Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Maria Sharapova, tenis dünyasının en başarılı yıldızlarından biri. Kariyerinde dört “grand slam”de de şampiyonluk tacı var. Dahası, dünya sporunda en çok kazanan 11 şampiyondan biri olarak gösteriliyor. Kendine has stili ve özellikle topa her vuruşunda inleyerek, bağırarak hem rakiplerini, hem de seyircileri etkiliyor. Sharapova, hafta başında hayatının en büyük şokunu yaşadı. Uluslararası Tenis Federasyonu, 12 Mart’tan geçerli olmak üzere kendisini tüm müsabakalardan men etti.
Sebep, dopingdi.
Dünya Anti Doping Ajansı (WADA) Ocak ayında Avustralya Açık’ta Serena Williams’a yenilerek elenen Rus sporcunun “meldonium” ilacını alarak yasaklı madde kullandığını belirledi.
Hemen bir basın toplantısı düzenledi... Lafı hiç eğip bükmeden, bin dereden su getirip masum olduğunu söylemeden açık konuştu:
“-Çok büyük bir hata yaptım. Tüm sorumluluğu üstleniyorum. Bu ilacı 10 yıldır yasal biçimde sürekli olarak kullanıyordum. Meldonium bu yılın başında WADA tarafından doping listesine alınmış. Bu liste de bir mektupla bana gönderildi. Maalesef listeyi okumadım. Kariyerimin böyle bitmesini istemiyorum. Bir an önce kortlara dönmek istiyorum.”
Sharapova’nın kullandığı ilaç Letonya’da üretiliyor. Kalp kaslarının daha verimli çalışmasına katkıda bulunduğunu öğrendim. Ne var ki Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) Meldonium’u (ya da Mildronate) henüz kabul etmiş değil. Sharapova’nın avukatları, kurallara göre 2 ila 4 yıllık bir cezayı öngörüyor. 29 yaşındaki sporcunun kortlara dönme ve yeni şampiyonluklar kazanma şansı çok sınırlı. Daha da önemlisi, Sharapova Rio Olimpiyatları’na katılamayacak. Burası kesin.
Sharapova’yı ayrıntılarla bu köşeye taşımamın nedeni, suçunu samimiyetle kabullenmesi... Mektubu okumayarak yaptığı “salaklığı” itiraf etmesi. Sonuçlarına katlanacağını açıklaması.
Bu olaydan bize dönüp bakarsak... Çok daha can sıkıcı, utanç verici bir durumla karşı karşıyayız.
Bizim sporcularımız, maalesef abuk - sabuk mazeretler uyduruyor. Kontrolden kaçıyor, susuyor, yüzleşmek istemiyorlar. Onların dünyasında “itiraf” sözcüğü yok. Gaf üstüne gaf var. Vicdanlarıyla hesaplaşmak istemiyorlar. Israr ve inatla temiz olduklarını iddia ediyorlar. Bilimsel sorulara tatmin edici yanıtlar veremiyorlar. Elbette hukuk süreçlerine saygı duymalıyız. Ama hukukla birlikte etik kurallara uymak zorunluluğumuz yok mu? Bugüne kadar hemen tüm doping bulguları ya da biyolojik pasaport anormalliklerinde bize tutarsız açıklamalar yaptılar. Oyaladılar, uyutmaya çalıştılar.
Gamze Bulut, her defasında temiz olduğunu iddia ederek, Rio’da final, Tokya’da altın madalya vaat ederek... 1500 metrede Süreyya (Ayhan) ablasının 3.55’lik rekorunu kıracağını iddia ederek bizi oyladı. Ama biyolojik pasaporttan o da ceza ile karşı karşıya. Dahası, Aslı ve Gamze ile yaşadığımız, gözyaşlarıyla kutladığımız Londra 2012 olimpiyat madalyalarını kaybediyoruz. Gururumuz, yerini utanca bırakıyor. Gamze’den itiraf yok. Son savunması, kan değerlerinin hamilelik nedeniyle değişmesi.
Kendi adıma hiç de umutlu değilim. Kızıyorum, öfkeliyim. Utanıyorum!

Haberin Devamı

Sıcak Yürek: Thomas Bach

Haberin Devamı

Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Başkanı Thomas Bach, olimpizmin temel ilkelerini hayata taşıyan, uygulamaya çalışan bir lider. Ağustos’ta Rio’da başlayacak Olimpiyat Oyunları’na “Mülteci Sporcular”dan kurulu bir kafilenin de katılacağını açıkladı. Şu ana kadar 43 mülteci sporcunun oyunlara katılması kesinleşti. IOC’nin desteklediği kamplarda oyunlara hazırlanacak, IOC formalarıyla, olimpiyat bayrağı altında yarışacak. Madalya kazandıkları takdirde ulusal marşları değil, Olimpiyat Marşı çalınacak.
Thomas Bach, “spor yapmak insan hakkıdır” felsefesine dayanıyor. Mültecilere en geniş biçimde destek veriyor. 21 Nisan’da Yunanistan’da Olimpos dağında yakılarak yola çıkacak olimpiyat meşalesi, ilk olarak mülteci kampına gidecek, oradan bir mülteci sporcunun elinde yola devam edecek.
Thomas Bach, geçen hafta TMOK Başkanı Uğur Erdener’in davetlisi olarak Ankara’ya geldi, Dünya Salon Okçuluk Şampiyonası’nı izledi. TMOK’un Oli projesini dinledi, heyecanlandı. Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç’a akşam yemeğinde söylediği sözler de çok önemli: “Türkiye bir spor ülkesi. Olimpiyat ev sahipliği adaylığını ertelediniz. Asla vazgeçmeyin!”
(Thomas Bach’la röportaj yapan tek gazeteci Tayfun Bayındır müdürümüzü de kutluyorum.)