Futbolda çoklu şampiyonluk yarışını tartışaduralım, yakın gelecekte hepimizin kar ve buzla önemli bir sınavı bekliyor bizi.
Universiade 2011 Kış Oyunları, 27 Ocak -6 Şubat 2011 tarihleri arasında Erzurum’da gerçekleştirilecek.
Kayaktan snowboard’a, curling’den sürat patenine, artistik patinajdan buz hokeyine kadar, spor kültürümüzde büyük bir değişime hazırlanıyor Türkiye.
Değişim çoktan başladı.
Erzurum Palandöken salonundaki buz hokeyi maçlarını binlerce yurttaşımız ilgi ile izledi. Futboldan salona taşıdıkları tezahüratla ortamı ısıttılar. Çin’in Harbin kentindeki bu yılın organizasyonunda buz hokeyi maçlarını izleyenler, ilgiyi kıyaslıyor ve umutlanıyorlar. “Bizim seyircimiz ateş gibi. Binlerce meraklı salon dışında, kapıda kaldı. İçerdekiler de coştu, coşturdu!”
Artistik patinajda Alper Uçar ve Kutay Eryoldaş’la erkeklerde, Tuğba Karademir’le kadınlarda temsil edildik Harbin’de. Tuğba 11. oldu. Erzurum’da altın madalya alır mı ? Neden olmasın ? İyi bir hazırlık programıyla elbette!
Peki kayak atlama gibi, Eurosport’tan hayranlıkla izlediğimiz o müthiş gösterilerde Türkiye temsil edilecek mi ?
Fransa’da bir Türk öğrenci varmış. Kendi halinde iddiasız çalışıyormuş. Kayak Federasyonu oraya da uzanıp yurtiçinden de eğiteceği sporcularla en az 2-3 atlamacının yarışlara katılacağını bildiriyor. Türkiye, Erzurum’daki Universiade’ı 11 dalda düzenliyor. Kayakla atlama zorunlu dallardan biri. Bir çok dalda henüz sporcumuz yok. Ama iki yıl sonunda curling de dahil, her dalda yarışacağız.
Gençlik ve Spor Genel Müdür Vekili Yunus Akgül, geçenlerde FISU temsilcileriyle yaptığı toplantıda tüm tesislerin oyunlara yetişeceğini bildirip devlet adına garanti verdi. Tesis ihalelerinde müteahhitler özenle seçilmiş. Muhalif parti yandaşı müteahhitlerin de zamana karşı yarışta iş üstlendiği bildiriliyor.
Universiade organizasyonları, benim açımdan olimpiyat oyunları dahil, en anlamlı sportif etkinliklerin başında geliyor. Yaş sınırı var. 28’in üstünde sporcu yarışamıyor. Ve bunların büyük bir çoğunluğu gelecek planlamasında spor dışı kariyerleri seçmiş durumda. 2011’de Erzurum’da yarışacak üniversiteli bir sporcu, günün birinde ülkesinin büyükelçisi olarak ya da IMF uzmanı kimliğiyle karşımıza çıkabilir. Elbette hepimizin dileği,İzmir 2005’de olduğu gibi o sporcu öğrencilerin ülkemizden bir Türkiye dostu olarak ayrılması.
Universiade 2011, Türk’ün buzla imtihanı olacak... Bu imtihanı kazanmak sadece madalya ile olmaz. Daha da önemlisi organizasyon becerimiz, birlikte iş yapma kültürümüz ve sportif kültürümüzdeki gelişmedir. Spor teşkilatında her şeyi madalya ve performansa bağlayarak başarı öyküleri yazmak isteyenler, geçenlerde Japonya’dan madalya garantisi verebilecek kış sporcuları ithalini de tartışmışlar. Pekin’de bizi pek de mutlu etmeyen bu yolun artık kapandığını söyleyebilirim.
Universiade 2011, başarıyla gerçekleştiği takdirde Erzurum’u gelecekte olimpik kış oyunlarının da ev sahibi yapabilir. Turizm ve ticaret ihtirasıyla Uludağ’ın bu treni çoktan kaçırdığını biliyoruz.
Ama Erzurum, müthiş bir fırsat sunuyor bize... Sporumuz için yeni bir aydınlanma çağı başlayabilir. Ne demişler ? Ex oriente lux...
Işık doğudan gelir!
İyi ki varsın Lincoln
UEFA Kupası’ndaki Hamburger SV maçında oyundan alınınca beklenmedik biçimde tepki gösteren Galatasaraylı Lincoln, geçen hafta spor gündeminin en çok konuşulan tartışılan adamı oldu.
Elbette Bülent Korkmaz’la birlikte.
Çiçeği burnunda yeni teknik direktörle aralarındaki sorun, bizim spor medyasının arayıp da bulamadığı bir hazine kadar değer kazandı.
Lincoln’ün takıma katkısından, deplasmanlardaki isteksizliğinden, keyfi davranışlarından, bugüne kadar elde ettiği ayrıcalıklı konumundan, maç içinde samimiyetsiz hareketlerinden, topla oynamaktan çok rakibine kart gösterilmesini sağlamak için rol yapmasından, Feldkamp’la sürtüşmesinden, Skibbe’yi “kafaya alıp” fazladan izin yapmasından yola çıkarak Brezilyalı’yı didikledik durduk...
Bülent Korkmaz da bu arada payına düşeni fazlasıyla aldı...
Efendim Lincoln’ü çıkarması ne kadar gerekliydi? Gösterdiği anormal tepkiden sonra özür dilemediğine göre neden Trabzon maçı kadrosuna aldı ? Kadroya aldıysa niye oyuna sokmadı da yedek kulübesinde bekletti. Madem oynatmayacaktı, neden tribüne çıkarmadı ?
Laf da uzuyor, yazılar da programlar da.
Bir kazan suya kepçeyi daldırıp yukarıdan şaarr diye tekrar tekrar döküyoruz...
Kimisi de Bülent Korkmaz’ı boğacak o kazanda.
Şaşırıyorum, gülüyorum ama hiç de gülünç değil.
İyi ki Lincoln var, iyi ki Bülent Korkmaz var...
Onları kendi hallerine bırakıp beklemeye hiç tahammülümüz yok.
Hepimiz savcı, hepimiz yargıç, hepimiz teknik direktör, hepimiz yıldız futbolcu olduk.
...Ve maalesef hepimiz laf ebesi!
Gelin hep birlikte itiraf edelim : Biz sporu sevmiyoruz. Futbolu sevmiyoruz. Bizim sevgimiz yangını seyredip ahkam kesmek, kavgayı ayırmadan kızıştırmak.
Sözüm ona kanaat önderliği...Ya da kamuoyu oluşturmak..
Sevsinler!.
Evimizdeki kahraman
Hadi size olimpik bir öykü anlatayım...
1980’de biliyorsunuz, Ruslar Afganistan’ı işgal etti... Amerika, soğuk savaşın bu son döneminde Rusya’ya ateş püskürmeye başladı.
Başkan Carter, sporu da bir çatışma alanı olarak kabul etti.
Lake Placid’de Kış Olimpik Oyunları’nı düzenliyordu Amerika. Rus karşıtlığı oraya da taşındı. Carter ve çevresi, o dönemin yenilmez armadası olarak gösterilen Sovyetler Birliği buz hokeyi takımını yenmek için bir kampanya başlattılar. Amerika’nın gerçek bir zafere ihtiyacı olduğunu, kendi topraklarında düzenlediği bir olimpik organizasyonda Rusları mutlaka yenmeleri gerektiğini dile getirdiler.
İki takım finalde buluştu.
Amerika, Sovyetler’i 4-3 yenerek olimpiyat tarihinde eşine ender rastlanan bir mucize ile altın madalyayı kazandı.
O maçta ilk golü atan Buzz Schneider, şimdi Türkiye’de.
Buz Hokeyi Milli Takımlar Koordinatörü olarak görev yapıyor.
Erzurum’da düzenlenen 18 yaş altı Dünya Şampiyonası grup maçlarında bizim takım Bulgaristan ve İrlanda’yı yenip İzlanda’ya açık farkla mağlup oldu ama...
Buzz’la maceramız hiç de fena başlamadı!