Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hatırlayalım... Fenerbahçe’deki Aziz Yıldırım - Ersun Yanal beraberliği, zamanın ve koşulların zorlamasıydı. Tıpkı ailelerin dayatmasıyla bir araya gelip, daha birbirlerinin elini tutmadan, birbirlerini anlamadan karı - koca olan gençler gibi.
Çok çift tanıyorum böyle. Sonradan boşandılar. Çoğu, günahsız ve masum çocuklarına rağmen yollarını ayırdı.
Fenerbahçe’de de Aziz Yıldırım - Ersun Yanal beraberliği böyle başladı, böyle bitti.
Kocaman’ın istifasından sonra görüşüp imza sürecini haftalarca uzattılar. Takım şampiyon oldu, aynı gönülsüzlükle sözleşme yenilemeyi haftalarca ertelediler... Sonunda beklenen ayrılığa tanık olduk.
Geride masum ve günahsız bir şampiyonluk kaldı.
Yıldırım, Ersun Yanal’ın takım çalıştırmayı bilmediğini, futbolu neredeyse bir bilgisayar oyununa çevirdiğini ima ediyor.
Futbolcularıyla sağlıklı ve verimli bir işbirliği kuramadığını söylüyor.
Başkan’ın eleştiri hakkına elbette saygı duyarım. Ne var ki öfkenin insaf sınırlarını zorladığını da belirtmeliyim. Yıldırım, Mustafa Denizli’ye de Zico’ya da şampiyonluk başarılarını küçümseyerek veda etmişti, unutmayalm. Yanal’ın başarısına yaptığı yakıştırma da ilginç: “O şampiyon yapmadı, Fenerbahçe’nin aslan gibi futbolcuları yaptı!”

Haberin Devamı

Yanal’a aittir

Buradan tekrarlamalıyım ki Fenerbahçe’nin şampiyonluğu, Aziz Yıldırım’a aittir. Fenerbahçe’nin şampiyonluğu Ersun Yanal’a aittir. Fenerbahçe’nin şampiyonluğu futbolculara aittir.
Bu ortak onuru paylaşmayı reddederek sahiplenmek ya da sadece bir kişiye/bir gruba maletmek yanlış kere yanlıştır. O şampiyonluğun başka ortaklar da var, zaten biliyorsunuz, uzatmayayım.
Başkan’la teknik direktörü arasında anlaşmazlık, uyuşmazlık olabilir. Teknik direktör ya da başkan hata yapabilir. Kurumsallaşma iddiasındaki kulüpler, bu sorunu beklenmeyen operasyonlarla, takım ve medya aracılığıyla sadece Başkan’ın hamleleriyle çözmezler. Yönetim kurulunda analizler yaparak, tartışarak gerekirse karşılıklı konuşup tamam/devam kararında uzlaşarak bir yere varabilirler.
Şimdi buradan açıkça söylemekte yarar var: Fenerbahçe’de başkanla futbolcular arasındaki mesafe adeta sıfırdır. Yönetenle yönetilenin bu kadar iç-içe girdiği, bazı futbolcuların ve takımın özel istihbarat kaynağı olarak kullanıldığı bir düzen, sonunda yüz-göz olmayı getirir... Bazı futbolculara akla gelmedik sözleşme uzatmaları, ücret artırımları, bazı futbolcuların kendilerini takım arkadaşlarından farklı biçimde konumlandırmaları, olması gereken ahenk ve arkadaşlığı bozabilir.
Yirminci şampiyonluk ve Dördüncü Yıldız’ı hedef seçen bir kulüpte bu tür Yıldırım operasyonlara değil, o stratejiye uygun akla, emeğe ve dayanışmaya ihtiyaç vardır.
Futbolun altın kuralını hatırlayalım:
Kazanan takım bozulmaz!

Haberin Devamı

Kurumsal itiraf

Aziz Yıldırım, Tayfun Bayındır’a bir itirafta da bulunmuş: “Evet, Senad Ok’un (Yanal Salih’i kiralayacak) haberi doğruydu. Ama kurumsallık adına yalanladık. Salih’i kaybetmemek için de öyle davrandım!” Tüm kulüplerin internet sitelerinden yayınlanacak her yalanlama mesajında bu itirafı da hatırlamakta yarar var.

Haberin Devamı

En yanlış kopma nedeni

Futbol anlayışlarınız uyuşmayabilir. Futbolcularla diyalogunuz sıkıntılı olabilir. Çalışma metotlarınız, sistem, taktik, tercih konularında da anlaşamayabilirsiniz.
Bunların hepsi antrenörlüğün fıtratında var.
Ama bir teknik direktör, özel hayatının detaylarıyla iş hayatının detaylarını birbirine karıştırıyorsa... İddia edildiği gibi kadın arkadaşına göre antrenman saati belirleyip izin programı yapıyorsa... Olmaz!..

Amatörden zirveye

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, amatör kümede ter döken eski bir futbolcu olarak çıktığı uzun yolda nihayet zirveye ulaştı. Harbiye ve Mülkiye kaynaklı devlet adamlığı, cumhurbaşkanlığı geleneklerine Belediye’yi de ekledi. Yeni görevinde sportif anlamda yapacağı en büyük katkı, birbirlerini düşman gören yöneticileri bir araya toplayarak barıştırmak olmalı. Bekliyoruz.

Onlar gazeteci

Görünen gerçeğin arka planına geçmek, oradaki gerçeği tümüyle öğrenip yanıtlarını kamuoyu ile paylaşmak... Zor ulaşılır, çok zor konuşur insanlarla konuşmak. İşte her alandaki gazeteciliğin temeli bu.

Şansal Büyüka ile Tayfun Bayındır, sıradan popüler figür değiller. Onları ekrandan sık sık tekrarladıkları yorumlarıyla izliyor, ya da görevleri gereği makamları - koltuklarıyla değerlendiriyorsanız, eksiğiniz var demektir. Onlar bu ülkenin tanıdığı en iyi spor gazetecilerinden ikisi. Genlerinde soru işaretleri ve merak var. Birikim ve akıl da devreye girince Yıldırım - Yanal kopukluğunun perde arkasını Milliyet’te onlardan öğreniyoruz hep birlikte. İki meslektaşımı da içtenlikle kutluyorum. Onları kıskanıyorum!