Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İlya Ehrenburg’a sormuşlar: “Doğu ve batı sistemlerinin hiç mi ortak bir yanı yok?” Ünlü gazeteci ve filozof yanıtlamış: “İkisinde de meyve bıçakları kesmez!”
Beşiktaş forvetleri de aynen meyve bıçakları gibi...
İçeride de dışarıda da gol atamıyorlar, zorlanıyorlar. Rakibin hevesini, direncini kıramıyorlar, kesemiyorlar!
Adları ne olursa olsun, Almeida, Quaresma, Edu, Fernandes ya da Ekrem, Burak, Veli gibi biri...
Arı gibi çalışıyorlar ama bal yapmıyorlar. Beşiktaş, Samsunpor gibi Süper Lig’in bitkisel hayata geçmiş takımına oksijen verdi dün... Kan takviyesi yaptı...
Samsun önce direndi, sonra ayağa kalktı, derken Ekigo, Uğur Boral ve Serdar Özkan’la inanılmaz gol pozisyonlarına girdi... Oyuna ortak oldu.
Süper Final’in dört takımından biri olarak sahaya çıkan Beşiktaş, yeni başkanına ve taraftarına İnönü’de umut vermeliydi, heyecan vermeliydi, keyif ve neşe sunmalıydı... Olmadı, yapamadılar. Maç soğuk bir “1 Nisan Şakası” ile başladı... Tribünler yeni başkana “Yeter” deyip “İstifa” sloganı attılar... Sonra da “Şaka yaptık, 1 Nisan” diye açıklama getirdiler.
Şaka sofradaki tuz gibidir... Kararında kullanırsan, ortama tat katar, keyif verir... Ama yersiz ya da abartılı kullanırsan, ağzının tadı kaçar. Dünkü “1 Nisan Şakası” da bence öyle bir şeydi.
Şaka ile başlayan maç şakalarla sürdü... Örneğin Quaresma’nın sol çizgide iki rakibini saf dışı bırakarak topu arkadaşına aktarması... Sonra Quaresma’nın kaleci Ertuğrul’un boyunu uzatan, Samsunspor takımını korkutan şakası...
Fernandes’in topla hemen her buluşmasında rakibini adeta ti’ye alarak oyuna eğlencelik şakalar katması...
Derken şakalar öylesine yoğunlaştı ki, heyecan telaşeye dönüştü. Oyun ciddiyeti diye bir şey ortada kalmadı. Almeida’ya baktım bir ara... O korner atışlarında, kanat ortalarında filan Portekizli golcü (!) öylesine sıçrıyor, ama her defasında topun altında kalıyordu... Quaresma kaybettiği, kaptırdığı toplardan sonra sinirlenip ölçüyü kaçırınca sarı kart filan görüyordu. Sonra da sakatlandı, oyunu bırakmak zorunda kaldı. Ha, bir de Edu var, golcü olarak gelen. Topa iyi vuruyor anladık da, topu kazanmak, topla buluşmak için hiç koşmuyor, bunu anlayamadık!
Uğur Boral, Fenerbahçe’de yaşadığı onca talihsizlik ve uzun süren sakatlık dönemlerinden sonra zirve takımından bir dip bölge ekibine gitmek zorunda kaldı, üzüldük. Ama dünkü oyunu, “Yıkılmadım, ayaktayım!” dercesine muhteşem bir geri dönüştü. Aferin Uğur...
Samsunspor hayat öpücüğü ile evine dönüyor... Son sözünü orada Sivasspor’a söyleyecek... Bakalım ne diyecek?