Beşiktaş’ın ilk yarıdaki kadrosunda dört yeni oyuncu, dört de yabancı vardı. Beş Avrupa temsilcimizin arasında hazırlık maçı için en geç sahaya çıkan da Beşiktaş. Hele ki bu maç İnönü’de oynanıyorsa, seyircinin beklentisi ve coşkusu daha da büyür. O nedenle ilk yarı doğal olarak beklentilere uymadı. Her şeyden önce sahadaki oyunun bir lideri yoktu. Lider kimliği taşıyanların çoğu da kulübede bekliyordu.
Gökhan Zan’ın formasını Ferrari’ye vermişler. Sırtındaki gibi (10 üzerinden) 5 alabildi ancak. Tamam, çabuk oyuncu... Zaman zaman dikey hareketleniyor ama, bir duran toptan da Jorge Martinez’e kafayı vurdurmamalıydı. Elbette bu günler çabuk geçer... İtalyan, uyum sağlayabilir ve daha oturmuş bir oyun anlayışını sunabilir bize. Biraz sabretmek gerekiyor.
İsmail Köybaşı, topla buluştuğunda sürekli derinlik kazandırdı oyuna... Ancak Serdar Özkan, geçen yılki gibi sık sık tutukluk yapınca sol kanatta iyi bir işbirliği göremedik. Erhan ve Erkan’ın sağdaki gayret ve yardımlaşmaları iyiydi. Ama etkin değildi. Beşiktaşlı futbolcular, topla ileri hamlelerde ürkekti. Yardımlaşma adına bol pasla hep geriye doğru oynadılar. Bunu yadırgadım. Oyunun merkezini hücuma dönük biçimde ileri taşıyamadılar. O yüzden Ernst’i biliyoruz da, Fink ve Uğur İnceman da henüz net bir sinyal veremediler.
Nobre bildiğiniz gibi
Nobre de bildiğiniz gibi... Gayretine, koşularına, sorumluluk ve dayanışma anlayışına saygılar. Ancak UEFA Şampiyonlar Ligi’nde oynayacak bir takımın santrforu olarak Bobo da Nobre de ham ve eksik kalıyor. Beşiktaş, bu anlamda daha uluslararası, “daha konvertibıl” bir santrfor bulmalı!.
Holosko, Bobo, Tello ve Yusuf’la ikinci yarıda Beşiktaş daha Beşiktaş’tı sanki... Daha özgüvenle oynadılar... Bu havayı değiştiren iki adam da Tello ve Yusuf’tu. Tello’nun ceza alanı içindeki endirekt serbest vuruştan golü Şampiyonlar Ligi için de bir umut ve vaad olabilir. Gerisi, onarıma, yenilenmeye ve çok çalışmaya ihtiyaç duyan bir oyuncular topluluğu.
Sezonun şu günlerinde ne fazlasıyla iyimser ne de aşırı karamsar olmak gerekir. Sadece gerçeklere bakalım yeter. Mustafa Hoca henüz sonuçlanmamış transfer gündeminden nasıl bir Beşiktaş çıkarır? Nihat’ın dönüşü ne kadar katkı sağlar? Bu takım oynadıkça yenilenir ve bilenir mi? Sorular ortada... Yanıtlar da bir ölçüde İspanya’daki Barış Kupası’nda ortaya çıkabilir. Beklemeliyiz.
Dünle ilgili küçük bir not: Adidas’ın yıllar sonra forma sponsorluğuna dönmesi güzel. Formalar kaliteli. Yeni dizayna zamanla alışacağız. Ama futbolcu adlarının numara altında kalması sezon başında yadırgadığım bir durum. Numara üstünü galiba reklama ayırmışlar. Öyle değilse, isimler yukarı, lütfen!