttı, konuk takımı kendi savunmasına çekilerek kapanmaya zorladı. Ancak üst üste tekrarlanan ataklar Rizespor’un konsantrasyonunu bozdu. Oğuzhan’ın ceza alanına girerken düşerek penaltı beklediği pozisyonda hakem oyunu sürdürdü ve savunmadan gelen topu iğne deliğinden geçirecek bir isabetle şutlayan Quaresma günün kahramanı oldu. Dönüşünün muhteşem olduğunu gösterdi... Yiğidin hakkını yiğide verelim: Quaresma, zaman zaman yedekte kaldı, oynadığı oyunlarda hatalar yaptı, inanılmaz goller kaçırdı. Ama hiçbiri Q17’nin kendisini takımın bir parçası olarak görmesini engellemedi, aidiyet duygusunu ortadan kaldırmadı. Bunda elbette Şenol Güneş’in adil, dürüst ve öğretici kişiliğinin de etkisi var. Evet, takım iyi oynamadı ama, yine de doğru hamlelerle kazanmasını bildi! Onları kutlamalıyız.
Alper Ulusoy, alışılmış faul düdüklerine sıkça başvuran bir hakem değil. Oyunun akışını bozmak istemiyor. Yere düşmelere, yatmalara hemen tepki göstermiyor. Kart uygulamalarında da beklenen refleksi göremiyorsunuz. Yine de gelecek adına umut veren bir hakem. Umarım travmatik kazalara uğramaz!