Anlamsız inat!
...Ve Süleyman Seba... Beşiktaş’ın onursal başkanı, Türk sporunun anıt adamı, maalesef bu kongrede de kendinden beklenen net mesajları verememiş, kafa karışıklığına neden olmuştur. Bir yandan Yıldırım Demirören’e karşı tavır geliştirip Aksu’yu desteklediğini yakın çevresine aktarırken, bir yandan da bolca kullandığı ve ne anlama geldiği pek de anlaşılamayan “şey”leri tekrarlayıp ekranlarda “Sadece 1 tane oyum var” demekten kendini alamamıştır. Anlamsız biçimde inat ve ısrarla sürdürdüğü Hikmet Çetin kampanyası ise hayalkırıklığı yaratmıştır. Bugün aralarının soğuk olduğu söylenen, ama hayat boyu Seba ideallerini savunan iki dostu (Curoğlu, Keçeli) Demirören’le yönetim ortağıdır.
Beşiktaş’ta kongreye hazırlanan ekiplerin ve liderlerin ille de Seba’dan referans almaları, destek aramaları artık sona ermelidir. Onursal başkanın böyle bir sorumluluğu ve misyonu yoktur. Biz onu sevgi ve saygıyla anmaya, sportif kimlik ve kişilik örneği olarak selamlamaya devam edelim. Tanrı uzun ömür versin ve hep bizimle olsun, yeter!
Ne damarmış be hocam!
Mustafa Hocam’a, anjiyo yapıldı, stent takıldı. Her an patlayabilecek damarı, yeniden sağlam biçimde servise girdi. Bu haberler yazılırken kalpten yola çıktık, karın bölgesinde durduk.
Sağlık haberlerine ne kadar ciddi(!)
yaklaştığımızın göstergesi.
Her neyse... Mustafa Hocam’a geçmiş olsun. Ciddi bir tehlikeyi atlatmış.
Ama sorunlu ve sıkıntılı süreçten yine de iki kupa çıktı Beşiktaş’a.
Helal olsun, ne damarmış be hocam!
Öksüz ülke: Türkiye
Türk Milli Futbol Takımı, 14 Ekim 2009’da Bursa’da Ermenistan’ı yendiği maçtan bu yana, tam 111 gündür futbol sahalarında yok.
Dünya Kupası’nda elemeleri aşamadığımız için Teknik Direktör Fatih Terim, istifa etti. Yardımcılarının da işine son verildi. Bu yetki ve görev boşluğu, Milli Takım’ı da gündemden kaldırdı.
Hep beraber, milletçe öksüz kaldık.
FİFA, Dünya Kupası öncesinde belirlediği uluslararası takvime göre 14 Kasım 2009’da ulusal takımların hazırlık maçı yapmalarına izin verdi. Play-Off dışında kalan, elenen ya da finalist ülkelerin çoğu hazırlık maçları yaptılar. Türkiye bu tarihte 2006 Dünya Kupası şampiyonu İtalya’dan özel maç daveti aldı. Ama teknik direktör yokluğundan bu davete yanıt verilmedi. Oysa Terim’in yardımcılarından birine- ikisine görev verilip bir hazırlık maçı oynanabilirdi. Böylece en azından FIFA dünya sıralamasında maç yapmadan geriye düşmüş olmazdık.
Önümüzdeki ay, 3 Mart 2010’da yine hazırlık maçları var. Galiba yine pas geçeceğiz. Çünkü teknik direktörümüz yok!
Teknik direktör arayışlarına dönersek, Guus Hiddink’le, Klinsmann ve Löw’le zaman geçirip Trapattoni’nin aşırı taleplerinden sonra gündemin gerisine attığımız bir arayış süreci var... Bu süreç o kadar uzadı ki, işin içine siyaset söylemleri de girdi. Tüm altyapıların teslim edileceği Ersun Yanal’ın bile atamasını yapamıyor federayon.
Pazar günü saat 13.00’de 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası kura çekiminin Varşova’dan naklen yayını var. TRT’yi açın, ekranda her şeyi göreceksiniz ama, son anda bir sürpriz olmadığı takdirde yeni teknik direktörümüzü göremeyeceksiniz. Çünkü federasyonumuz, ekipte teknik direktör götürmeyeceğimizi, Polonya federasyonuna ve UEFA’ya bildirdi.
Bu boşluk, beni hüzünlendiriyor. En azından, kanlı bıçaklı ayrılmadıklarına göre, Fatih Terim’e bir jest yaparak ondan böyle bir temsil görevi isteyebilirlerdi. Nezaket ve dayanışma örneği olarak... Terim de bilinen uluslararası kariyeriyle her türlü yorumu yapar, en azından danışman statüsüyle kura çekiminin hemen ardından yapılacak fikstür toplantısına da katılabilirdi. Bu fırsat hâlâ kaçmış değil.
Mart ayına dönersek... Türkiye şu hazırlık maçı fırsatını kaçırmamalı. Ersun Yanal’la mı olur, Abdullah Avcı’yla mı ? Biri bulunur. O maç da oynanır. Oynanmalı!