Atılan her gole selam olsun. Kazanmak için olağanüstü hırslı, istekli, enerjik ve çabuk oynadılar. Ama futbolda kazanmanın sadece gol atmayla değil, savunma ile de mümkün olabileceğini unuttular. İki takımın da hücumdaki istek ve yaratıcılığı, savunmadaki dağınıklık ve şaşkınlıkla çelişki yarattı.
Her ki takım da şansla, emek ya da çabayla, elbette beceriyle attıkları golleri savunma hatalarıyla harcadılar.
O hataların günahsız kurbanları da kalecilerdi.
Yine de kendi adıma mutluyum. Uzatmalarıyla birlikte doksan dakikayı sonsuz bir heyecan ve keyifle izledim.
Fenerbahçe’de Alper, Kuyt, Emenike, Mehmet Topal, Egemen çok iyi bir maç çıkardılar. Beşiktaş’ta da herkesin olağanüstü işler beklediği Fernandes değil, Almeida parladı. Attığı gollerin dışında açılış golünde Olcay’a yaptığı asist de alkışlanacak düzeydeydi. Gökhan, Oğuzhan, Olcay, Atiba maça ağırlıklarını koyan adamlar oldular.
Gergin, keyif kaçıran mızıkçı ve huysuz adamlar da vardı maçta. Bruno Alves’le Fernandes gibi... Sürekli tartışma, sürekli şikayet... Ama yine de maçın heyecanlı akışını bozamadılar. Meireles’in Veli’nin kasığına bilerek basması, günün tek çirkin hareketiydi. Cüneyt Çakır kartlarını doğru kullandı. Necip’in kulübeden gelip geri dönmesi çok kısa sürdü. İki sarıdan kırmızıyı gördü. Ayıp etti. Çünkü ikinci sarıda rakibini ısrarla çizgi dışına itmesi sorumsuzluk örneği oldu.
Beşiktaş golleri atarken olağanüstü yardımlaşma ve çabukluk örneği sergilerken savunma pozisyonunda Fenerbahçe’nin ataklarını organize önlemlerle değil panik ve telaşla kesmeye çalıştı. Fenerbahçe bu nedenle beklenenden daha fazla duran top kullanma şansını elde etti. Bu toplardan gol çıkaramadılarsa, kaleci Tolga’ya şapka çıkarmalılar.
Elbette saha içindeki emekçilerden çok yarıştaki rakiplerini sevindiren bir sonuç bu. Fenerbahçe’nin Beşiktaş’la puan farkı aynen devam ederken, ötekilerle arası biraz daha kapanır gibi oldu.
İki takımı da mutlu etmeyen bu sonuç, futbolseveri kesinlikle tatmin etmiştir.
O nedenle tüm futbolcular saygı ve teşekkürü hak ediyor!