Önce dilimize sıkça dolayıp kolay ezberlerle hayata ve spora taşıdığımız şu proje sözcüğünün anlamını görelim:
Proje, bir probleme çözüm bulma ya da beliren bir fırsatı değerlendirmeye yönelik, bir ekibin, başlangıcı ve bitişi belirli bir süre ve finansman dahilinde, bir takım kaynaklar kullanarak, müşteri memnuniyetini ve kaliteyi göz önünde bulundururken olası riskleri yönetmek şartıyla, tanımlanmış bir kapsama uygun amaç ve hedefler doğrultusunda özgün bir planı başlatma, yürütme, kontrol etme ve sonuca bağlama sürecidir. (Vikipedi, özgür ansiklopedi)
Spor penceresinden bu tanıma bakacak olursak, İstanbul’un olimpiyat ev sahipliği bir projedir. Erzurum 2011 Üniversiad’ı da tamamlanmış bir proje olarak spor tarihimizdeki yerini almıştır.
Müşteri memnuniyeti kavramını taraftar mutluluğu olarak değerlendirirsek, Süper Lig takımlarımızın da hayaller, operasyonlar ve projelerle mücadele ettiğini, hedeflerine ulaşmak için olağanüstü çaba gösterdiklerini söyleyebiliriz.
Süper Lig puan cetveline baktığımızda, hayallerin arka plana düştüğünü, operasyonların pek de çözüm üretemediğini, ama projelerin şampiyonluk hedefine ulaşmak üzere yoğun ve keyifli bir yarışa katıldığını rahatlıkla görebiliriz.
Bilimin namusu
Bana anlatılanlara göre, Diana Taurasi ile ilgili doping skandalında bilimin namusu adına eksik kalan bazı şeyler var.
Taurasi’nin avukatı ve doping uzmanı, Hacettepe’nin verdiği raporu kabul ederek imza karşılığı örneği alıyorlar...
Bir süre sonra WADA (Dünya Antidoping Ajansı) Hacettepe’ye raporunu geri çekmesini öneriyor.
Onlar da bildiğiniz gibi hatayı kabul edip raporu geri çekiyorlar.
Merak ettiğim şu: Hacettepe elindeki üçüncü örneği neden otoritesi tanınmış bilimsel bir kuruluşa göndererek prestijini koruma yolunu seçmedi. Rektör Uğur Erdener, beklenmedik bir teslimiyetle, gerekirse laboratuarı kapatabileceklerini söyleyip sustu?
Nerede kaldı bilimin namusu?
Evet, haksızlık yapıldıysa, bilimsel ihmaller varsa, mağdurların hakkı iade edilmelidir. Fenerbahçe isyan etmekte haklıdır.
Yok, WADA sırf Amerikalı olduğu için Taurasi’yi aklarken, Karssporlu Ali Mesut Türk olduğu için cezasını çekiyorsa...
Benim vicdanım sızlar.
Başka şeyler de duydum... Sırası gelince onları da yazarım.
Ama TFF ve TBF’nin doping örneklerini bundan böyle hep yurtdışında yaptırma kararı alması, popülizm ve teslimiyetten başka hiçbir şey değildir.
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Uğur Erdener’den sağlam bir duruş bekliyoruz.
Sporun onuru, bilimin namusu adına!
Yavuz geliyor, Yavuz!
Çocukluğumuzun gurur şarkılarından biriydi... Yavuz zırhlısının asılı olduğu kahvehane duvarlarına dışarıdan bakar, “Yavuz geliyor Yavuz, suları yara yara” derdik. O savaş kahramanı gemiye saygı gösterirdik.
Bu yüzden I.Dünya Savaşı’ndan 1960’lı yıllara kadar Türkiye’de erkek çocuklarına çokça Yavuz adı kondu.
Dostum Yavuz Kocaömer, geçen hafta Almanya’da Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen liyakat nişanı ile ödüllendirildi.
Milli Paralimpik Komitesi ve TESYEV Başkanı olarak engellilere adanmış bir hayatın onurlandırılmasına tanık olduk.
Yavuz Kocaömer, engelli ağabeyinin durumuna üzülüp, o oynayamıyor diye, çocukluğunda hiçbir oyuncağı ile oynamamış bir kardeştir. Abisi öldükten sonra da oyuncaklara gidememiştir eli...
Ama işini, eğitimini, aşklarını, sevgisini ve enerjisini engellilerin hayatını kolaylaştırmak için seferber etmiştir.
Ve bana da yeniden türküler söyletmiştir:
“Yavuz geliyor Yavuz, engelleri aşa aşa !”