Ne diyordu Bernd Schuster, “ Futbolda mucizeler olur. Ben buna inanırım!” Beşiktaşlıları mucize beklentisiyle ekran başında tutmayı, oyuncularını da oynatmayı düşünüyordu belki...
Mucizeler tasarlanmaz... Mucizeyi proje olarak ortaya koyamazsınız. O nedenle futbolda mucize beklemek aklın kabul edeceği bir şey değildir. Bizim futbol tarihimizde irili ufaklı mucizeler vardır elbette. Ama Schuster onları bilmez... Bilmesin daha iyi... Bakarsınız o maçları da ağzına dolayıp saçmalayabilir!
Her neyse... Mucizeler tasarlanamayacağına göre, Beşiktaş üç farkla evinde kaybettiği maçın rövanşına dört farkı bulmak için çıktı...
Evet, öyle oldu... Dört farkı da buldular(!) Şu farkla ki Dinamo Kiev kalesinde aradıkları goller, Rüştü’nün koruduğu kalede göründü...
Dört İstanbul’da, dört de Kiev’de etti mi sekiz!
Devamını Antalya’da bekleriz!
Acı ama, maalesef fena alıştılar dört yemeye... Fenerbahçe’yi de öyle göndermişlerdi Kadıköy’e...
Dünkü oyunda Schuster’in ne yapmak istediğini anlamaya çalıştık, anlayamadık... Ama Dinamo Kiev’in oyunu oldukça anlaşılır ve basit bir şeydi.
Yuri Semin’in takımı bırakıyordu topu Beşiktaşlılara...
Hilbert, Ernst, Aurelio, Necip, oradan Guti, sonra İsmail, derken tekrar Guti, ondan yeniden Aurelio... Top oynuyorlardı aralarında... Guti’ye geldiğinde ya şık (!) bir pas atıyor, ya da topu rakibine ikram ediyordu... Zaman zaman da faul yapıyorlardı Guti’ye... Öfkelenmeden, işini yapmayı sürdürüyordu... Dedik ya, topu birbirlerine vermekten almaktan başka işleri yoktu ve o işi yapıyorlardı.
Yani şut çekmek, ikili , üçlü varyasyonlarla adam eksiltip ceza alanına girmek filan bunların iş tanımında yoktu.
Bobo ile Almeida’yı sorarsanız... Birlikte uyudular, birlikte topsuz ve şutsuz oyun gösterisi sundular... Sık sık ofsayta düşerek üzerlerine düşeni (!) fazlasıyla yaptılar.
O hengame içinde ciddi notlarımız da var elbet. Necip, İsmail ve Aurelio’nun canlı, dinamik ve istekli oyun anlayışları devamlılık göstermedi, gol getirmedi ama hiç değilse ilk maça oranla farklıydı!
Dinamo Kiev, evet, topu Beşiktaş’a bırakıyor, konuğunun oynamasına izin veriyordu. Ama canı gol atmak istediğinde topu Beşiktaş’tan alıyor. Çok kısa sürede işini bitirip oyuncağı santrada konuğuna iade ediyordu.
İarmelenko’nun savunma gerisine sarkıp tek başına attığı ikinci gol hepimize, herkese ders olsun...
Beşiktaşlı futbolculara ve hocalarına teşekkür ederiz...
Bu soğukta, zahmet oldu! Cümleten geçmiş olsun!