Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sandıklar açıldı, oylar sayıldı. Skor tabelası belli oldu. Kazananlar ve kaybedenler kendi adlarına skoru yorumlayadursun, Türkiye yeniden “koalisyon” sürecine girdi.

Kendi adıma “koalisyon”un, belli bir süre için de olsa bir tür siyasi “uzlaşma” olduğuna inanırım. Yirmili yaşlarını süren genç arkadaşların bunu anlaması çok kolay olmayacak ama, demokrasi tarihimizin hem iyi ve başarılı, hem de kötü ve başarısız koalisyon dönemleri vardır.

Ben iyimser taraftayım. Koalisyon, aynı zamanda olimpik bir duruşu da hayata taşır: Karşılıklı saygıyı. Buradan devam edersek, Türk sporunun karşılıklı saygıya, anlayışa, iyi niyete, dayanışmaya ve uzlaşmaya dayalı yeni bir yapılanmaya ihtiyacı var, derim. Ülkenin hayati sorunlarını sıralarken, parti programı ya da seçim bildirgesinde spora usulen “biraz” yer ayıran siyasetçilerin, şimdi parlamentoda daha sorumlu ve çözümleyici bir anlayışla elele vermeleri gerekiyor.

Haberin Devamı

Geçen 13 yılda spora özellikle tesis yapımında olağanüstü kaynak ayrıldı. Türk sporunun uluslararası hedefleri, uluslararası organizasyonlar önem kazandı. Ne var ki spor yönetiminde beklenen gelişme sağlanamadı.

Olimpik Hareket

Burada yeniden “Olimpizm” ve “Olimpik Hareket” ilkelerine bakmakta yarar var. Olimpizm, sporu insan haklarının en önemli parçalarından biri olarak kabul ediyor: Her birey spor yapma zamanına, olanaklarına ve donanımına sahip olmalı! Kağıt üzerinde kimsenin itiraz etmeyeceği bu ilkeyi, daha da samimiyetle hayata geçirmek gerekiyor. Ama asıl önemlisi, sporcular, antrenörler, teknisyenler, hakemler; spor kulüpleri, federasyonlar, her türlü spor kuruluşu, “hiç bir dış etki altında kalmaksızın” kendi kendilerini yönetebilmelidir! Olimpik Hareket’in bu en önemli ilkesini, ıskaladık.

Örnek vermek gerekirse, spor adamları, spor teşkilatının uzmanları ve spor hukukunda önemli yeri olan akademisyenlerin hazırladığı yeni “Spor Kulüpleri ve Spor Şirketleri” yasa taslağı, olimpizmden tek satır söz etmiyor. Buna karşılık ısrarla “alkol yasağı” maddeleri getiriyor. Alkol yasağı zaten, başka yasalarda ve yönetmeliklerde düzenlenmiş. Bu ısrarı anlamak kolay olmuyor.

Haberin Devamı

Bağımsız (özerk!) spor federasyonlarına gelince... Her federasyonun genel kuruluna kulüplerden gelen doğal delegelerin yanı sıra, o spor dalının faal olduğu bölgelerde görevli spor teşkilatı mensuplarından ve genel müdürlükten yüzde 10 oranında “devlet delegesi” katılıyor. Bu delegelerin eğilimi, amirlerinden aldıkları direktifler doğrultusunda kullandıkları oy, çoğu seçimi doğrudan etkiliyor. Böyle bir durumda bağımsızlıktan ya da özerklikten hangi ölçüde söz edilebilir? Tartışmalı bir sorun.

Demoklesin kılıcı

Bir de Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde oluşturulan “Değerlendirme ve Denetleme Komisyonu” var. Bu komisyon, sadece genel kurullarına hesap vermesi gereken federasyonların tepesinde bir tür “demoklesin kılıcı” gibi duruyor. Bakana verilecek bir raporla federasyon genel kurulu olağanüstü toplantıya çağrılabilir, dört yıllık süreyi doldurmadan başkan ve ekibinin görevi sonlanabilir.Bu durumun da bağımsızlık ya da özerklik kavramıyla ne kadar örtüştüğüne varın siz karar verin. Futbola bakarsak... TFF genel kurulu yaklaştıkça ortam ısınıyor. Sıcak ve dinamik bir süreç başlıyor. Ama temelde çözümlenmesi gereken sorun, kulüp delegelerine dayalı ezici ağırlığın biraz dengelenmesi. Süper Lig kulüpleri 7’şer delegeyle temsil edilirken, futbolcu, antrenör ve hakemlere sadece 5’er sandalye! Ana statüdeki bu çelişkinin de giderilmesi gerekiyor. Neyse ki futbol, “bağımsız”lara göre daha özerk!

Haberin Devamı

Yeni dönemde barış, uzlaşma ve karşılıklı saygının kazanmasını diliyoruz.

Milli Takım’a alkış!

Kimse özel maç diye küçümsemesin, emeğe ve coşkuya dudak bükmesin. Milli Takım’ın “resmi” Kazakistan sınavı öncesinde Bulgaristan karşısında oynadığı oyunu, özellikle ikinci yarı performansını çok beğendim.

Her şeyden önce yavaş yavaş bir kuşak değişimi sergileyen takımda eski - yeni uyumu beklenenin üzerinde “mükemmel”di. Bursasporlu Emre Taşdemir’in solbekte dinamik ve güven veren oyunu çok hoştu. Ozan Tufan’ın kariyeri Milli Takım’ın da katkısıyla öyle bir gelişecek ki 25 yaşına geldiğinde onu Türkiye’de tutamayacağız. Asıl büyük bomba Hakan Çalhanoğlu... 15 yaşından beri her antrenmandan sonra saatlerce frikik çalışan, sol ayağıyla da duran top kullanmayı deneyen ve kendisini sürekli geliştirmek isteyen gurbetçi kardeşimiz, Arda ile birlikte Milli Takım’ın yeni lideridir, bilesiniz. Hepsinin ötesinde lig yorgunluğunu henüz atamamış, heyecanlarını geride bırakmış bu kadronun miskin bir tatil özlemi yerine istek ve enerjiyle koşup dört gollü bir gösteri yapması, hem saygıyı, hem de alkışı hak ediyor.

Teşekkürler Fatih Hocam... Ayaklarınıza sağlık çocuklar!

Şenol Hocam’ın iki isteği

Beşiktaş’ta Bilic sonrası dönemin bir an önce şekillenmesi gerekiyor. Başkan Fikret Orman’ın hızlı temaslarında yeni teknik direktör, transferden daha öncelikli bir yerde duruyor. Fikret Orman -Şenol Güneş görüşmesine gelince...

Şenol Hocam, Beşiktaş’a çok sıcak... Hem evi İstanbul’da, hem de kendi ilkelerine uygun olarak çalışacağı en iyi kulübün Beşiktaş olduğuna inanıyor. İki önemli isteği var: Birincisi, stat konusunda kesin ve belirli bir stat için karar verilmesi. Takımın yeni stat inşaatı bitene kadar nerede oynayacağının baştan belirlenmesi. İkincisi, ekonomik ilişkilerde futbolculara verilen sözlerin tutulması, gerçeğin doğru olarak anlatılması. Ödemelerde onlara öncelik verilmesi. Şenol Hoca, Bilic ve takımının geçen yıl özellikle Avrupa’da başarılı olduğuna inanıyor. Genç ekibin son haftalarda tecrübesizlik ve bazı sorunlar nedeniyle hedefini kaybettiğini düşünüyor. Şimdilik durum bu!