Trabzonspor Beşiktaş eşleşmesi bir grup maçı değil, "final" olarak gerçekleşseydi, acaba aynı oyunu mu seyrederdik?
Sanmıyorum. En azından Beşiktaş öyle bir maça dünkü kadrosuyla çıkmazdı.
Kayıtlara bakmadım ama yine de rahatlıkla söyleyebilirim ki dünkü maçın başlangıç onbiri, Beşiktaş'ta ilk kez bir araya gelen adamlardan oluşmuştu. O nedenle Trabzonspor, ilk yarım saati yüksek tempo ile daha rahat oynadı. Beşiktaş'ta Sivok, Cisse, Delgado'nun yokluğu, Holosko ile Nobre'nin maça "kulübede" başlaması ister istemez yadırganıyordu... Hem oynayanlar, hem de seyredenler tarafından.
Trabzonspor baskılı oynadığı o ilk yarım saatte Gökhan'la tutukluk yaparken, orta alanda Selçuk'la tehdit eden bir kimliğe bürünmüştü. Ne var ki, ev sahibi takımın atakları Gökhan Zan'ın çabuk ve yerinde müdahaleleri, Zapo'nun uyumlu oyunuyla kolay savuşturuldu.
Beşiktaş baskı altında atlattığı ilk yarım saatten sonra oyuna ortak oldu, ağırlığını giderek artan bir etkinlikle göstermeye başladı. Uğur İnceman'ın uzaktan sert vuruşu, tıpkı Roberto Carlos-Lugano örneğindeki gibi Bobo bir gol kazandırdı Beşiktaş'a... Trabzonspor kalecisi o topu elinden kaçırmamalıydı.
Kazanmasını bildi
Yine de Beşiktaş kazanmasını bildi... Trabzonspor'un baskılı oyununa karşı direnerek, yardımlaşma ve çabuklukla maçı çevirmeyi başardılar. Zapo'nun golü, Trabzonspor'a değil, Bünyamin Gezer'e verilmiş bir ceza gibi oldu.
Bünyamin Gezer, Zapo - Yatara buluşmasında, Beşiktaşlı futbolcunun hiçbir müdahalesi yokken hem faul kararı verdi, hem de sarı kart gösterdi. O faulden gelen top, Beşiktaş'ın kalesine gol olarak girdi. Dahası Bobo'nun rakip cezaalanında Song ve Egemen tarafından tutulması, çekilmesi ve indirilmesi vardı ki, açık bir penaltıydı... Gezer bunu da yanlış yorumladı, "devam" dedi.
Evet, hakemin sonuç üzerinde bir etkisi yok...
Ya olsaydı?
Beşiktaş dün gruptan çıkmayı garantilerken, Denizli ile zorluk derecesi yüksek bir maçı da deplasmanda kazanarak başarılı bir sınav verdi. Bu başarı lige de yansıyabilir.