Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sinan Erdem’i özlem ve sevgiyle anıyorum. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin 100. Kuruluş Yıldönümü’nü yaşarken, Erdem’e karşı inanılmaz vurdumduymazlık, baştan savmacılık ve tutarsızlık örnekleri sergiliyor bu ülke. Utanıyorum. Çünkü Ataköy’deki 20 bin kişilik çok amaçlı spor salonu, yamana yamana aslını unutturmuş bir proje ile sadece dört duvar ve üzerine bindirilen çatısıyla Sinan Erdem’in adını taşıyor.
Sinan Erdem, TMOK’un başkanı olarak öldü. Yıllar önce aramızdan ayrıldı. İstanbul’un olimpiyat oyunlarına hazırlanması için ömrünü tüketti. En çok inanan oydu. En çok çalışan da o! Sadece kendi inanmakla kalmadı, Türkiye’nin olimpiyat düzenleyebileceğine dair inancını uluslar arası alanda da, IOC delegasyonuna da elinden geldiği kadar anlatmaya çalıştı.
Hazırlık ve Düzenleme Kurulu toplantılarında valileri, bakanları, belediye başkanlarını ve bürokratları ikna etmek için, inanıyorum ki kansere karşı verdiği savaştan daha çok enerji harcadı. Ucuz gündelik politik oyunlara karşı ilkeli ve sabırlı tutumuyla herkesin saygısını kazandı. Adanmışlıkla o büyük rüyayı gerçekleştirmeye çalışırken tükendi, bizi bırakıp gitti.
Ona saygı adına Ataköy’deki çok amaçlı spor salonunun adını “Sinan Erdem” olarak seçtiler. İlk bakışta hoş bir vefa örneğiydi dışarıdan görülen. Ama içine girdiğiniz zaman korkunç bir tablo ile karşılaşıyordunuz. Hayır salon malon yoktu... Bomboştu.
1993’de inşaatına başlanan salon, 5 bin kişilikti ilk projeye göre... Sonra duvarları büyütüp tribünleri genişletip yükselterek 20 bin kişilik bir stadyum haline getirdiler. Tavan akıllarına geldiğinde herkes birbirine baktı... Sonunda İtalyan firmasıyla anlaşıp üzerini uzay çatı tekniği ile kapadılar.
Ama içerisi boş kaldı. Takvime göre 2001 Avrupa Basketbol Şampiyonası’na hazırlanacaktı, olmadı... Yine 2001’de İstanbul’un 2008 adaylığı için Sergei Bubka’nın da aralarında olduğu IOC Koleji’nin önünde görücüye çıkarıldı salon. Bubka projeyi beğendi. Bize inanarak olumlu rapor yazdılar. 2001 Moskova toplantısında İstanbul, aday kentler arasında ikinci tura yükseldi. İkinci turda da biliyorsunuz, Pekin’e karşı olimpiyat evsahipliğini kaybettik.
O oylamada Sinan Ağabey’in çektiği sıkıntıya, harcadığı enerjiye tanıklık ettim. Bunları hüzünle hatırlıyorum.
Dönelim salona... Salon inşaatı bir türlü tamamlanamayınca yüklenici firma ile sözleşme sona erdi. Yeni bir formül bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Hazırlık ve Düzenleme Kurulu’na olan borcu karşılığında salonu devralıp inşaatı tamamlayarak hizmete açacaktı...
Türkiye, uluslar arası otorite kuruluşlara bu salonu göstererek 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nın ev sahipliğini üstlendi. Bu salonda 2012 Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nı düzenleme sözü verdik, organizasyonu aldık. Dahası, yine 2012’de aynı salonda havuz kurup Dünya Kısakulvar Yüzme Şampiyonası organizasyonunu da biz kaptık.
Şimdi 2008 biterken, bugüne kadar 44 milyon YTL harcadığımız demode olmuş boş bir dörtduvar çatı ile karşı karşıyayız. 2010 Dünya Basketbol Şampişyonası için geri sayım başladı.
Ne yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediyesi, metrobüs projesi kadar hızlı değil. Otoyollara kavşak ekleme konusundaki istek ve kararlılığını Türkiye’nin sportif namus sınavında göremiyoruz.
Avrupa’ya, dünyaya söz verdik... Ortada salon malon yok!
Basketbol Federasyonu İnönü Stadı’nın arkasındaki vadide yeşile gömülü, çevreyle uyumlu 15 bin kişilik bir proje hazırladı.. Başlangıçta heyecan yaratan projeye Belediye Başkanı Kadir Topbaş beklenmedik biçimde karşı çıktı. Sonra da “Sinan Erdem Salonu için projeni hazırla, tamamlayalım!” dedi.
Hesaplara göre 50 milyon YTL daha harcanması, inşaatın gün geçmeden başlaması artık kaçınılmaz. Ama ortada henüz proje yok. Tavanına skorboard bile asamayacağınız salonun ne olacağı bilinmiyor.
Ve kesin olan şu ki Sinan Erdem, sonsuz uykusunda kabir azabı çekiyor!
Karşılıklı palavralarla kendimizi ve dünyayı aldattığımız artık yeter.
Sinan Abi’nin ruhuna saygı gösterin...
Sayın Topbaş, Tanrı aşkına şu salonu bitirin!

Haberin Devamı

Tekirdağ nerede şimdi?
Pazartesi akşamı Tekirdağ Rotary Kulübü’nün konuğu olarak sevgili dostum Murat Tipigil’le birlikte Tekirdağ’a gittik. Ticaret ve Sanayi Odası’nın harika restoranında çok güzel bir gece geçirdik.
Olimpizm ve sporu hâlâ seven insanlar var bu ülkede.Onlar futbolun endüstriyel rekabetine tutsak olmamış gerçek spor gönüllüleri. Yazarınızı ödüllendirdiler. Onur duydum, Başkan Zafer Ögatlar ve yönetici arkadaşlarıyla tüm rotaryen dostlarıma teşekkür ederim.
Futbola gelince... Ne yalan söyleyeyim, Trakya’nın onca üretim gücüne ve gerçekten Avrupalı sosyal yaşam örneklerine rağmen futbolda sesini duyuramadığını düşünüyorum. Bir tür tembellik ya da vazgeçmişlik hali... Bir zamanlar ikinci ligde başa güreşen Tekirdağspor şimdi amatör kümede... Trakya kulüplerinin bir araraya gelerek liglere iddia ile dönmesi iyi olur gibime geliyor. Hatta federasyonun da bu konuda teşvik edici bir misyon üstlenmesi artık kaçınılmaz.
Yine de hayatın renkleri var Tekirdağ’da. Örneğin futbolda TFF’den izin ve onay alarak Bulgaristan’la ikili hakem programı uyguluyorlar. İl Hakem Kurulu Başkanı Yalçın Karagözler ile Futbol İl Temsilcisi Rıza Özahioğlu’nun verdiği bilgiye göre Tekirdağlı hakemler Bulgaristan’a gidip amatör küme finallerini yönetmişler. Bulgar hakemler de Tekirdağ’a gelip bizim ligimizde düdük çalıyorlar. Özahioğlu, “Erman hoca hakemlerimizi eleştirirken, tabandaki gençleri de cesaretlendirmeli. Burada çok iyi hakemler var. Bulgarlar bize teşekkür ediyor.” diyor. Bu arada İl Spor Müdürü Şevket Demirkaya bin yıllık sahil kenti Tekirdağ’da ilk yüzme havuzu inşaatının yakında başlayacağını söylüyor.
Üzüleyim mi, sevineyim mi ? Bilemiyorum!

Haberin Devamı

Son derbiyi beklerken
Galatasaray Beşiktaş derbisini beklerken dikkatimi çeken notlar...
Artık Skibbe tartışılmıyor. Feldkamp’ın sihirli çubuğu var mı , yok mu ? Merak edilen soru bu...
Mustafa Denizli Beşiktaş’ta en çok tartışılan hoca... Eski formunu ve yaratıcılığını kaybettiğini, cesaretinden eser kalmadığını söyleyenler seslerini yükseltmeye başladı. Bu maç Skibbe’nin değil, Denizli’nin sınavı olacak.
Lincoln, Baros istim üzerinde. Mehmet Topal takımın güvencesi. Barış ve Arda oyuna müthiş dinamizm katıyor. Servet sadece Galatasaraylıların değil, Avrupalıların da gözdesi. A.Sami Yen’de son veda maçını oynayabilir. Maskeli Süvari lejyona hazırlanıyor.
Delgado hayalkırıklığı yarattı. Nobre onca çabasına rağmen golü bulamıyor. Tello oynarsa belki sonucu etkiler. Üzülmez ve Sivok cezalı çok aranırlar. Galatasaray’ın yıldızları show yaparken Beşiktaş bunalımda.
Bu koşullar altında Galatasaray elbette favori.
Ama ( bu yıl ) derbilerde favoriler kaybediyor.