Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Süper Lig’imizde şampiyon adaylarının sayısı azaldıkça tartışmalar ve çatışmalar çoğalacak... Yıllardır izlediğimiz macera ne yazık ki hep böyle sürüyor...
Önce hakem tartışmaları yoğunlaştı, ardından teknik direktörler de kulübeyi terk edip sahneye çıktılar...
Baştan beri sık sık yer ve pozisyon değiştirerek devrede (!) olduklarını gösteren başkan ve yöneticiler de gündem yaratma telaşı içinde stratejik hamleler yapmaya başladılar.
Şenol Güneş’in başına gelenler ve yaptığı açıklamalar bunun göstergesi... Sadri Şener’in dün yaptığı Kulüpler Birliği toplantılarına katılmayacağını açıklaması da tartışmaların tırmanacağı sinyallerini veriyor.
Tıpkı Aziz Yıldırım’ın yakın geçmişte söylediği gibi...
Şampiyonluk sadece sahada kazanılmıyor!
O nedenle Fenerbahçe - Trabzonspor arasındaki şampiyonluk mücadelesi, sadece saha içinde seyrettiğimiz oyundan ibaret değil...
Yarışın farklı kulvarları da var... Kimse o kulvarları boş bırakmak istemiyor.
Üsluplar, tarzlar, yöntemler farklı da olsa o kulvarlarda koşmaya, birbirlerine çelme takmaya, öncülüğü ele geçirmeye çalışacaklar, bunu biliyoruz.
Kimi soyunma odası koridorlarında bağıracak, kimi de zaman zaman espri bulamacına yatırdığı laf atmalarla, açıklamalarla hamlelerini sürdürecek.
Sezon sonunda biri kazanacak elbette... Her yıl olduğu gibi... Kısa bir sessizlik, içe dönüklük, kapanıklık dönemi ve transfer hay huyundan sonra film yeniden vizyona girecek...
Trabzonspor Başkanı Sadri Şener, örneği az görülür bir alınganlıkla Gençlerbirliği - Fenerbahçe maçına atanan hakemlerden Nihat Mızrak’ın Diyarbakırlı olduğunu ima ederek, Diyarbakırlı olduğu bilinen Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve Asbaşkan Nihat Özdemir’le bir bağlantı (!) kuruyor. Mızrak’ın Gençlerbirliği maçındaki ilk Fenerbahçe golünde Yobo’nun ofsaytta olduğunu göremediğini, Niang’ın pozisyonunda Özgür Yankaya’nın penaltı kararını engellemediğini söyleyerek, kendi maçlarında da Trabzonlu hakemlerin atanmasını (Barış Şimşek gibi) talep ediyor... Hakem hatalarını bugüne kadar esprilerle geçiştiren Sadri Şener’in dünkü açıklamaları oldukça ilginç. Belli ki kendi camiasından hamle yapması konusunda bazı tavsiyeler ya da uyarılar almış. Pazar akşamı Beşiktaş - Trabzonspor maçının hakemi Tolga Özkalfa için “İyi bir diş hekimi” diyerek ironi yapan Şener, dün biraz detaya inerek Burak Yılmaz - Rüştü Reçber temasında verilmeyen penaltıyı da gündeme getiriyor...
Şener’in asıl büyük hamlesi Kulüpler Birliği Vakfı Başkanı Aziz Yıldırım’a yönelik. Fenerbahçe başkanının artık Kulüpler Birliği’nin başından ayrılması gerektiğini söyleyerek bundan böyle Vakıf toplantılarına katılmayacağını bildiriyor...
Oysa birkaç ay önce Aziz Yıldırım’ın KBV’de çok başarılı işler yaptığını, gelirlerin arttığını ve paraların tıkır tıkır ödendiğini söyleyen de kendisiydi!
Kendi adıma yıllardır servise konan bu senaryolardan artık sıkıldığımı görüyorum...
Türkiye’de spor, her yanıyla yeniden yapılandırılmalı. Futbolda tüm kesimler adil ve akıllıca örgütlenmeli... Kurumlar arası çatışma değil, dayanışma öne çıkarılmalı. Başka türlü yollar ve yöntemlerle spor kültürümüzü geliştiremeyeceğiz, bu kesin!
O yüzden sayın başkanlar... Artık bize farklı hizmetler verin...
N’olur şu yaygarayı kesin!

Vay Kemal vay!
Halil Akkaş’ı yıllardır biliyordum. Pistlere çıktığı ilk yıllarda kendisine küçücük bir destek verdim, beni aradı. Çok mutlu olduğunu söyledi. Sonra aldı başını gitti... Paris’te kazandığı bronz madalya onun emeklerinin tam karşılığı değil ama, bir gün altın da alacak, inanıyorum.
Avrupa Salon Atletizm Şampiyonası’nda beni sevinçten çılgına döndüren, parmak ısırtan başarı Kemal Koyuncu’dan geldi...
1500 metrede o kadar kurt atletin içinde gümüşe razı oldu...
Razı olmak diyorum, çünkü kimse gümüş için koşmaz... Tüm enerjisiyle altın için nefesini tüketir, kaybederse gümüşle ödüllendirilir...
Şampiyonu yalnız bırakmadığı, ona meydan okuduğu için!
Neyse felsefeyi bırakalım da Kemal’i alkışlayalım...
Zeki Öztürk gibisi gelir mi, diyordum...
Gelmiş bile... Haydi Kemal... Seneye Londra’ya!

Beşiktaş vokal yapıyor
Beşiktaş Jimnastik Kulübü, Sadri Şener’in son açıklamalarına destek vermiş... Hatta öylesine içten bir destek ki bu, Rüştü’nün Burak’a penaltı yaptığını bile kabul ediyorlar ve TFF ile Fenerbahçe’yi eleştiriyorlar.
Şampiyonluk yarışını terk eden, Avrupa Ligi’nden elenen, yıldızlarından ve teknik direktöründen bir türlü verim alamayan, Başkanı ve yöneticisi cezalı durumdaki Beşiktaş assolistliği bırakmış, kenardan vokal yapıyor...
Elbette doğru bildiklerini sportif bir tavırla ifade edebilirler, buna itirazım yok!
Biraz da kendi iç sorunlarına yoğunlaşıp çözüm üretseler daha iyi olurdu.

Ya akıl da tutulursa!
Trabzonspor Teknik Direktörü Şenol Güneş, adına ve kişiliğine yakışır bir açıklama yaparak Beşiktaş maçında hakem kararına gösterdiği tepkiden dolayı özür diledi. Beşiktaş taraftarlarının gönlünü aldı. Onlara teşekkür etti.
Yazılı açıklamasının iki bölümü dikkatimi çekti... Birincisi adaletle ilgili: “Yanlış yapan ben de dahil olmak üzere herkes gerekli cezayı çekmeli ve hesabını vermelidir. Ama unutulmasın ki adalet zengin bir hazinedir. Günü gelince herkese lazım olur!” Bilgece bir ifade... Spordan yükselen tüm hayata seslenen bir vicdan tınısı... Aynen katılıyorum.
İkincisi de kendiyle ilgili: “Kendimle ilgili neye karar vereceğimi, bir daha sahaya çıkıp çıkmayacağımı ilerleyen günlerde kamuoyuna aktaracağım!”
Belli ki içinde kırgınlık yaratan bir birikim var. Sezon sonunda Trabzonspor’un şampiyonluğu ilan etmesi halinde teknik direktörlüğü bırakacağını zaten biliyoruz. Ama yazılı açıklamasında, sanki bu kararını sezon bitmeden öne almayı düşündüğü anlaşılıyor.
Güneş tutulması doğal bir olaydır. İnsanların zaman zaman hata yapması, kırgınlıklar, kızgınlıklar yaşaması da doğaldır. Şenol Güneş için de bunlar anormal şeyler değildir.
Ama sezon bitmeden teknik direktörlüğü bırakmak... Bu tam anlamıyla bir akıl tutulması olur...
Hoca’ya da, Trabzonspor’a da, futbolumuza da ağır bir darbe olur.
Hayır, buna izin veremeyiz... Şenol Güneş gibi bir değeri böyle kaybedemeyiz!