Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aradan tam 40 gün geçti... Doğan Koloğlu’nu kaybetmiş, acıyla, sevgiyle, saygıyla, minnetle toprağa vermiştik. Ama o gün benim içimi acıtan başka bir şey daha vardı: Turgay (Şeren) ile Doğan Koloğlu sanki helalleşememişlerdi.

TT Arena’da düzenlenen törenden sonra Galatasaray TV stüdyolarına inmiştim. Bahri Havadır ve arkadaşları, Koloğlu’nun yakın çevresinden, dostlarından, meslektaşlarından mesaj ve anılar derlemeye çalışıyordu. Genç bir arkadaş GSTV Yayın Yönetmeni Havadır’ın yanına geldi, “Maalesef, dedi, Turgay Abi konuşamıyor. Konuşurken yoruluyormuş. İyi değilmiş. Bağlanamıyoruz!”

Haberin Devamı

Yüreğim burkuldu. 80’li yıllarda Doğan Abi’nin “Hücum Futbolu” tezine en çok karşı çıkan, en ağır eleştirileri yapan, üslubu gereği zaman zaman da ölçüyü kaçıran Turgay Abi’nin susması, çok farklı algılara, haksız yorumlara neden olabilirdi. Sağlık nedenleriyle konuşamaması, o suskunluk ve sessizliği başka yerlere taşıyabilirdi.

Hafta sonunda oynanan Galatasaray-Trabzonspor maçı, skorun ve golcülerin ötesinde iki takımın kalecilerini zirveye çıkarmıştı. Hücum futbolu ve gol için kuralların yorumunu hep kaleciler aleyhine yenileyen, golcülere en yüksek parayı veren, onları kahramanlık payesiyle onurlandıran çağın futbol anlayışı, nihayet Onur ve Muslera’ya da bir alkış sunmuştu. Rakip futbolcular ve teknik adamlar, maç yorumlarında iki kaleciyi de övmüşler, hak ettikleri saygıyı göstermişlerdi.

İşte bu güncel fırsatla Turgay Abi’yi aradım. “İyi değilim” dedi, “Eşimi kaybettim... Çocuklar, dostlar gelip gidiyor ama, yine de yalnızlık çok kötü!” Doğan Abi’yi hatırlattım, tören günü konuşamamasını...

“- Doğan Koloğlu dört dörtlük bir insandı. Benim en sevdiğim arkadaşlarımdan biriydi. Hayat boyu sevgimiz ve dostluğumuz hiç kopmadı. Evet, ben hücum futbolu önerisine karşı çıkıyordum ama biz yine de arkadaştık. Bana hiç küsmedi, kırılmadı. Biz birbirimizi seviyorduk, anlıyorduk. Bir de şu var tabii. Sevgi her şeyi halletmiyor. Keşke halletseydi. Hücum futbolunda anlaşabilirdik belki.”

Sonra kendisini “Berlin Panteri” yapan o unutulmaz Almanya maçına döndü:

Haberin Devamı

“- Doğan Koloğlu, o maçlarda Milli Takım’a alınmamıştı. Buna rağmen küsmedi, darılmadı. Bizimle birlikte İsveç ve Almanya seyahatine katıldı. Bize hep moral verdi, destekledi. Şahsen onun moralimi yüksek tutan dostluğunu, yardımlarını ve uyarılarını hiç unutamam. Biz Berlin’deki maçı kazanınca, “Kimse beni tutamaz, ben girerim” diyerek bütün kapıları ve görevlileri aşıp yanımıza geldi. Soyunma odasında kucaklaştık. Hepimizi ayrı ayrı tebrik etti. O takımın bir parçası olduğunu kanıtladı!“

Turgay Abi anlattı ki, hastalığı sırasında, son günlerinde Doğan Abi’yi ziyaret etmiş. Kucaklaşmışlar. Olabildiğince eski günleri anmışlar.

Bunları duyunca rahatladım. İçimi acıtan o “helalleşememeleri” korkusu dağıldı.

Turgay Abi, Trabzonspor kalecisi Onur’u, Galatasaraylı Muslera’yı, Fenerbahçeli Volkan’ı, Beşiktaşlı Tolga’yı çok beğeniyor. “Ne yazık ki çoğu kaleci, kendi defansından yardım görmüyor, çaresiz ve yalnız kalıyor. Bunlara en iyi örnek Muslera ve Onur” diyor.

Haberin Devamı

FİFA’nın “Altın Top” ödülünü orta saha ve hücum oyuncularının kazanacağını, kalecilerin de özel bir ödülle onurlandırılması gerektiğini söylüyor.

Teşekkürler Turgay Abi... Seni seviyoruz, sağlıklar diliyoruz!

Yıldırım Yanal’dan hızlı
Fenerbahçe, Karabük’te beklenmeyen bir yenilgiye uğradı. Buzlu zeminden yakınadursunlar, Ersun Hoca’nın Tolunay Kafkas’a karşı hamle üstünlüğünü ele geçiremediğini gördük, olabilir. Şahsen Fenerbahçe’nin aynı kötü oyunu tekrar oynayacağını düşünmüyorum. Hamle konusunda Aziz Yıldırım (ve avukatları) daha hızlı davrandı. 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ceza kararına karşı, son yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan yola çıkarak “tapelerde üretilmiş deliller” iddiasıyla Yargıtay’a yeniden başvurdular. Sonuç ne olur, bilemem. Hukuk kazansın, yeter!