Türkiye Futbol Federasyonu, geçen hafta Süper Kupa maçının Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında, 2 Ağustos Cumartesi günü Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanacağını açıkladı.
Sessizce alınan bu kararın itirazlara yol açtığını biliyorum.
Önce hem Super Lig Şampiyonluğu’nu hem de Fortis Türkiye Kupası’nı kazanarak “duble” yapan Beşiktaş arıza (!) yarattı.
Süper Kupa, biliyorsunuz lig ve kupa şampiyonlarını karşı karşıya getiriyor. 60’lı yıllarda Fenerbahçe duble yaptığında o günkü adıyla Cumhurbaşkanlığı Kupası, maç oynanmadan doğrudan sarı-lacivertli kulübe verilmişti.
Sonradan doğru bir ilke benimsendi ve maçın mutlaka oynanması kuralı esas alındı. Uygulamalar farklı... Zaman zaman Kupa finalisti, zaman zaman da lig ikincisi oynuyor “duble ” yapan şampiyonla.
Fenerbahçeliler alınmasın ama, bu yıl Süper Kupa’da oynayacak takım, Kupa finalisti değil, Lig ikincisi (Sivasspor) olmalıydı. Kabul etmemiz gereken gerçek, ligin kupaya oranla daha zorlu ve daha değerli bir organizasyon olduğudur.
Her neyse... Federasyon’un bu tercihini yine de saygıyla karşılamalıyız.
Asıl kıyamet koparan sorun, üç yıldır yurt dışında, Almanya’da oynanan maçın, İstanbul’a, hem de Atatürk Olimpiyat Stadı’na alınması...
TFF eski yönetim kurulu üyesi dostum Erdal Batmaz, bu durumu bir “vizyon gerilemesi” olarak nitelendiriyor. Super Lig ile Fortis Türkiye Kupası’nın, genelde Türk futbolunun dış tanıtımı ve pazarlaması açısından yurt dışından vazgeçilmesini şiddetle eleştiriyor. Haklı da... Federasyon tarafından bakarsanız, onlar da kendilerini Almanya Futbol Federasyonu’nun tavrıyla savunuyorlar. Almanlar, on binlerce gurbetçinin yoğun ilgisi nedeniyle Süper Kupa maçının Bundesliga’yı gölgede bıraktığını, aynı cazibeyi kendi organizasyonlarında yaratamadıklarını belirterek “Birkaç yıl bize anlayış gösterin. Süper Kupa ile milli takımınızın ceza maçlarını artık Almanya’da oynatmayın” demişler. Kibar davranmışlar. Bizim maçlarımızdaki gergin atmosferi de çirkin örneklerle sıralayabilirlerdi. Üzücü bir durum ama, ev sahibi konuk kabul etmiyor!
Erdal Batmaz, bu gerekçeye rağmen Federasyon’un alternatif arayışlara yönelmemesinden şikayetçi... Süper Kupa’nın, özellikle “Türki Cumhuriyetler” olarak tanımladığımız Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan’a ya da Gürcistan’a taşınabileceğini, yakın gelecekte lig ve kupa maçlarının dış yayınlarının bu ülkelere satılabileceğini, fırsatın kaçırıldığını dile getiriyor. Çarpıcı bir örnek de veriyor: “Kazakistan’da, Astana Arena Stadı’nı Türk müteahhit Fettah Tamince yaptı. Modern stat, geçen hafta Türk futbolcularının da (Hakan Şükür, Hasan Şaş ) oynadığı bir gösteri maçıyla açıldı. Federasyon, Süper Kupa’yı Astana’da oynatsa, hehalde iyi bir tanıtım ve yatırım yapmış olurdu”.
Buradan baktığınızda da Batmaz’ın eleştirilerini ciddiye almanız gerekir.
Başka itiraz edenler de var. İç rekabet ve dedikodu ve spekülasyonları da besliyor. Federasyon’un, Aziz Yıldırım’ın isteği ve baskısıyla Süper Kupa’yı, İstanbul’a aldığını ileri sürüyorlar. Beşiktaşlı yöneticilerle konuştum. Onlar daha serinkanlı bir yorum yaptı: “Fenerbahçe, 30 Temmuz ve 7 Ağustos’ta UEFA Avrupa Ligi üçüncü eleme turunda mücadele edecek. Türki Cumhuriyetler’e gidiş dönüş yorucu. Bu maçların arasında bir de uzak ülkelerdeki bir rakiple eşleşirlerse sıkıntı olabilir. O yüzden İstanbul’da oynamaya razı olduk. Durumu anlayışla karşılıyoruz ” diyorlar. Yine de anlaşılmaz bir durum var ortada...
Beşiktaş, İspanya’daki “Barış Turnuvası” na katılacak. Rakipleri Juventus ve Porto. İlk maç 25 Temmuz’da. Final maçı 2 Ağustos’ta. Bu takvim çakışmasını sordum Beşiktaşlı yöneticiye... “Dönüşümüz 31 Temmuz. Durumu Mustafa Hoca’ya anlattık, ‘Bakarız’ dedi!”.
Neye bakacak Mustafa Hoca ? Barış Kupası finali ile Süper Kupa maçı arasında bir tercih mi yapacak ?
Finale kalırsa, takımı ikiye mi bölecek ? Aynı günde iki maç oynanırsa, Hoca hangi maçı kendi yönetecek, hangisini Tayfur Havutçu’ya bırakacak ?
Yoksa program çakışmasını önlemek için grup maçlarını kendi haline bırakıp elenmeyi mi tercih edecek ?
Ortada garip bir durum var. Süper Kupa’yı neresinden tutsanız elinizde kalıyor.
Komik... Ama aynı zamanda ciddi bir durum!