Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Nazım Erken hocamız, siyasi kimliğini bilim adamı kimliğinin önüne hiç çıkarmadı. Bu konuda TBMM’nin belki de en duyarlı üyesidir. Biliyorsunuz, hocamız spor alanlarında şiddetin önlenmesiyle ilgili TBMM Araştırma Komisyonu Başkanı olarak aylar süren bir çalışma yaptı. Sonunda raporunu TBMM Başkanlığı’na verdi.
Bu rapor, siyasetten uzak bir gerçekçilik ve popülizmden uzak bir iradeyle kabul edilirse, Türk Sporu tümüyle yeniden düzenlenecek ve çağdaş bir sıçrama yapacaktır.
Olur mu, olmaz mı ? Siyasetçiler ve spor adamları sorumlu davranırlarsa, olur! Hayır, spor alanlarında iktidar sahibi olmak, dilediğince at koşturmak isterler ve işi sulandırırlarsa, olmaz!
Spor ekonomisti olarak kendine özel bir uzmanlık alanı daha açan sevgili dostum Tuğrul Akşar, Nazım Hoca’ya özel bir rapor sunmuş... Bu raporun, Komisyon raporunda önemli bir içerik oluşturabileceğini düşünüyorum...
Akşar’ın değerlendirmesine göre;
Dört Büyükler’in toplam borcu 990 milyon TL’nin üzerinde. Siz bu yazıyı okurken 1 milyar TL’yi aşmış olabilir.
Türkiye’de futbol kulüplerinin geliri ile gideri arasındaki fark, yüzde 38 eksi bakiye veriyor. Öte yandan kulüp futbol gelirinin yüzde 33’ü de futbol dışı etkinliklere harcanıyor.
Tuğrul Akşar, sadece tanı koymamış... Bir de reçete yazmış... Kulüplerin finansal sağlığına kavuşması için önerilerini sıralıyor:
- Sportif performanstan bağımsız gelir yapısı oluşturulmalı.
- Oyuncu maaş ve transfer ücretleri, gelirlerin yüzde 70’ini aşmamalı (Dolayısıyla alt yapı eğitimi yeniden ele alınmalı)
- Borçlanma kontrol altına alınmalı, banka kredileri için kulüp genel kurulu karar almalı.
- Kurumsal yönetim ve yönetişim için kulüplerde eğitimli ve yeterli profesyonel kadrolar oluşturulmalı.
- Kulüplerin mali denetimi (seçilmiş değil, atanmış uzmanlardan oluşan) bir üst kurul tarafından yapılmalı.
Akşar’ın önerileri elbette dikkate alınmalı. Ancak başka noksanlar da var... Öncelikle Türkiye Futbol Federasyonu genel kurulunun bugünkü oluşumu hiç de demokratik değil...
Futbolun en büyük emekçileri futbolcularla antrenörleri, (Milli Takım’da en çok forma giymek ya da en uzun süre Milli Takım Teknik Direktrörlüğü yapmak koşuluyla) sadece beşer kişi ile sınırlarsanız, üniversiteleri, baroların temsilcilerini dışarıda bırakırsanız, spor adamlarını değil, siyasetçileri kabul edecek kolay bir delegasyon oluşturursanız, bu tablo hiç değişmez...
O nedenle, yeni bir yasaya da ihtiyaç olmadan, TFF Statüsü acilen yenilenmeli daha geniş, daha demokratik ve daha dengeli bir delegasyon yapısı için adım atılmalıdır...
Türk Sporu’nda özellikle de Türk Futbolu’nda gerçek demokratik temsil hakkını sağlamaz, bilimin ve hukukun sesine kulak tıkarsanız, tablo bugünkü gibi olur...
Hasta sürekli yatakta kalır!

Haberin Devamı

Tavşan Kemal
Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nda 1500 metrede Türkiye rekoru kırarak gümüş madalya kazanan Kemal Koyuncu’nun başarı sırlarından birini anlattılar geçen gün...
Koyuncu, Etiyopya’ya gitmiş... Orada Afrikalı atletlerle çalışmış. Stilini, atak yeteneğini, temposunu ve taktiğini geliştirmek için, 400 metre rekortmeni Ethiopyalı bir atletle anlaşmış... Ne var ki deneme yarışlarının yapılacağı gün, “Beyazlar giremez” diyerek Kemal’i dışarıda bırakmak istemişler. Kemal, hemen formülü bulmuş, “Ben tavşanım” demiş... Kendi tavşan atletine tavşanlık yapacağını söylemiş, yarışlara kabul edilmiş...
Bu öyküyü sevinç ve neşeyle dinledim...
Londra Olimpiyatları için umut biriktirmeye başladım.

Haberin Devamı

Galatasaray ‘Başkanını’ ararken
Galatasaray Genel Kurulu, spor tarihimizde bir ilke imza atarak gürültülü bir kongrede işbaşındaki yönetim kurulunu idari yönden ibra etmedi.
Yapılan işleri yanlış bulduğunu, onaylamadığını ve aklamadığını ifade etti.
Genel Kurul kararıdır. Saygı duyarız.
Bu karar, her şeye rağmen Başkan Adnan Polat’ın hak etmediği acımasız ve sert bir irade beyanıdır... Yönetimi değiştirmek için olağanüstü kongreyi zorlayacak başka yöntemler de denenirdi.
Bence şık olmadı.
Şimdi hukuk tartışmalarını, aklanmayan Polat ve ekibinin olağanüstü kongrede aday olup olamayacağını bir yana bırakalım.
Şimdilik tek başkan adayı olarak adı geçen Ünal Aysal’a bakalım...
Ünal Aysal, Belçika’da iş yapan, para kazanan değerli bir iş adamı. 10 yıl önce Galatasaray üyeliğine kabul edilmiş... Galatasaray’ın özellikle finansal sorunlarının tartışıldığı dönemlerde kendisine sıkça başvurulmuş. (Mehmet Helvacı ile girdikleri polemiği de dikkate almıyorum)
Camiada ve spor çevrelerinde şimdi bir ön kabul var kendisiyle ilgili olarak...
İyi de... Bugüne kadar Galatasaray yönetiminde dirsek çürütmeyen, gündelik kararları, uygulamaları, kulübün hayatını bilmeyen kişinin, hiç denenmeden, hakkında bir yönetim kanaati oluşmadan doğrudan başkanlığa seçilmesi, biraz düşündürücü olmaz mı?
Tartıştığımız makam, Galatasaray Spor Kulübü Başkanlığı... Yani çoğu kararda tek başına imzası, sesi, sözü, tercihi ve geleneklere göre emri olan adam.
Hiç tanımadığımız, bilmediğimiz bir Ünal Aysal portresi ile karşı karşıyayız...
Bence olağanüstü genel kurul toplanırken, tek aday Ünal Aysal olmamalı...
Galatasaray’ın başka başkan adaylarına da ihtiyacı var!