Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in, “Futbol Gündemi”nde Şansal Büyüka’nın sorularına yanıt vermesi çok önemli. Federasyon Başkanı böylece, bir süreden beri bazı kulüp başkanlarının esip savurmaları karşısında sessiz kaldığı, ortada yönetim boşluğu bıraktığı biçiminde kulaktan kulağa fısıldanan ve yanılgılara yol açan durumu ortadan kaldırmış oldu.
Dahası, net ve anlaşılır ifadelerle görevine sahip çıktığını, hiç eyyam yapmadan tavrını da ortaya koyduğunu gördük.

Yüzde 12 pay doğru

Futbolu bir çatışma alanı, egoların ve iktidar ihtirasının kapıştığı bir kavga ortamı olarak görenlerin, kendi kulüp taraftarlarını ve camialarını bir dış düşman yaratarak bir arada tutup destek sağlama çabaları alışılmış taktikler olarak zaten biliniyordu. En başta Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın bu yolu çok kullandığı, çoğu zaman da başarılı olduğu gerçeği de ortadaydı. Geçmişte bu çıkışlara kayıtsız kalıp, yok sayan başkanları da gördük. Ne var ki o tavırlar da TFF’nin kurumsal kişiliğini oldukça yıprattı.
Demirören’in açıklamalarına dönersek...
Aziz Yıldırım’ın ortaya attığı havuz problemi, baştan aşağı yanlış formüllerden oluşmaktadır. Fenerbahçe Başkanı’nın paylaşım ve reyting konusunda haklı gerekçeleri olabilir. Ne var ki bu konuda uzlaşma ve anlayış yolunu tercih etmeden, doğrudan TFF’ye yönelerek “Ben (Fenerbahçe) yüzde 11 alırken, TFF’nin yüzde 12 alması neden?” diye sorması, kulübünün 120 milyon dolarlık yayın gelirini hak ettiğini, bugün aldığı parayla aradaki farkın “devlet” tarafından karşılanması gerektiğini ileri sürmesi, belki taraftarlarında “haklı bir istek” algısı yaratabilir. Ancak bu hesap pek akıllıca yapılmamaktadır. TFF’nin kuruluş kanunu ve ana statüsüne göre, organizasyonun sahibi olarak yayın gelirinden yüzde 12 pay alması elbette doğrudur. Görevlerini gerçekleştirmek üzere futbolun kendi ürettiği en önemli kaynağı kullanmaktan daha doğal ne olabilir!
Demirören, bu paranın büyük bölümünün ülkedeki tüm amatör futbol etkinliklerine harcandığını söyledikten sonra havuz konusunda da en kesin tavrını ortaya koyuyor:
“-Havuzdan çıkan kulüp hiç bir şekilde maçlarını yayınlayamaz!”
TFF Başkanı’nın bu kılıç gibi keskin sözü söylemeden önce mutlaka hukukçulara danıştığını, TFF yasası, ana statüsü ve yönetmeliklerin ışığında tartışmaya son vermek istediğini görüyoruz.

Haberin Devamı

Sakin ve keskin

Haberin Devamı

Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun maç hakemine doğrudan telefon etmesinden yola çıkarak, kulüp başkan ve yöneticilerinin daha dikkatli beyanlarda bulunması gerektiğini sakin bir üslupla hatırlatıyor. Ötesi zaten TFF hukuk ve disiplin kurullarının işi. Gereği yapılıyor.
“- Fatih Terim’in manifestosu, aynı zamanda TFF’nin manifestosudur!”
Başkan bu sözüyle Türkiye Futbol Direktörü’nün arkasında durmuş, TFF’nin kurumsal gücüyle o manifestoyu tahkim etmiştir.
Demirören’in en dikkat çekici sözleri ise 2015-16’dan itibaren Süper Lig ve PTT 1. Lig kulüplerinin “mali kriterlere” uymaları gerektiği konusundaki uyarısıdır.
Duymaza yatıp her zaman olduğu gibi erteleme, yumuşatma istemek, kaotik sürecin devamında ısrar etmek artık geçerliliğini kaybetmiştir. Demirören’in manifestosu, soğukkanlı, sakin ve kesin ifadelerle ortadadır. Kulüp başkanları ve yöneticiler, artık havanda su dövmek yerine futbolumuzun toplam kalitesini yükseltecek eylemlere yönelmelidir. Kavga etmeden, susarak, düşünerek, çalışarak!

Haberin Devamı

Spordan siyasete

Önce Basın İlan Kurumu Genel Müdürü sevgili dostum Mehmet Atalay istifa etti. Sanırım Trabzon’dan milletvekili adayı olacak. Ardından Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’ın istifa haberini duyduk. O da herhalde Türkiye’nin en çok spor tesisi olan il haline getirdiği Konya’dan hemşehrilerinin oyunu isteyecek.
Ne diyeyim, hayırlı olsun.
Asıl şaştığım, Hamza Yerlikaya’nın Güreş Federasyonu başkanlığından istifa etmesi. Daha önce 1 dönem milletvekilliği yapmıştı. Anlaşılan siyasete doyamamış! Zaten Buenos Aires’deki IOC toplantısında İstanbul’un olimpiyat ev sahipliğini kaybetmesinden sonra hemen başbakanın uçağına atlayıp memlekete dönmesini garip karşılamıştım. Çünkü ertesi gün IOC’nin güreşle ilgili hayati kararlar alacağı toplantı vardı. Yerlikaya resmen kaytardı. Demek ki Ankara’ya yakın durmak onun için mindere yakın durmaktan daha geçerliydi. Ne yapalım? Bu da bir not olarak kenarda dursun!

Yeşilay’ın kumar spotu

İzmir Yeşilay Derneği’nin eski Başkanı Dr.Baha Kitapçı’yı saygıyla anıyorum. Bana Yeşilay’ı sevdiren değerli bir büyüğümdü. Bugünkü Yeşilay, yıllar süren kış uykusundan uyanıp içki ve uyuşturucu alışkanlığıyla mücadelesine kumarı da ekledi. Ne var ki TV’lerde sıkça yayınlanan kumar karşıtı kamu spotlarında barbutçular, izbelerde batak oynayıp yuvasını yıkan tipler değil, sürekli olarak Spor Toto, İddaa, At Yarışı gibi yasal bahis oyunlarını anımsatan “kuponcular” ekrana getiriliyor. Kolayca, önü - arkası düşünülmeden hazırlanmış bu spotların kime ne kadar yararı, ne kadar zararı olur? Varın siz hesaplayın!