Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Süper Lig’imizin altıncı haftası üç yabancı golcünün üçlemeleri (hat trick) ile renklendi. Kalecilerin makus talihlerine yandıkları, golcülerin bir anlamda kariyer gösterisi yaptıkları coşkulu maçlara tanık olduk.
Kanadalı Joshua Simpson, Çek Milan Baros ve Senegalli Mamadou Niang, kale ağlarını üçer kez havalandırdılar.
Hücum oyuncularının, özellikle santrforların üçleme yapması, bir maçta peşpeşe üç gol atması o kadar kolay değildir. O nedenle tüm dünyada hat trick (üçleme) yapan oyuncu istatistikleri tutulur.
Geçen haftanın lig coşkusu ve gol gürültüleri arasında kaybolan gerçeği, bizim yerli golcülerin bu gösteride yer alamamasıydı.
Oysa önümüzde çok ciddi bir Almanya maçı var ve bu defa elimizde şöyle attığını tutturacak somut bir golcü yok.
Evet, Mehmet Topal, Valencia’da geçen hafta takımının deplasmanda 2-0 kazandığı maçın ilk golünü attı, Emre de, Ali Sami Yen’de çok şık bir vuruşla Kasımpaşa ağlarını havalandırdı ama, onların Milli Takım içindeki görevleri golcülük değil.

Haberin Devamı

Federasyon kontrolü kaybetti
Mevlüt ve Halil henüz adlarıyla rakibi tehdit edecek, dikkat çekecek özellikler taşımıyorlar.
Semih de kulübede bekliyor.
Nihat, Schuster’in rotasyonunda şans bulsa da bize gol vaat edemiyor.
Süper Lig’de yabancı kontenjanını sürekli olarak arttıran, çerçeveyi genişleten ve Kulüpler Birliği’nin gündelik kaygılarına dayalı dayatmalarından kontrolu kaybeden federasyonumuz, Milli Takım’da yaşadığımız sıkıntının önünü alamıyor.
Kalpten oynama arzusu, çabukluğu, bıkmadan yorulmadan uzun fuleleriyle yaptığı enerjik koşularıyla hücumda hepimize her zaman umut veren Tuncay Şanlı, maalesef geçen hafta Stoke City’nin kulübesinden çıkamadı.
Öte yandan sadece golcüleri değil, stoperleri de yabancıya havale ettiğimiz için, bırakın Avrupa liglerinde yer alan bir Türk savunmacıyı, kendi ligimizin dişli takımlarında bile uluslar arası rekabete ayak uyduracak ikililer bulamıyoruz...
Bakalım Almanya maçında nasıl bir ikili oluşturacağız ? Servet ve Ömer mi ? Toraman ve Servet mi ? Yoksa kulübeden çıkamayan Gökhan Zan’lı bir çözüm mü ? Bekleyeceğiz, göreceğiz.
Bir de şu merkez oyuncular sorunumuz var. Eski ve alışılmış deyimle ön liberolar konusu...
Orası da yavaş yavaş yabancıların egemenlik alanına giriyor. Lorik Cana gibi örneğin...
Anlıyorum, “ Nasıl olsa Mehmet Aurelio var, sorunu çözer !” diyenler olabilir.
Ama Mehmet Aurelio, Beşiktaş’taki son maçında da görüldü ki formsuz...
Eski günlerinden uzak. Fizik olarak uluslararası yorgunlukları ve Almanya maçının temposunu kaldıracak düzeyde değil.
Neyse ki Almanya maçı bize bu alanda unuttuğumuz değerleri hatırlatabilir, diye düşünüyorum...
Mehmet Topal... Hem sakinleşmiş, hem de oyun anlayışına yenilikler katmış... Topla çok oynamıyor. Fazladan işgüzar rollere de soyunmuyor. Gayet sade ve net oynamaya çalışıyor. İspanya’da bunu yapmak o kadar kolay değil. Ama yeteneğini daha ilk aylarında eğitimle tamamlamaya razı olduğu için Topal büyüyor. Dileyelim, daha da büyüsün...

Haberin Devamı

Bugün durum farklı!
Almanya maçı için bizim en anahtar oyuncumuz Nuri Şahin olabilir. Bundesliga’da her hafta üstüne koyarak üst düzey performans sergiliyor. O da Mehmet Topal gibi topla çok az oynayan, ama

Haberin Devamı
Yabancı cennetinin takımı
Bundesliga’nın en isabetli paslarını yapabilen bir oyuncu. Giderek genç yaşına rağmen yeni bir lider tipi çiziyor.
Milli Takım’da tecrübesine, çabukluğuna ve kıvraklığına bakarak bugüne kadar hep birinci tercih olarak Mehmet Aurelio’yu seçti teknik direktörlerimiz... Fatih Terim de, Hiddink de bu zorunluluktan kaçamadılar.
Oysa bugün durum farklı... Hem de çok farklı...
Artık Aurelio ezberinden vazgeçip daha kişilikli, daha etkili ve oyun merkezini ileri taşıyacak oyunculara görev vermenin zamanı geldi...
Mehmet Topal, Nuri Şahin ya da Necip Uysal... Ama Selçuk Şahin değil!
Emre Belözoğlu’nun yanına seçeceğimiz ortak bizi öne taşımalı, arkada nizamiye nöbetçisi olmamalı!
Sırası gelmişken...
Almanya maçlarında Türkiye korku duvarlarını çoktan yıktı.
Mustafa Denizli’nin Türkiye’si, Euro 2000 elemelerinde Bursa’da yendiği rakibiyle Münih’te de golsüz kalmıştı.
Berlin’de 59 yıl sonra yeniden bir galibiyet... Neden olmasın!

Avcı’nın onuru
Galatasaray Büyükşehşir Belediye maçından sonra malum sesler
yeniden yükseldi.
Demeye getiriyorlar ki, “Abdullah Avcı ve takımı Galatasaray’a hep yatıyor!”
İstatistiklere bakarsanız bu çamuru atmak kolay.
Ama sportif ahlak açısından bu tam
anlamıyla bir iftira!
Kontrolu kaybedip çamur atanların
arasında saygı duyduğum meslektaşlarım da var, maalesef...
Şimdi onlara derim ki:
Eleştirdiğiniz insanların onuru, en az
sizinki kadar saygıya layıktır.
Hadi yeniden
düşünün, lütfen!

Iverson gelirse n’olur?
Allen Iverson, NBA’nin “haşarı” çocuklarından biri... İdmanlara çıkmayı sevmiyor.
Alkol alışkanlığı var. Biraz da ilaç düşkünü... Yaş 35... Kariyeri bitme noktasına gelmiş. O yüzden NBA’de sistem Iverson’u dışlıyor. Menajeri birçok kulüple görüşüyor ama, ortada net bir karar yok.
Bu arada geçen hafta Beşiktaş Basketbol Şubesi yöneticisi Şeref Yalçın’ın, Iverson’un siyah beyazlı takıma transferi için Serdal Adalı’dan yardım istediğini de duyduk. Haber yalanlanmadı.
Iverson, son dakikada Çin defterini kapadığına göre, Türkiye sayfası sağlam ve pahalı bir kontratla açık demektir.
Adalı için de bu transfer hiç zor olmaz!
Ama geçen yıl doğru dürüst ödeme yapılmadığı için Avustralyalı Brad Newley’in takımı gözyaşları içinde terk ettiği unutulmamalı. Engin Atsür’ü de elde tutamadı Beşiktaş basketbol şubesi... Efes Pilsen ve Fenerbahçe ile rekabet edebilecek bir seviye yakalamak zorundalar. Bunun formülü de bir hovardalık yaparak Iverson’u takıma getirmek değil, sağlam bir takım oluşturmak.
Iverson’u getirerek birkaç hafta salonları doldurur, sirkte gösteri yaptırırsınız.
Ama sonu gelmez.
Bu yıl parasal sorunlar çözümlenmiş. Takımı güçlendirmek için başka hamleler gerekli...
Tabii, biraz da ciddiyet!