İddiacı milletiz vesselam...Bilip bilmeden, bakıp görmeden, araştırmadan öğrenmeden hemen her konuda ahkam kesmeye, kestiğimiz ahkamı da “iddia makamında” mutlak ve vazgeçilmez kılmaya o kadar meraklıyız ki yanılgılarımızdan da ders almayı bilmiyoruz.
Gelsin yeni iddialar...
Eloğlu deneme yanılma yöntemiyle bilimin kapılarını yüzyıllardır zorlayadursun, bizde duvara toslaya toslaya iddia kültürü Milli Takım’a kadar gelip dayandı.
Şimdi oynadığımız oyun, hazırlık maçlarında ortaya çıkan performans tablosu, Fatih Terim’in yeni oyun felsefesi hiç önemli değil... Varsa yoksa 26 kişilik kadrodan adı çizilecek üç kişi hangileri ? Soru bu... Sorunların en birincisi bu.
Karşılıklı iddiaya girenler, elbiseden ayakkabıya, tatilden uçak biletine iddiasını olabildiğince yüksek bir ödüle dönüştürmek isteyenler var çevremde.
İster istemez ben de meraklandım.
İşim teknik direktörlük olmadığı için kolay bir seçim yapabilirim. Elbette çevremdeki iddiacılar kadar da iddialı değilim. Ama yine de kimlerin gideceğine karar vermeyeceğim. Sadece akıl yürüterek bilmeceyi bir ucundan çözmeye çalışabiliriz.
1. Kesinlikle kadroda kalacak olanlar : Sadece üç kaleci. Rüştü Reçber, Volkan Demirel ve Tolga Zengin... UEFA’nın kurallarına göre 3’ü kaleci olmak üzere 23 kişilik kadro belirlenecek. Terim üç kaleciden birini gönderse dahi Türkiye’de tatilden başka bir kaleci çağırmak zorunda kalır. Kaleci sayısını ikiye indirip öteki mevkilerde fazladan 1 kişilik yer açmak mümkün değil.
2. Terim’in asla vazgeçemeyeceği adamlar : Savunmada Servet Zengin, Hamit Altıntop, Sabri Sarıoğlu... Orta alanda Mehmet Aurelio, Emre Belözoğlu, Arda Turan... İleri uçta Nihat Kahveci , Tuncay Şanlı... Bu vazgeçilmezler listesini uzatmak yanılgılara neden olabilir.
3. Ancak birbirlerine alternatif olan, başka bir oyuncunun dönüşerek görevi devralamayacağı oyuncular : Hakan Balta ve Uğur Boral.
Demek ki 13 oyuncu şu ya da bu şekilde Milli Takım’daki yerini koruyabilecek.Terim, aradığı “üç misafir”i sonraki 13’ün içinden bulacak.
Devam edelim :
4. Savunmada Emre Aşık, Emre Güngör ve Gökhan Zan üçlüsünden en az biri gidebilir. İbrahim Kaş, sağbek ve stoper alternatifi sunduğundan kanımca kalacaktır...
5. Orta alanda Yıldıray Baştürk, Terim’in 4-3-3 düzeninde kendine yer bulamayacağı için sistem gereği dışarıda kalabilir. Ne var ki Yıldıray Baştürk, son Uruguay maçında oynadığı süre içinde sisteme de uyabileceğini gösterdi. Beklediğimin üstünde sıcak ve verimli oynuyordu.
Gökdeniz Karadeniz de her an oyunu değiştirebilecek bir kozdur, kalabilir.
Ön libero alternatiflerinden biri fazla... Ya Ayhan Akman, ya da Mehmet Topal’a yol görünüyor. Şahsen ikisine de kıyamam... Neyse kararı ben meyeceğim. Mehmet Topal, kenara alınabilir. Orta alanda lider kimliği ile tanıdığımız, özellikle Milli Takım’ın kader maçlarında tek başına kahramanlıklar yapan Tümer Metin, Uruguay maçında maalesef beklenmedik biçimde “kötü” oynadı. Bu durum tek maçlık bir arıza mıdır, bilemem. Terim onunla ilgili karar verirken çok zorlanacak. Konuk edilme önerisi alabilir. Colin Kazım da başlı başına bilmece... Gelecek vaat ediyor. Ama şu dönemde ondan fazlasını beklemek zor. Ayrıca sağ kanatta yeteri kadar adam var. Colin Kazım da gidebilir.
6. İleri uçta santrfor kimliğiyle oynayabilecek üç oyuncusu var. Semih Şentürk, Halil Altıntop ve Mevlüt Erdinç... Üçünün de kalacağını düşünüyorum... Üçünün de önemli eksikleri olmasına rağmen. Yine de elenirse, Mevlüt Erdinç elenir.
Gördüğünüz gibi, Terim’e oranla daha rahat olmamıza rağmen biz de bir karar veremedik. Gerçekten zor ve dramatik bir seçim olacak... Yine de bu dramı tartışmalarla, hak hukuk ve guguk söylemleriyle trajediye döndürmemek gerekir. Hepsi de Milli Takım’ın değerli bir parçasıdır... Terim ve ekibinin turnuva sonuna kadar bu futbolculara kucak açıp “ İsterseniz bizimle kalabilirsiniz” mesajı vermesi de hem insani bakımdan, hem de sportif açıdan doğru bir davranıştır.
Unutmayalım... 2002 Dünya Kupası’nın bu misafir futbolcularından biri de Nihat Kahveci idi. Bugün vazgeçilmez bir konumda. İyi bir ders, hoş bir başarı öyküsünün kahramanı olarak karşımızda duruyor.
Yine Hakan!
Hakan Şükür, futbolumuzun 1 numaralı kahramanı olarak kariyerinin son aşamasında tartışma gündeminin de ön sıralarında yer alıyor.
Adnan Polat ve yönetici arkadaşlarının radikal bir kararla Kaptan’ın Galatasaray’da 1 yıl daha oynama isteğini geri çevirmesi, gerçekten beklenmeyen bir durum yarattı.
Elbette yönetim kararlarına saygı duymak gerekir. Kararın haklı ve doğru yanları olduğu gibi sevimsiz ve yanlış tarafları da vardır.
Kendi adıma Hakan Şükür’ün bu mutsuz sonu hak etmediğini düşünürüm. Keşke son yılını Galatasaray’daki veda maçlarıyla tamamlasa, bir örneklik oluşturarak güzel bir jübile yapsaydı. Şimdi Hakan Şükür, 1 yıl daha futbol oynayacağını söylüyor. Yurt içi ya da yurt dışı... Mutlaka Galatasaray dışında...
Bu kadar ısrar etmesi de herhalde sırf para aşkıyla açıklanamaz.
Bırakalım, gönlünce oynayarak bitirsin kariyerini...
Ne kadar eleştirirsek eleştirelim, futbolumuzun altın sayfalarında adı ve imzasıyla duruyor...
Hatta yokluğu bile onun değerini ortaya koyabilir. Milli Takım’a bakın isterseniz...
İyi bir Hakan Şükür’e hâlâ ihtiyaç var...
Sistem ne olursa olsun!
Asker kramponlar
Tüm spor dalları profesyonellikten endüstriyelleşme sürecine geçerken, yasa ve yönetmeliklerimiz bu yeni düzene karşı hazırlıksız ve yetersiz kaldı.
Özellikle asker sporcular, dertlerini yeterince anlatamadan kariyerlerini sürdürmek adına yurtdışına gitmek zorunda kaldılar.
Tümer gibi, İbrahim Kutluay gibi...
Bunlar bizim bildiklerimiz. Aysbergin görünen yüzü...
Neyse şimdi yeni bir yasa tasarısı için nihayet iki bakan anlaşmışlar...
Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu ile Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün hazırladığı taslağa göre Olimpiyat, Dünya, Avrupa Şampiyonaları ile uluslararası müsabakalarda ilk üçe giren sporcuların askerliği 38 yaşına kadar ertelenebilecek.
Milli olmayan ya da başarı gösteremeyenler de 35 yaşına kadar.
Yine de mızmızlık edeceğim...
Şu mesleğin kesintisiz yapılma zorunluluğu ortada dururken, niye başarıya, milli formaya endeksli ayrıcalıklar yaratılıyor, anlamıyorum.
Asıl alt liglerde oynayan, daha az parayla mücadele eden sporcuların 38 yaşına kadar erteleme ihtiyaçları var.
Haksızlık yapmayalım, bir daha düşünelim.