Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ivan Ergiç, Bursaspor’un, Avustralya’da yetişmiş Sırp futbolcusu, pazartesi günü kulüp muhasebesine 20 bin lira ödeyerek Şampiyonlar Ligi’nde dün geceki Manchester United maçı için 630 bilet aldı. Biletleri, kulüpte bir görevliye verdi ve “ Kimse duymasın, al bu biletleri, parası olmayan, bilet bulamayan ve maça gelemeyecek olan gençlere dağıt!” dedi.
Haber, NTV’de bizim Banu Yelkovan ile Bağış Erten’in yaptığı taraftar odaklı “Yenilsen de yensen de” programının Bursasporlu katılımcısı Ahmet Özen’den duyuldu.
Bizimkilerden biri yapsa, bazı taraftar gruplarıyla arasındaki sorunları çözmek, destek sağlamak ya da yaranmak amacıyla “popülist bir hamle” damgası vurabilirdik. Yanlış olurdu ama, büyük olasılıkla çok da önemsemez, belki de bunun altında bir hinlik arardık.
Ivan Ergiç’e biraz daha dikkatli bakınca omurgası, mesafeli, ama samimi bir duruşu, bir dünya görüşü ve felsefesi olduğunu öğrendik. 630 bileti dağıtırken belki futbolseverlere hoş bir sürpriz yapmıştı ama, onu tanıyanlar için asla şaşılacak bir davranış değildi bu... Bursasporlu futbolcu kendiyle tutarlıydı.

Haberin Devamı
Selam sana Ivan
Ivan Ergiç, Avustralya’nın Perth kentinde on yıl önce profesyonel futbola başlarken sadece topa vurmayı, tekniği taktiği öğrenmekle kalmadı. Aynı zamanda hayatı da okumaya çalıştı.
O bir Marksist... Sartre, Camus, Heideger ve Nietsche’yi okumuş, felsefeye meraklı bir futbolcu... Hayata hep geniş pencerelerden, derinliklerden bakıyor. Felsefesini oyununa da yansıtıyor. Bunu yazmaktan, birilerini kışkırtmaktan korkuyorum ama, yine de yazmalıyım. Perth Glory, Juventus, Basel ve Bursaspor’daki kariyerinde bugüne kadar hiç kırmızı kart görmedi.
Kendi işine de, rakiplerine de saygı gösterdi. Marka ve moda meraklısı değil... Hayat boyu kırmızı lüks araba hayali kurmadı. Ortadirek insanların kullandığı markalardan ikinci el otomobillerle ayağını yerden kesti.
Menacer kullanmıyor. Profesyonel kariyerini hep kendi çizdiği yol haritasında, kendi rotasında ilerleyerek sürdürüyor.
Bursaspor’a imza atmadan önce kenti gezmiş, Uludağ’a çıkmış, çarşılarda dolaşmış, kebap yemiş, bağları, bahçeleri, bostanları, fabrikaları görmüş, sonunda Balkan rüzgârlarından da etkilenen kent kültürünü dikkate alıp “Timsah” olmaya karar vermiş.
Ivan Ergiç, 5 Eylül Pazar günü, milli maç arasından da yararlanarak Karaburun Bilim Kongresi’nde “Endüstriyel Futbol” konulu panele katılmış... Oradaki konuşmasının özetini sevgili dostum Tanıl Bora’dan dinledim :
“- Fair Play kavramı, FIFA ve UEFA tarafından cilalı bir reklam sloganı olarak kullanılıyor. Oysa kesinlikle bir oyun ilkesi olarak benimsenmeli, korunmalı, ihlallerde de müeyyide uygulanmalı... Bugünkü haliyle fair play bir ikiyüzlülük örneğinden başka bir şey değil!”
Ivan Ergiç, kuşkusuz bir süperstar değil. Bursaspor’un yıldızları sayılırken, ilk sıralarda yer bulamaz.
Ama yine de örnek bir sporcu.
İkinci el araba ile yetinmesi, farklı pencerelerden bakarak hayatına huzurlu derinlikler katması bana bir ilham verdi.
Acaba, diyorum, Ertuğrul Sağlam sevgili Sercan Yıldırım’la İvan Ergiç’i kamp ve deplasmanlarda oda arkadaşlığına yönlendirse...
Bakarsınız Sercan’ı, hayatındaki lüks arabalar yerine kariyerindeki unutulmaz muhteşem golleriyle alkışlarız.
Neden olmasın!

Temiz oyuna, güzel futbola çağrı
Hakem Tolga Özkalfa 6 sarı kart gösterdi. Bunların 5’i Sivasspor’a, 1’i de Beşiktaşlı Guti’ye...
Guti ile Keita arasındaki ikili mücadelede Özkalfa’nın, Sivassporlu oyuncuya ikinci sarı kartı (dolayısıyla kırmızıyı) göstermesi gerekiyordu.
Göstermedi.
...Ve bu olay, en başta Lig TV yorumcusu Markus Merk olmak üzere tüm hakem yorumcuları tarafından bir hakem hatası olarak konuşuldu.
Oysa sorun devam ediyor. Kartların yerinde gösterilip gösterilmemesi bir hakemlik tartışması olarak ele alınırken asıl sorunu gözden kaçırıyoruz.
Cem Dizdar ve Mehmet Demirkol’un, Milliyet’teki yazılarında ortaya koydukları görüşe aynen katılıyorum.
Türkiye’de kural dışı sert müdahale, tekme, itip kakma, çelme, çekme, dirsek atma özellikle hücum oyuncularına ve yaratıcı ustalara karşı uygulanan yaygın bir taktik haline geldi.
Mesele sadece Sivasspor ve Beşiktaş maçıyla sınırlı değil... Türkiye’de oyunu oynamak isteyenlerle oynatmamak için her türlü yola başvuranların mücadelesi, ligimizi kirletiyor, çirkinleştiriyor.
Temiz ve güzel oyun güme gidiyor.
Hakemlerin bu konuda daha duyarlı olması ve kurallara uygun kart refleksleri kazanması kaçınılmaz. Ama el insaf bu teknik ve aynı zamanda ahlak sorununu sadece hakemlerle mi çözeceğiz?
Futbolculara, teknik adamlara, altyapı antrenörlerine ve federasyona hiç mi sorumluluk düşmüyor? Medya mesela... Bu sorunu sadece hakem tartısıyla mı ele almalı?
Bataklığı mı kurutacağız, yoksa tek tek sivrisineklerle mi uğraşacağız?
TFF, bir karar vermeli. Resmen bir çağrıda bulunmalı... Temiz oyun için kolları sıvamalı!

Haberin Devamı

“ABD şampiyonluğu, Türkiye kalpleri kazandı”

AIPS, Uluslararası Spor Basını Birliği’nin geçen ay yayınlanan dergsinde Türkiye gerçek övgülerle gündeme geldi.
AIPS Basketbol Komisyonu’ndan Rick Lamoral, 1994’den beri şampiyonluk göremeyen ABD’nin “ B Takımı” diye adlandırılan kadrosuyla İstanbul 2010’da altın kazandığını dile getirirken, Türk Milli Takımı’nın beklenenin çok üstünde bir başarı gösterdiğini, hatırlattı. Lamoral, Amerika’nın altın madalyasına karşılık Türkiye’nin “kalpleri” kazandığını, organizasyonun inanılmaz başarılarla gerçekleştiğini de yazdı.
AIPS dergisindeki haberler arasında FIBA Turkey 2010 sitesinin internette 30 milyon kişi tarafından ziyaret edildiği, FIBA’nın Facebook sayfasına 100 bin yeni üyenin katıldığı da yazıldı.
Dünya Basketbol Şampiyonası medya organizasyonu da bu alandaki AIPS ödüllerinde altın madalyaya aday gösterildi.
AIPS dergisi tüm dünyada 10 binden fazla spor gazetecisine ve bir o kadar da spor adamına ve sporcuya ulaşıyor. Bu bağlamda bizim için karne sayılan dergideki notlarımız hep pekiyi...
Emeği geçen herkesi, en çok da AIPS Başkanvekili Esat Yılmaer başkanımızı içtenlikle kutluyorum.