Doğuş Otomotiv’in 15. kuruluş yılı kutlamaları kapsamında bize de yol göründü, Almanya’ya geldik... Ferit Şahenk’in Beşiktaş maçı için yaptığı davet, biz spor gazetecileriyle spor adamlarını bir araya getirdi. NTV Spor Müdürü Fuat Akdağ’a, “ Bu kadar canlı ve heyecanlı bir grubu bizim kongrelerde bile göremiyoruz. Niyetin ne ?” diye takıldım...
Uçak sohbetleri, gazeteciler için merak ettikleri konularda bir fırsattır. Uçuşun 15 dakikalık bölümünde TFF Başkanı Mahmut Özgener’le başbaşa konuştuk.
Başkan, bir kez daha yineledi ki TFF ile Fatih Terim arasında hiçbir sorun yoktur. Ama Terim’in federasyonla konuşmadan Belçika maçının hemen sonrasında “veda” içerikli açıklaması, onları hem üzmüş hem sarsmış. Kurumsal olarak istifayı kabul etmek durumunda kaldıklarını, çok üzüldüklerini söyledi. Dahası da var :
“- Her başarısızlıktan sonra istifa geleneği bizim ülkemize yakışmıyor. Dünya Kupası’na katılamayabiliriz. Ama Milli Takım’ın programı bununla sınırlı değil ki... Önümüzdeki Avrupa Şampiyonası ve Londra Olimpiyatları gibi iki önemli hedefimiz daha vardı. İnandığımız biçimde hocamız yola devam edebilirdi, olmadı. Bundan fevkalade üzgünüm.”
Başkan bir kez daha “Yabancı teknik direktör arıyoruz” diyerek yerli alternatiflerin üzerine bir çarpı işareti koyduğunu söyledi. Hele Terim’e alternatif gösterilen bazı isimleri hiç ciddiye almadığını da ekledi.
Özgener, yabancı hoca konusunda adı ilk akla gelen hocalara pek sıcak bakmıyor. Gerçekçi projelerde onların yer alamayacağını düşünüyor. Yine de Dünya Kupası play off maçlarını beklemeye kararlı. O maçlar oynanıp katılacak ülkeler belli olduktan sonra gerçek adayı belirleyip müzakere sürecini başlatacaklar.
Bu arada önemli bir detay : Futbol Federasyonu, milli takımların tek çatı altında toplanması ilkesinden vazgeçmiş. Özgener, A Milli Takım için bir yabancı teknik direktör düşünürken, yaş grupları, genç ve olimpik milli takımların eğitimini tek bir patronun üstleneceğini söylüyor. Keskin ve kararlı sözleri var bu konuda :
“- Adamla en az 10 yıllık sözleşme yapacağız. Bütün antrenörler de ona bağlanacak. Ayrıca şunu da söyleyeyim. Zamanında A milli takımda oynadı diye doğrudan milli takımlarda antrenörlüğe başlanmasını ben doğru bulmuyorum. Bu arkadaşlar biraz kulüplerde dolaşıp emek sarfederek yeterliliklerini göstermeli. Alt yapı antrenörlerimiz de bu anlayışa uygun olarak değişebilir. Eğitimi üstlenecek tecrübeli ve yetkin hocalara ihtiyacımız var.”
Özgener, kafasında bu işin yerli patronunu da seçmiş. Ama TFF yönetim kuruluna bile açmamış konuyu.
Patronun adını merak ettim ama, öğrenmek için ısrar etmedim!
Avrasya kimin fikri?
Ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilemiyorum. O kadar çok yerde yazıyor ve konuşuyor ki, artık takip edemiyorum. O yüzden Hıncal Uluç’un Avrasya Maratonu ile ilgili açıklamalarına bir açıklama da ben yaparak katkıda bulunmak isterim...
Böylece durum belki biraz daha açıklığa kavuşur.
1972’de, yaklaşmakta olan Cumhuriyet’in 50. yılı kutlamaları için, asker ocağından Tercüman’daki spor müdürüm Necmi Tanyolaç’a bir mektup yazdım. Dünyada ilk kez iki kıta üzerinde düzenlenecek Avrasya maratonuyla atletizmde şık bir yarış gerçekleştirebileceğimizi, bundan İstanbul’un da ülkemizin de büyük yararlar sağlayacağını anlattım.
Necmi Abi, bu önerimi çok sevmiş, heyecanlanmış. O sırada servisin en ciddi gazetecilerinden biri olan Güven Taner’e vermiş görevi. Güven’le konuşuyoruz sık sık... Heyecanla bin türlü ayrıntıdan söz ediyor, arada takılıyor : Başıma büyük iş açtın!
Gazetede her gün heyecanlı haberlerle pişiriyoruz olayı. Birkaç gün sonra, sayfada çerçeve içinde küçük bir açıklama okudum : Avrasya maratonu iptal edildi.. Yürülükteki karayolu yasasına göre, otoyolda yürümek ve koşmak yasaklandığından...vs...vs...”
Çok üzüldüm tabii... Katı bürokratik anlayışların ülkeyi nasıl frenlediğine bir örnekti bu.
Sonraki yıllarda sanıyorum Alman veteranları için İstanbul atletizm ajanı Selahattin Yıldız, yasada bir boşluk bulup, özel izinle Avrasya maratonunu fiilen başlattı.
Ama asıl ivmeyi kazandıran kuşkusuz Cüneyt Koryürek’ti... Yarışın organizasyonu Cüneyt Abi’ye verilince, Hıncal Uluç ve beni de alarak bir komite kurdu. Londra maratonunu örnek alarak çalıştık.
...Ve Cüneyt Abi, 10 binden fazla atletizm gönüllüsünü koşturarak maratona yeniden hayat verdi.
Rahmetli’nin madalyalı teşekkür mektubu, çerçevesiyle hâlâ asılıdır duvarımda.
Duyduğuma göre Hıncal Abi, Avrasya maratonunun kendi önerisi olduğunu söylemiş/ ya da yazmış. Belki de yanlış anlaşılmıştır.
O maratonun belediye elinde ne kadar canlandığı ne kadar sportif değer kazandığı ayrı bir yazı konusu.
Elbet gönlümüzdeki yeri ve şekli bu değildir ama, her koşu bizi biraz daha taşır hayal ettiğimiz günlere.
Kartal Kurtlar’a karşı
Şampiyonlar Ligi’nde Beşiktaş’ın yol haritası bu akşam yeniden belirlenecek. Kartal, Bundesliga şampiyonu Wolfsburg’a karşı... Kur’alar çekildiğinde Wolfsburg, kulüp puanı düşük olduğundan Beşiktaş’tan bir alt kategoride yer aldı... Adından dolayı küçük görünüyordu ama, beş endüstriyel ligden birinin şampiyonuydular. Bayern, Werder Bremen, Schalke ve Stuttgart gibi ekiplerin arasından sıyrılıp o ligde şampiyon olmak hiç de kolay değil!
Bu akşamki maç, Beşiktaş açısından varolmakla yok olmak arasında ince bir çizgide oynanacak.
Denizli’nin ekibi, 90 dakikayı puansız kapatırsa, gruptaki ilk karşılaşmalar sonunda sıfır çekmiş olacak. Rövanş maçlarında puan alsa bile, üçüncü sıraya yerleşip UEFA Avrupa Ligi’ne katılma hakkını elde etmesi çok zor. Yine de umudu kesmemeli.
Alman Şampiyonu’yla ilk kez oynuyoruz. Ama tanıdığımız isimler var. Bosna Hersek’te başımızı ağrıtan Dzeko gibi... Martins ve geçen yılın gol kralı Grafite ile birlikte Beşiktaş savunmasını zorlayacaklar. Bu yıl kadroya katılan bir başka Boşnak Musimoviç de ayrı bir hücum tehdidi...
Beşiktaş haftalardır gol atamamanın sıkıntısıyla savunmadaki sorunlarını unuttu. Gerçi Turkcell Super Lig’i taşıyabilecek bir savunması var. Ama bu savunma hattının Şampiyonlar Ligi’nde çabuk ve yaratıcı ayaklara karşı direnebilmesi o kadar kolay değil. Manchester United ve CSKA Moskova maçında savunma direncinin yetmediğini gördük. Kuşkunuz olmasın, Wolfsburg karşısında da yetmeyecektir.
İbrahim Toraman, Sivok, Ferrari, Ernst Fink, Uğur İnceman ve beklerden oluşturulacak altılı savunma grubu, direnmenin yanı sıra, oyuna pozitif katkılarda bulunmak, hücumcuları beslemek durumunda. Ne yazık ki Beşiktaş’ta takım savunması ve takımca hücum felsefesi en azından şimdilik aksaklıklarla dolu... Belki sistem ve prensipler oturduğunda tren kaçmış olacak.
Kartal, Kurtlar’la baş edebilirdi. Ama kanadı kırık, takımca formunu henüz yakalayamamış, ritmini tutturamayan Beşiktaş’ın şu dönemde bunu yapabilmesi çok zor.
Futbol tanrıları, 6 yıl önce Chelsea’de bahşettikleri çifte şansı bu akşam da sunarlar mı ?
Şansa çok ihtiyaç var da!