Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kazanmak ya da kaybetmek o kadar önemli değildi. Gergin ve korku dolu bir derbi de değildi bu... İçinde zirve iddiası yoktu. İki takım da ligi hayal kırıklığıyla sürdürüyordu...
Uzamaz, kısalmaz Amerikan bezi gibi bir derbiydi.
O yüzden İnönü’ye umutla gittim. Baskı altında kalmadan, rahat rahat keyifli bir maç çıkarabilirdi her iki takımın oyuncuları...
Kulübelerdeki "emanetçiler" de kendi pencerelerinden farklı bir taktik sunabilirlerdi bize...
Dahası Quaresma ile Arda Turan... Ne bileyim Simao ile Kazım Kazım, hafif tertip, inceden beceri örnekleri de sergileyebilirler, rakipleriyle ve biz futbol gönüllüleriyle “kafa” yapabilirlerdi.
Heyhat... Bunların çoğunu göremedim... İnönü’ye keyif umuduyla gittim, ama umduğumu da bulamadım hakçası...
İki takım da 4-2-3-1 oynuyordu... Savunmaların önündeki orta alan merkez oyuncuları Ayhan - Mustafa Sarp ile Aurelio - Manuel Fernandes, beklediğim ölçüde oyunu ileri taşımadılar maalesef. Yaratıcı katkılarını göremedim... Savunma ve tedbir ezberiyle oynadılar... Arada Fernandes’in bir iki uzak şutundan da bir şey çıkmadı... Forvet arkası hücum organizatörü ve beyin görevini üstlenen liderlerden Guti ve Culio da bir derbi maçına yakışır yaratıcı oyun sunamadılar bana...

Haberin Devamı

Milan Baros arıza yaptı
Arda ve Quaresma da hakçası asılları ya da kendileri gibi değillerdi... Haydi Arda’nın kafası karışık, keyifsiz bir dönem geçiriyor diyelim... Takımıyla Türkiye Kupası finaline hazırlanan Quaresma niye sakladı kendini, anlayamadım... Evet birkaç çalım, uyduruk bir iki şut denemesi, o kadar. Ama sezon bitiyor, Q7 bize hâlâ takımın (değerli) bir parçası olarak önemli bir şey söylemiyor!
Tek santrforlara bakacak olursak...
Milan Baros, dün yine sık sık arıza yaptı. Bir ara kenara gelip tedavi oldu... Ama maçı sarsacak, skoru değiştirecek iştah ve enerjisi yoktu... Bitime yakın dakikalardaki volesi ve Rüştü’nün kurtarışı muhteşemdi yine de! Bobo için haksızlık etmeyelim... Hiç değilse direkte patlayan bir vuruşu, gole dönük çabası vardı...
Kazım Kazım da bir şey vermedi bize... Ama Simao, belki de maç içinde işini en çok ciddiye alan, önemseyen oyuncu olarak parladı.
Aurelio’nun duran toptan attığı kafa golü belki şanstı, Simao’nun hemen iki dakika sonra solo yaparak attığı gol, emek ve beceri işiydi! (Günün belki de tek keyifli futbol anı)...
Her neyse... Yine de teşekkür edelim onlara... İyi niyetle, kavgasız, gürültüsüz bir derbi oynadılar... Sağolsunlar!