Çok farklı gündemlerin, tuhaf tartışmaların ve acaip beklentilerin odağındaki Milli Takım dün karakteristik başarı öyküsünü İnönü’de de tekrarladı. Euro 2008’de geriden gelip maç kazanan o eğlenceli takım dün kendi evinde Boşnak kardeşlerine bir kredi açıyor, Dzeko’nun kafa golüyle 1-0 yenik düşmesine rağmen hiç öfkelenmeden, paniklemeden, gerilim yaratmadan, sükunetle oyununu sürdürüp maçı kazanacak hamleler yapıyordu.
İlk yarıda Batuhan Karadeniz’e sağ kanattan Sabri ile şişirdiğimiz toplar olaki günü geldiğinde Hakan Şükür gibi bir maymuncuğa ihtiyaç duyarsak hazırlık anlamındaydı. Ne varki, Batuhan’a ve Mevlüt’e kanattan top şişirilirken oyunu yerden oynamayı unuttu çocuklar. Ceza alanına gelip şut denemeyi ihmal etti. Orta alanın hücumda derinlik yaratacak hamleleri eksik kaldı. Bu şişirme ezberi nedeniyle çok top kaybederek rakibe kontra fırsatları da sunduk. İyi olmadı... Dzeko’nun attığı golün öncesinde ve sonrasında bir penaltı tartışması, bir de mucize kabilinden önlenmiş gol var. 3-0 yenik duruma düşebilirdik yani... O yanlışlara rağmen, bu kadar genç adamın telaşlamadan, paniklemeden oyunu tutması yine de hoştu. Tribünler de Milli Takım’ın maçı kazanacağına olan inançlarıyla desteğe devam ettiler. Eğlence sürdü.
Bu havayı soğutmayalım
Sabri’nin attığı frikikte Dzeko’nun bu defa da kendi kalesini avlaması Milli Takım’ın baskısının sonucuydu. Batuhan’ın çıkışından sonra Nuri Şahin, Halil Altıntop ve Yusuf Şimşek’le eğlencenin dozu arttı. Elbette riski de göze aldılar. Mevlüt’ün yine Sabri frikiğine kafa koyması neşemizi yerine getirmişti.
Yine de gerçekleri saptırmayalım... Milli Takım, evet, müthiş bir özgüven duygusuyla geriden gelip maç kazanabiliyor ama dün son dakikalarda öylesine kritik pozisyonlar verdi ki, acı bir sonuçla ikincilik hedefini Boşnaklara kaptırabilirdik.
Milli Takım’ın sakatlıklar nedeniyle çok farklı kadrolarla oynaması işimizi zorlaştırıyor, biliyoruz. Bu nedenle dünkü galibiyet çok önemli. Aynı zorluk Estonya’da da bizi bekliyor. Aman dikkat! Bu havayı soğutmayalım.