Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kimine göre “çılgınlık”, kimine göre de “akıllı bir cesaret” örneği olarak nitelendirilen çift santrforlu Fatih Terim on biri, İspanya karşısında 1 saat süreyle iş gördü. Avrupa Şampiyonu’na karşı fazla pozisyon vermeden, orta alanda düşük volümlü mücadele ile oyunu dengede tuttu Milli Takım. Ne var ki, böyle bir oyundan fazlasını bekliyorduk, göremedik.
Savunma iyi, kötü direnir ve topu savurarak, yardımlaşarak uzaklaştırırken, orta alanda Emre-Aurellio ikilisi hiç de üretken olamadılar. Özellikle Aurellio’nun kazandığı her topta geriye dönerek savunma oyuncularıyla oynama ısrarı Milli Takım’ın arzuladığı fırsatları perdeleyen en önemli etkendi. Emre de oyunun hücum yönüne hemen hiç katkıda bulunmadan, topla oynamadan tek toplarla, kısa paslarla yetindi. Adam eksilterek dripling yapmak, topu karşı alana, hücum bölgesine taşımak gibi beklediğimiz hamlelerden hep uzak durdu.
Tuncay, Arda, Nihat ve Semih de kendi aralarındaki oyunda pek uyumlu olamadılar. Örneğin Nihat, maçın başlangıç bölümünde yakaladığı fırsatla rakp ceza alanına girerken şut atmayı tercih etti, Semih’i göremedi. Semih-Nihat arasında işbirliği yeterli değildi. Semih’in orta alana gelerek akıllıca topu alması, oyunu rakip kaleye döndürmesi olumluydu, yeterli değildi.
Terim’in Semih-Ayhan değişikliği, orta alanın direncine ve üretkenliğine katkıyı amaçlıyordu kuşkusuz. 4-5-1‘e dönüş, İspanyol ataklarına ve baskısına karşı da önlemdi. Ama üç dakika sonra bir duran top organizasyonuyla hem barajımız çöktü, hem de boş bırakılan sürpriz adam Picquet, aradıkları golü buldu.
Terim’in sonradan Gökhan’ı da oyuna alarak beraberlik arayışı, rahatlamış İspanya karşısında bekleneni sağlamaya yetmedi.
Şimdi sükunetle bir daha düşünelim.
Öncelikle, maç öncesi İspanya’yı da kendimizi de aşırı biçimde büyüterek garip bir kamuoyu oluşturduk. Hayır, ne reklamlardaki, ne de demeçlerdeki kadar büyüktük. Hayır, İspanya da istatistikleri kadar korkutucu değildi.
Daha da önemlisi, maalesef futbolcularımız, kendi liglerinde yaşadıkları yoğun kulüp rekabetinden dolayı ulusal maç kavramından uzaklaşmışlar. Dünkü oyunda ne takım kimliği sergileyebildiler, ne de bireysel performans.
Hepsi de kendi standartlarının altında başlayıp bitirdi Bernabeu macerasını...
Şimdiden söyleyeyim. Madrid’de uyuyarak yenildik. Ali Sami Yen’de uyanırız. İspanta yenilmeyecek bir takım değil!